25
KASIM 2021 tarihli Türk
Devletleri Teşkilâtı Aksakallılar
Konseyi Başkanı Sayın Binalı Yıldırım’ın Türk Devletleri Teşkilâtı’nın
genişlemesi konusundaki ileriye yönelik konuşmasında, “Rusya ve Çin, bu
topluluğun doğal üyesidir” şeklindeki ifadesine tanık olduk.
Söz
konusu ifade, Çin maşası Aydınlık gazetesinde manşete çekildi. Ancak bu
ifadenin kullanılması, Türk dünyasına gönül vermiş insanlar tarafındansa “talihsiz
bir açıklama” olarak değerlendirildi ve Yıldırım’ın ifadesi tartışmalara yol
açtı.
Her
ne kadar iktidarın yanında görünmeye çalışsa da aslında Çin’in, kendi çıkarları
için Türkiye başta olmak üzere bütün Türk ve İslâm dünyasının altını oymayı “ideolojik
misyon” hâline getiren Maocu-Çin maşası Aydınlık
gazetesinin cımbızlama tekniği ile attığı manşet, henüz çok yeni meydana
getirilen Aksakallılar Konseyi’ne Başkan seçilen Binali Yıldırım’ı itibarsızlaştırmak
sureti ile Türk Devletleri Teşkilâtı’nı gözden düşürmeyi hedefleyen aşikâr bir
hamledir.
Bu
konuda Sayın Binalı Yıldırım’ın meseleye dair aydınlatıcı bir açıklama
getirmesinin ve Aydınlık gazetesinin gizli ajandasını ifşa etmesinin isabetli bir
eylem olacağı görüşündeyim.
Çin
soykırımının kurbanı olan bir Doğu
Türkistanlı olarak, Aydınlık (bize göre karanlık) gazetesinin attığı bu manşet nedeniyle
rahatsız olduğumu anlatamama kelimeler yetmez. Ancak devlet büyüklerine yöneltilen
eleştirilerin Doğu Türkistan dâvâsına dost kazandırmayacağını ve olumlu değerlendirmelerin
daha faydalı olacağını bilen biri olarak, söz konusu ifadenin bir ironi
olmasına ve Sayın Yıldırım’ın soykırımcı Çin ve işgalci Rusya’ya bir göndermede
bulunmak istediğine inanmak istiyorum. Allah beni mahcup etmesin!
Haber
Türk gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya’nın aktardığına göre, Sayın Binalı Yıldırım, Aralık 2018’de Meclis Başkanı sıfatıyla
Çin’de resmî bir ziyarette bulunduğunda, hem Çin Ulusal Halk Kongresi Daimî
Komitesi Başkanı Li Zhanshu ile görüşmesinde, hem de Başbakan Li Keqiang ile
yaptığı görüşmelerde Uygur meselesini doğrudan gündeme getirmiş, “Uygurlar
arasındaki DAEŞ ile irtibatlı olan grupları Türkiye’nin de terör örgütü olarak
kabul ettiğini bildirmiş, bununla birlikte Türkiye ile hem soy, hem de
akrabalık bağı olan Uygur halkının terör örgütlerinden ayrı tutulması ve onlara
karşı insanî olmayan tutum ve davranışlardan kaçınılması gerektiğine vurgu
yapmış”[i]
idi.
Ancak
Türkiye medyası, “Vay efendim, Binalı Yıldırım, Uygurları terörist ilân etti” şeklinde
bir yaygara koparmakla kalmayıp, Çin’in kurnazca kurguladığı toplu fotoğraf
üzerinden Binalı Yıldırım’ı itibarsızlaştırma ve
alay konusu etme nüanslarını sergilemişti.
Binalı
Yıldırım’ın tarihî Şian şehrindeki ziyareti sırasında Çin’in kurnazca
kurguladığı karşılama töreninden servis ettiği fotoğraf karesinde şöyle bir
detay vardı: Çinlilerin tarihte Türklerle girdiği en kanlı savaştan zaferle
ayrıldıklarına gönderme yaparak, sözde bu zaferi elde eden Tang Hanedanlığının
bayrakları açılmış ve o dönemin özenle seçilmiş geleneksel kıyafetlerine sahip
askerlerin önünde o dönemin TBMM Başkanı Binalı Yıldırım ile ekibine poz
verdirilmişti. Hilebaz Çin Hükûmeti’nin bu fotoğrafla
Türklere ne tür sinsi bir mesaj vermekte olduğunu bildiği hâlde, Türkiye’deki
medya organları, Çin’i kınamak yerine Sayın Yıldırım’ı tarih bilmeyen biri olarak
öne sürmeyi yeğlemişlerdi.
Skandal
fotoğrafın Türkiye’ye servis edilmesinde yine Maocu Doğu Perinçek medyası büyük
rol üstlenmişti. Sosyal medyada Yıldırım, “Neden yanına tarih bilen birini
almıyor da alay konusu oluyor?” eleştirilerine maruz kalmıştı.
Bu
olayda, her konuyu seçim malzemesi yapan ve iç siyaset tartışmalarına alet eden
art niyetli medyanın ne kadar ayıbı varsa, Yıldırım’ın suskun kalmasının ve
zamanında aydınlatıcı açıklamalarda bulunmamasının da aynı derecede ayıbı
vardır. Dolaysıyla yanındaki metin yazarları ve danışmanları konusunda Sayın
Yıldırım’ın, Türk Devletleri Teşkilâtı’nın misyonuna yaraşır bir ciddî
güncellemeye gitmesi gerektiği kanaatindeyim.
Hatırlarsınız,
6 Nisan 2018’de Başbakan sıfatı ile Moğolistan’da resmî bir ziyaret gerçekleştiren
Sayın Binali Yıldırım, özellikle Orhun Anıtlarına büyük bir hayranlıkla ilgi
göstermiş ve anıt defterine şu ifadeleri kaydetmişti: “Bilge Kağan ve
Kültigin’in binyıllar ötesinden bize bilgelik dolu (ibret ve uyarı dolu) mesajlar
ileten anıtlarını ziyaret etmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Ortak
tarihimizin değeri olan bu anıtların (uyarıların) korunması ve gelecek
nesillere ulaştırılması, tarihimize ve atalarımıza olan saygının bir gereğidir.
Atalarımızın ve büyük tarihimizin önünde saygıyla eğiliyorum.”[ii]
Binalı
Yıldırım’ın büyük hayranlık duyduğu Orhun Anıtlarında, Türk milleti binlerce
sene öncesinden Çinliler hakkında şöyle uyarılmıştır:
“Beyleri,
milleti ahenksiz olduğu için, aldatıcı olduğu için, Çin milleti hilekâr ve
sahtekâr olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için,
bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini
elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedivermiş. Çin milletine beylik
erkek evlâdını kul kıldı, hanımlık kız evlâdını cariye kıldı. Türk beyler Türk
adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutarak Çin kağanına itaat etmiş. Elli
yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk
edivermiş. Batıda Demir Kapı’ya ordu sevk edivermiş. Çin kağanına ilini,
töresini alıvermiş. Türk halk kitlesi şöyle demiş: ‘İlli millet idim, ilim
şimdi hani? Kime ili kazanıyorum’ der imiş. ‘Kağanlı millet idim, kağanım hani?
Ne kağana işi gücü veriyorum’ der imiş. Öyle deyip Çin kağanına düşman olmuş.
Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden yine tâbi olmuş. Bunca
işi gücü vermediğini düşünmeden, ‘Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım’
der imiş.”
Anıtta
ayrıca Çin milleti için, “Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş.
Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış.
Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili
insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesine, milletine,
akrabasına kadar barındırmaz imiş” deniliyor. Bu cümlenin
ardından Türk milletine şu uyarıda bulunuluyor: “Çin’in tatlı sözüne, yumuşak
ipek kumaşına aldanıp çok Türk milleti öldün; Türk milleti, öleceksin.”
Unutmayalım
ki, bu uyarı hâlâ geçerlidir ve tehlike ayaktadır. Çin’in şeytansı hileleri ile
Hun ordusunu parçalaması ve birbirine düşürmesi tarihî ibret ve unutulmaz uyarı
niteliğindeki bu anıtlara kazıldığı gibi, Türklerin cesareti ve küllerinden
tekrar doğması da “Çin Seddi” şeklinde Çinlilerin hafızalarına ebediyen
kazılmıştır.
Sayın
Yıldırım’ın binlerce yıllık tarihi bilmiyor olmasına ihtimâl dahi vermiyorum.
Hâl böyleyken, 30 senelik çabayla, binbir meşakkatle kurulan Türk Devletleri
Teşkilâtı’nın Aksakallılar Konseyi’nin başkanlığına seçilen Sayın Binali
Yıldırım’ın, “Aynı dili, aynı kökten gelen dilleri konuşan veya bünyelerinde
Türklerin yaşadığı devletler de bu topluluğun doğal üyesidir. Moğolistan
bunlardan biridir. Ayrıca Balkan coğrafyasında Macaristan başta olmak üzere
Bulgaristan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya ve bütün Balkan devletleri
Türk Devletleri Teşkilâtı’nın doğal birer üyesidir ve ileride bunlar da
teşkilâta dâhil olacaklardır. Yine Rusya ve Çin de bu topluluğun doğal
üyesidir”[iii]
şeklindeki ifadesini bir “talihsizlik” olarak görmek istemiyor, daha geniş
açıdan değerlendirilmesi gerektiğine ve (zor da olsa) Çin ve Rusya’ya bir ironiyle
gönderme yapmaya giriştiğine inanmak istiyorum.