Bir afet manifestosu: “Kolon kesenin kolu kesilsin!” (5)

Kültürel ve demografik yapıya uygun yatay mimarî tercih edilmelidir. Akciğer hükmündeki ormanların, sahil bantlarının, su yataklarının imara açılmasının önü kesilmelidir. Fay üstünde yükselen yapılara, kaçak binalara ve deniz kumu kullanımına son verilmelidir.

AFET manifestosunun bu son bölümünde, afet sonrasında yapılacak -ki konunun büyük bölümü budur- afetin yaşandığı şehrin ya da bölgenin yeniden inşâsına dair fikirleri beyan edeceğiz…

Dördüncü bölüm: Afet sonrasında yapılacaklar

Böylesi büyük ölçekte cereyan eden afetlerden gerekli dersler çıkarılmalı ve bu durum, altyapıdan sanayiye varıncaya kadar kentsel dönüşüm için bir fırsata çevrilmelidir. Üstelik 2023’e hazırlanan ülkemiz ve “Türkiye Yüzyılı” için…

Bu başlıktaki önerileri şu şekilde sıralamak mümkündür:

Mikro bölgeleme etüt raporuyla bölgenin ve bölge insanının ihtiyaçlarını karşılayan yerleşim yerleri belirlenmelidir.

Şehirler dağlık alanlara kaydırılmalıdır.

Atalardan miras kalan teknikler günümüz tekniğine entegre edilmek suretiyle depreme dayanıklı yapılar inşâ edilmelidir.

Yer etüt analizleri tüm yurt sathına yayılmalı, hızlı ve dikkatle yapılmalıdır.

Zemin iyileştirme yöntemlerinde, sev stabilitesinde, derin kazılarda ve kazıklı temellerde fore kazık yöntemleri kullanılmalıdır.

Yapı stokunda çelik konstrüksiyon, yivli ve kalın demir ile kaliteli çimento kullanımına özen gösterilmelidir.

Yapılar master plân ve deprem yönetmeliğindeki şartları karşılamalıdır.

Erken dönem Cumhuriyet’in iskân politikasından esinlenerek, müstakil ve bahçeli evlerden meydana gelen kültürel mirasın canlı objeleri yeni “mahalleler” kurulmalıdır.

Kültürel ve demografik yapıya uygun yatay mimarî tercih edilmelidir.

Akciğer hükmündeki ormanların, sahil bantlarının, su yataklarının imara açılmasının önü kesilmelidir.

Fay üstünde yükselen yapılara, kaçak binalara ve deniz kumu kullanımına son verilmelidir.

Kolon kesenin kolu kesilmelidir.

Yeni yapılarda konut ve işyerleri birbirlerinden ayrılmalıdır.

Apartmanların, rezidansların ve mabetlerin altının ticarethane olmasının önü kapanmalıdır.

Mevcut yapılarda güçlendirme çalışmaları, perde duvar örümleri, ön cam yüzeyinin yüzde 20’ye düşürülmesi sağlanmalıdır.

Ağır ve orta riskli yapılar yıkılmalı, çok katlı binalar tıraşlanmalıdır.

Orta ve hafif hasarlılarda -uzmanların yapacağı değerlendirme sonrasında- güçlendirme yapılması zorunlu hâle getirilmelidir.

Enkaz kaldırma çalışmalarında dikkat edilmesi gereken hususlar tüm vatandaşlara ulaştırılmalıdır.

Arama kurtarma çalışmalarına ilk etapta AFAD birimlerince akredite edilen eğitimli profesyonel ekiplerin dâhil olması, yetmediği durumlarda ise daha önce arama kurtarma ve ilk yardım eğitimi almış gönüllülerin dâhil edilmesi sağlanmalıdır.

Önceliğin can kurtarmaya yönelik olduğu arama kurtarma faaliyetleri sırasında ve sonrasında enkaz altında kalan çelik kasalar, para ve ziynet eşyalarının yanı sıra elektronik cihazlar, bilgisayarlar, haricî diskler ve USB’ler, fotoğraf makineleri ve kameralar ile müzik enstrümanları ve albümlerin sahiplerine ulaştırılması son derece önemlidir. Son depremlerde aklın almayacağı oranlardaki kayıp para ve ziynet eşyaları konusunun, bulanlar tarafından tutanakla kolluk kuvvetlerine teslim edilmekle birlikte, kayıplarına erişemeyenlerin sayıca fazla olduğu dikkate alındığında önem bakımından daha da belirginleşmektedir.

Molozların kodlanarak kaldırılması ve elenmesi, değerli eşyaların teyit edildikten sonra sahiplerine teslim edilmesi, enkazdan çıkarılan demir, çelik, plastik, cam ve kâğıtların geri dönüşümle millî ekonomiye kazandırılması gerekir.

Tarihî alanlardaki restorasyon çalışmaları kalıcı konutlarla eş zamanlı ve titizlikle yürütülmelidir.

Başta tahıl ve narenciye olmak üzere yüzlerce tarım ürününün yetiştiği verimli topraklara sahip, gastronominin öncü başkentleri arasında yer alan ve Anadolu medeniyetinin kadim şehirlerinde meydana gelen deprem, Göbeklitepe’den Arslantepe’ye, Balıklıgöl’den Nemrut dağına, Gaziantep Kalesi’nden Diyarbakır Surlarına, Habib-i Neccar Camiî’nden Adıyaman Ulu Camiî’ne, Aziz Nikola Rum Ortodoks Kilisesi’nden İskenderun İtalyan Lâtin Katolik Kilisesi’ne, Hatay Arkeoloji Müzesi’nden Hatay Meclis Binasına kadar binlerce yıllık tarihî ve doğal güzellikleri etkiledi. Kimi tamamen, kimi kısmen yıkıldı. Geriye kalansa risk altında. Ülke turizmini ve tarihini yeniden ayağa kaldırmak için restorasyon çalışmaları kalıcı konutlarla eş zamanlı yürütülmelidir.

Depremin yaşandığı alanlar barınma dışında tutulmalı, organik tarıma elverişli hâle getirilmelidir.

Alüvyonlar, dere yatakları ve fay hattı üzerinde yer aldığı için yıkılan ve harabeye dönen toplu yaşam merkezleri boşaltılarak tarım alanına çevrilmeli; portakal, mandalina limon, ceviz, fıstık, sumak, gül, çilek, biber/isot, kayısı ve nar gibi bölgeyle özdeşleşen tarım ürünlerinin yetiştirilmesi sağlanmalıdır.

Afetlerden kaçınmak imkânsız ama alınacak önlemler ve tam ve zamanında yapılacak koordineli çalışmalar sayesinde afetlere bağlı can ve mal kaybını engelleyebilir ya da daha küçük seviyelere çekebiliriz.

Dosyamızı (manifestomuzu) bir milletin yeniden dirilişini ve kendine gelişini kaleme aldığı İstiklâl Marşı ile Türk tarihine emanet eden Mehmet Âkif Ersoy’un, “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın” duasıyla bitiriyor ve bu duayı alıntılayarak şöyle bitiriyoruz: “Allah bu millete bir daha manifestolar yazdırtmasın, okutmasın!”