Bir afet manifestosu: “Kolon kesenin kolu kesilsin!” (1)

“Türkiye Afet Müdahale Plânı” (TAMP) bu ihtiyaçları büyük bir oranda karşıladığı ve detaylı bir hareket kabiliyetine sahip olduğu görülmekle birlikte, sunulan başlıklar dikkate alınarak bir kez daha güncellenmelidir.

BÜYÜK Akdeniz Depremi’nin üzerinden tam bir ay geçti. Evet, dram dolu 30 gün çarçabuk geçti geçmesine de geçerken şanlı bir maziye sahip milletimizin merhametle kaplı yüreğinin üzerinden de silindir gibi geçti.

Sarsıntılar, insanoğlunun elleriyle hazırladığı, deprem yönetmeliğine aykırı inşâ edilen ve yeterli denetimlere tâbi tutulmayan yaklaşık 1 milyona yapının çok katlı mezarlara dönüşmesine neden oldu. Ve biz, bu süre zarfında enkaz altında kalanların Cennet’e, “cennetten bir köşe” vaadiyle konut satanların ise ekser tarafından Cehennem’e gönderildiğine şahitlik ettik…

Acımızın ve gözyaşımızın dinmediği ikiz depremlere yenileri eklenince bir anda “dördüz”, hatta “beşiz” depremlerimiz oldu. Daha korkunç boyutta yeni depremlerin olmaması temennimiz olsa da yer bilimcilerin, jeofizik mühendislerinin, tüm deprem uzmanlarının ve son olarak Kandilli Rasathanesi’nin başındaki isim tarafından “İstanbul Depremi” riskinin sıklıkla dillendirilmesi, ülkemizi bekleyen tehlikenin büyüklüğünü ve vahametini bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.

Devlet’i ayakta tutan muktedirler ile yetki ve sorumluluk mekanizmasının temsilcilerinin tüm bu olasılıkları “asrın felâketi” ile nitelendirilen depremlerle birlikte değerlendirmeleri, gerekli acil eylem plânlarını devreye sokmak için harekete geçmeleri bu açıdan son derece mühimdir.

Artık vazgeçilmez ve üstü örtülemez bir deprem gerçeği ile karşı karşıya olduğumuz noktasında ortak bir kabule sahibiz. Bu doğrultuda atılacak adımların zaman kaybedilmeden atılması, Devlet’in öngördüğü senaryolar kapsamında alınacak yıkım kararlarına, kurumlar arasındaki kavi işbirliğine, acil eylem plânlarına, yapı stoku üzerindeki tavsiyelerine, güçlendirme ve arama kurtarma çalışmaları ile yardım faaliyetlerindeki aksamaların giderilmesi için öngörülen standardizasyona, kültürel değerlere bağlı yeni mimarî ve şehirleşme anlayışına millet olarak mutlak surette uyulması, aynı hassasiyetle refleks gösterilmesi ve desteklenmesi gerekir.

Kahramanmaraş, Hatay ve Malatya merkezli depremler sonrasında Marmara ve Ege’de beklenen depremler ile olası diğer afetlerde alınacak tedbirlere katkı sunmak amacıyla deprem haftasında bir yazı kaleme almak istedim ancak eklenen her detayla birlikte yazının tamamlanma süresi de uzadı. Bunu fark edince, kapsamlı bir rapor ya da bir “manifesto” başlığında, ilgili kuruluşların dikkatine sunulmasının daha faydalı olacağını düşündüm.

Dört bölüm ve 60 maddeden oluşan afet manifestosunun son yüz yılda ülkemizde meydana gelen en yıkıcı deprem felâketi ile birlikte yaşadığımız toplumsal travma ve kırılmaya şifa sunacak bir mutabakat metni olarak okunması ve değerlendirilmesi umuduyla…

Afet manifestosu

Birinci bölüm: Derhâl yapılması gerekenler

Afet öncesi, esnası ve sonrasında yapılacaklardan evvel vakit kaybedilmeden “hemen” yapılması gerekenleri sıralayalım.

Yeni bir kurtuluş reçetesi yazılmalıdır: Yaşadıkları büyük ölçekli depremlerin izini kısa sürede silmeyi başaran Şili, Meksika ve Japonya gibi ülkelerin başarısını gördüğümüzde “Biz de başarabiliriz” demeliyiz. Zira bizim geçmişimizde ülkeyi küllerinden inşâ etmeyi başaran Çanakkale ruhu ve Anadolu irfanı var. İşte o gün, bugündür.

“Afetle Mücadele Bakanlığı” ihdas edilmelidir: 29 Mayıs 2009 tarih ve 5902 sayılı kanun gereği, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü (SSGM) ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü (TAY) yerine kurulan “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı” (AFAD) koordinasyonunda gerçekleşen görevlerin daha büyük bir organizasyonu, altyapıyı ve bütçeyi gerekli kıldığı göz önüne alındığında, yeni dönemde afetle ilgili tek otorite konumuna erişecek olan “Afetle Mücadele Bakanlığı” ihdas edilmeli ve en büyük bütçeye sahip olmalıdır.

“Afetle Mücadele Bilim Kurulu” ihdas edilmelidir: Bakanlığın ihdası ile birlikte Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, TÜBİTAK, ODTÜ, KATÜ ve İTÜ’ye bağlı jeoloji, jeofizik ve inşaat fakültesi yapı mühendislikleri ile mimarlık fakülteleri, şehir ve bölge plânlama bölüm başkanlıkları, TOKİ ve Kızılay, kendini ispatlamış diğer yer bilimciler ve deprem uzmanları, TMMOB’a bağlı odaların temsilcileri ile sanat tarihçilerinden oluşan geniş tabanlı bir “Afetle Mücadele Bilim Kurulu” oluşturulmalıdır. Adı böyle olmasa da onlarca kurulun olduğu ülkemizde belki de en acil olanı afetlere kafa yoran bir kuruldur. Afetle Mücadele Bakanlığı’na karşı sorumlu olacak olan kurul, başta deprem olmak üzere felâket risklerinin en aza indirgenmesi ve alınacak önlemlerin hazırlanacak raporlar üzerinden kamuoyu ile zamanında paylaşılması noktasında yetkili olacak ve ortak akıldan beslenecektir.

“Türkiye Afet Müdahale Plânı” (TAMP) güncellenmelidir: Ülke gündemi her ne kadar deprem olsa da ülkemizde olası sel ve su baskınları ile kuraklıklarda, baraj patlamaları, çığ ve heyelanlarda, orman ve sanayi yangınlarında, kimyasal, biyolojik ve siber saldırılarda, maden ocaklarındaki patlamalarda, salgın hastalıklarda, endüstriyel, radyolojik, nükleer ve ulaşım kazalarında, toplumsal hareketlerle her tür ve ölçekteki afetlerde “etkin” bir müdahalenin gerçekleşmesinde rol alacak kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör ve gönüllülük esasına dayalı STK’lara bağlı kişilerin rollerini belirleyen, 2014 yılında oluşturulan ve hayatî bir öneme sahip olup kısa adı TAMP olan “Türkiye Afet Müdahale Plânı” hazırlanmıştır. 2018 yılında yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine uyum sağlaması amacıyla, dayanağı olan Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliğine ait mevzubahis değişiklikler, ana çözüm ortaklarının görüşleri alınarak 24 Şubat 2022 tarihli ve 31760 sayılı kanunla da güncellenmiştir. Bahsi geçen güncellemeden tam bir yıl sonra meydana gelen depremler, “Türkiye Afet Müdahale Plânı”nın bir kez daha güncellenmesini zarurî kılmıştır. Plânla, afet öncesinden ziyade afet esnasında ve sonrasında ifa edilecek görevler ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yerine getirilirken, operasyonel faaliyetlerle risklerin en aza indirgenmesi hedeflenir. Bu faaliyetlerin, zamana karşı verilen yarışta insan ve hayvanların öncelikli olarak canlı kurtarılması ve kesintiye uğrayan hayatın ve faaliyetlerin en kısa sürede normale döndürülmesine, afet bölgesi ve çevresinin devlet güvenliğinin ve sınırlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal kayıpların azaltmasına ve sürdürülmesine, ardışık afetleri önlemesine, etkilerinin azaltmasına, halkın bilgilendirilmesine, kaynakların etkin kullanımına, son olarak halk ve çevre sağlığı ile tarihî ve kültürel mirasın korunmasına yönelik olmasına dikkat edilir.

TAMP ile herhangi bir afet anında kimin ne yapacağı ve müdahalenin nasıl bir organizasyon içinde icra edileceği büyük bir oranda belirlenmiş olsa da ek önlemlerle bu kuvvetlendirilmelidir. “Türkiye Afet Müdahale Plânı” (TAMP) bu ihtiyaçları büyük bir oranda karşıladığı ve detaylı bir hareket kabiliyetine sahip olduğu görülmekle birlikte, sunulan başlıklar dikkate alınarak bir kez daha güncellenmelidir.

Güncellenecek plân, kurulacak olan ve çatı görevi görecek “Afetle Mücadele Bakanlığı” koordinasyonunda yer alacak ilgili bakanlıklar -ki bunlar İçişleri, Millî Savunma, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme, Sağlık, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği, Aile ve Sosyal Politikalar, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Maliye ve Adalet Bakanlıkları- olmak üzere valilikler, kaymakamlıklar, Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), yerel yönetimler, Türk Kızılay’ı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Türk Hava Yolları (THY), Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ve sivil toplum kuruluşları eşgüdüm hâlinde çalışarak ortak çözümler üreteceklerdir.

Yukarıda zikredilen bakanlıklara bağlı şekilde Jandarma ve komandolar, Emniyet Teşkilatına bağlı birimler, özel güvenlik mensupları ve korucular, köy ve mahalle muhtarları, site yöneticileri, arama kurtarma ekipleri, doktor, hemşire, veteriner, ATT ve ambulans şoförlerinden oluşan tüm sağlık çalışanları, itfaiye erleri, madenciler, belediye ve temizlik görevlileri, inşaatçılar, iş makinesi operatörleri, kamyoncular, TIR şoförleri, havayolu şirketleri, nakliyeciler, otobüsçüler, psikologlar, imamlar, gassallar, aşçılar, fırıncılar, berberler ve terziler afet anında ilk teyakkuza geçirilecek meslek ve iş kolları olmalıdır.

Arama kurtarma ekiplerinin koordinasyonu ve iş bölümü TAMP düzleminde yeniden düzenlenmelidir.

Merkez yönetimde AFAD başta olmak üzere yerel yönetimlere, gönüllü kuruluşlara ve STK’lara bağlı profesyonel elemanlardan oluşan arama kurtarma ekiplerinin olmazsa olmazı madencilerin, SAT ve JAK timlerinin, itfaiye erlerinin yanı sıra kepçe, dozer, vinç ve hilti operatörlerinin yasal sorumluluk çerçevesinde belirlenen afet bölgelerine intikali sağlanmalıdır.

Araç gereç ve teçhizat bakımından zengin bir envantere sahip olan yerel yönetimler ile inşaat ve nakliye sektöründeki tüm araçların afet öncesinde operatörleri ile beraber kayıt altına alınmalı, bölgesi belirlenmeli ve seferberliğe dâhil edilmelidir. Öncü arama kurtarma timleri, Birleşmiş Milletler’de olduğu gibi ilgili bakanlıklara kayıtlı ve akredite olmalıdır.