Bin aydan hayırlı Kadir Gecesi

Ramazan’ın son on gününe girildiğinde, Hazreti Peygamber dünyevî işlerden uzaklaşıp mescitte itikâfa çekilir, vaktini daha çok ibadet ve tefekkürle geçirirdi. Dolayısıyla müminler de Kadir Gecesi’ni ibadet ve dualarla ihya etmelidirler.

GÜNDEM Korona ve terör derken, Ramazan’ın sonuna geldik. Duruma binaen, bu yazımızda değişik tefsirlerden derlediğim Kadir Gecesi hakkındaki bilgileri paylaşmak istedim.

Aslında aklımda, Sultan Vahideddin hakkında bir yazı yazmak vardı. Ancak ufak bir kaza geçirdiğim için dirseğimde ödem oluşması yüzünden klavyeyi kullanmakta zorlanmam nedeniyle bu yazımı şimdilik ertelemek zorunda kaldım.

Kadir Gecesi

Kadir gecesi, “kandil geceleri” denilen ve zamanla İslâm kültür tarihinde kutsallığına inanılıp çeşitli ibadetlerle ihya edilen, hattâ merasimlerle kutlanan gecelerden biri ve en önemlisidir.

“Kadir” sözcüğü “plânlama ve idare etme” anlamına gelebilir. “Değer ve mâkâm” anlamına da olabilir. Her iki anlam da kâinat çapındaki bu büyük olayla, Kur’ân, vahiy ve peygamberlik olayı ile uyuşur. Şu varlık âleminde olan olayların arasında bundan daha büyüğü ve daha önemlisi yoktur. Yine bunun gibi, kulların hayatlarında Yüce Allah’ın plânlamasını ve iradesini bundan daha iyi gösteren bir başka olay daha yoktur.

Bu gece bin aydan daha hayırlıdır. Kur’ân’da bu gibi yerlerde geçen sayı, olayın değerini sayılarla sınırlama amacı taşımaz. Bu sadece çokluğu ifade etmek içindir. Bu gece, insanların hayatında binlerce aydan daha hayırlıdır. Nice binlerce ay ve binlerce sene geçip gitmiştir de insanların hayatlarında bu mübarek ve mutlu gecenin yaptığı etkinin ve sağladığı değişimlerin bir nebzesini bile bırakamamıştır.

Bu gece büyük bir gecedir; çünkü bu geceyi gerçek yüzü ile kavrayabilmek, insanın kavrama yeteneklerini aşar: “Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen nereden bileceksin?”

Sıradan insanların zihinlerinde bu gece ile ilgili olarak yaygın hâle gelen birçok efsaneye sarılma ihtiyacı duymadan belirtelim ki, bu gece, Yüce Allah’ın Kur’ân’ı indirmeye başlamak için onu seçmesi açısından büyük bir gecedir. Bu ışık yağmurunu bütün varlık âlemine akıtmak için insanın vicdanına ve hayatına Allah’ın nurundan çağlayan esenliği eksiksiz tamamlamak için seçtiğinden dolayı büyük bir gecedir. Bu gece, Kur’ân’ın inanç sistemini ve yeryüzüne, vicdanlara yaydığı terbiyeyi içermesi bakımından büyük bir gecedir. Bu gece melekler ve özellikle de Cebrail, yanlarına bu gecede inen Kadir Sûresi’nin bir cinsi olması bakımından Kur’ân’ı alarak indikleri için ve sûrenin kelimelerinin olağanüstü bir ifade ile canlandırdığı kâinat çapındaki şenlikte yeryüzü ile gökyüzü arasına dağılıp yayıldıkları için büyük bir gecedir.

Bugün biz birbiri ardı sıra uzayıp gelen nesillerin ardından bu mübarek ve mutlu geceye bir göz attığımızda, bu gecede bütün yeryüzünün tanık olduğu, akıllara durgunluk veren şu şenliği kafamızda canlandırdığımızda ve o gecede olan olayların içyüzünü derinden derine düşündüğümüzde, sonra o olayların aşama aşama zamanın, yeryüzünün, kalplerin ve akılların düşünceleri üstüne bıraktığı etkileri ve izleri gözden geçirdiğimizde gerçekten büyük bir olayla karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Ve bu gerçeği işaret eden Kur’ân’ın esrarından bir kısmını kavrayabiliriz: “Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin?”

O gecede her iş hikmet uyarınca açıklanmış, yazılmıştır. Değerler, prensipler ve değer ölçüleri o gece konulmuştur. O gece kişilerin kaderlerinden daha büyük kaderler, milletlerin, devletlerin ve halkların kaderleri, hattâ daha da büyüğü ve daha çoğu gerçeklerin, sistemlerin ve kalplerin kaderleri belirlenmiştir.

İnsanlık bilgisizliğinden ve kötü talihinden Kadir Gecesi’nin değerini dikkatinden kaçırmış, bu olayın gerçek anlamını ve büyüklüğünü kavramayı ihmâl etmiştir. Ve insanlık bu olayı ihmâl edip tanımayalı beri Yüce Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu en güzel ve en mutlu nimeti yitirmiş, İslâm’ın kendisine bahşetmiş olduğu mutluluğu ve gerçek esenliği, vicdan huzurunu, aile mutluluğunu ve toplum barışını arar olmuştur.

İnsanlığın madde alanında sağlamış olduğu ilerlemeler, medeniyette ve yapılaşmada almış olduğu yol, yitirmiş olduğu bu değerlerin yerine geçememiştir. İnsanlık bunca üretim patlamasına ve hayat standardını yükselmiş olmasına rağmen hâlâ bedbaht ve umutsuzdur. Kadir Gecesi öyle değerli ki, melekler ve Cebrail o gece Rabbin izniyle yeryüzüne inerler, müminlere selâm verirler.

İnsanlığın rûhundan bir kez parlayan o güzelim ışık sönmüş, kendisine ihsanda bulunan ve yücelerin yücesine yükselen pırıl pırıl sevinci yok olup gitmiştir. Kalplere ve rûhlara dolan esenlik ortadan kalkmıştır. Ve yitirilen rûh sevincinin, göğün ışığının ve yücelere kanat çırpmanın yüz aydınlığının yerine hiçbir şey geçememiştir.

Bizlere mümin olarak hiçbir zaman bu hatırayı unutmamak ve ihmâl etmemek emrolunmuştur. Peygamberimiz Hazreti Muhammed -salât ve selâm üzerine olsun- bu hatırayı rûhlarımızda canlandırmak için bizlere çok rahat ve kolay bir yol göstermiştir. Böylece Resûlallah, rûhumuzun sonuna kadar o hatıraya bağlı kalmasını ve kâinatta meydana gelen kâinat çapındaki bu olayı unutmamasını amaçlamıştır.

Resûlallah bizlere her yıl bu mübarek geceyi kutlamamızı, Ramazan’ın son on gecesinde bu geceyi bekleyip araştırmamızı teşvik ederek bu yolu çizmiştir bizlere. Buharî ve Müslim’de yer alan bir hadîste Resûlallah, “Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on gecesinde arayın” buyurmuştur. Onun Ramazan ayının hangi gecesi olduğunu düşünmek yerine Abdullah b. Mesud’un, “Bir senenin her gecesini ibadetle geçiren, Kadir Gecesi’ni ihya eder” sözü daha garantilidir.

Atalarımız, “Her geceyi Kadir bil” demişler. Her gecenin hakkını verelim. “Her geleni Hızır bil” demişler, herkese İslâmî kurallara göre davranalım. Rabbin rızâsı iyiliklerde gizlidir. Hangi iyilik yapılınca Rabbin rızâsını kazanacağımızı bilemediğimizden, herkese ve her şeye iyi davranacağız. Karıncanın gönlünü alan Süleyman olur. Allah’ın gazabı da isyanlarda gizlidir. Onun için hiçbir zaman kimseye kötülük yapmamaya ve Allah’a isyan etmemeye dikkat edeceğiz.

Yine Buharî ve Müslim’de yer alan bir hadîste Resûlullah’ın, “Kim Kadir Gecesi’ni imanla ve sevabını Allah’tan bekleyerek ihya eder, değerlendirirse, geçmiş günahları bağışlanır” buyurduğunu görmekteyiz.

İslâm, dış görünüşçü ve şekilci bir din değildir. Zaten bunun için Resûlallah bu gecenin kutlanmasında “iman etmeyi ve sevabını Allah’tan beklemeyi” şart olarak belirtmiştir. Bunun nedeni, yapılan kutlamanın “iman ederek”, bu gecenin kapsadığı büyük anlamları canlandırması ve sadece Allah’ı gözeterek, O’na samîmiyetle bağlı kalarak ve “sevabını Allah’tan bekleyerek” olması içindir. İşte insanın kalbine ancak bu kutlama sayesinde Kur’ân’ın indiği anlama bağlı olarak birtakım belirli gerçekler dolabilir.

İslâm’ın eğitim alanında izlediği metot, ibadet ile vicdanlardaki inanç sisteminin gerçeklerini birbirine kaynaştırmak ve ibadeti, bu gerçekleri canlandırmak ve açıklamak için sadece düşünce alanında takılı kalmayıp aksine duygulara sızan canlı bir şekil hâlinde yerleştirmek üzere bir araç yapmaktır.

Artık kesin olarak belli olmuştur ki, yalnız bu sistem, sözünü ettiğimiz gerçekleri canlandırabilecek ve onu vicdanlarda ve davranış alanında harekete geçirebilecek en elverişli sistemdir. Yine açıkça ortaya çıkmıştır ki, ibadet desteği olmaksızın ve ibadet yolu dışında bu gerçekleri sadece teorik olarak kavramak onları var edemez ve onlara ne kişinin hayatında, ne de toplum hayatında itici bir hareket sağlayamaz.

Kadir Gecesi hatırası ile iman ederek ve sevabını Allah’tan bekleyerek o geceyi kutlamayı birbirine bağlamak, İslâm’ın parlak ve sağlam sisteminin bir yönünü teşkil etmektedir.

Kadir Gecesi’nin belirlenmesi

Sûrenin ilk âyetinde Kur’ân’ın bu gecede, Bakara Sûresi’nde de (2/185) Ramazan ayında indirildiği belirtilmiştir. Buna göre Kadir Gecesi’nin Ramazan ayı içerisinde olduğu açıktır; Ramazan’ın hangi gecesine denk geldiği konusunda 40 farklı görüş vardır. Ama ümmetin büyük âlimlerinin çoğunluğu, Ramazan ayının son on gecesinin tek gecelerinden biri olarak açıklamıştır. Bu âlimlerin çoğunun görüşü de 27’nci gece olduğu yolundadır. Bu konuda bazı sahih hadîsler rivâyet edilmiştir.

Bir hadîsinde Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Şüphesiz Ben (evimden) çıkıp size Kadir Gecesi’ni haber verecektim. Derken iki adamın çekişip sürtüştüğünü gördüm; o sebeple (hangi gece olduğuna dair bilgi) kaldırıldı. Umarım ki, bu sizin için hayırlı olur. Artık siz onu Ramazan’ın son on gününde arayın.” (Buharî, Leyletu’l-kadr: 4; İman: 36; Edeb: 44; Daremi, Savm: 54; Ahmed: 1/259; 5/313, 319.)

Ebu Hureyre’den, Resûlullah’ın, Kadir Gecesi’nin 27 ya da 29’uncu gece olduğunu söylediği rivâyet edilmiştir (Ebu Davud, Tayalisî).

İkinci rivâyet, yine Ebu Hureyre’den şu şekildedir: “O, Ramazan’ın son gecesidir.” (Müsned-i Ahmed)

Zir b. Hubeyş, Ubey b. Kab’a Kadir Gecesi’ni sorduğu zaman yemin ederek ve istisna etmeden, onun 27’nci gece olduğunu söylemiştir (Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Neseî, İbn Hibban). Ebu Zer’e bu konuda sorulduğunda şöyle demiştir: “Hazreti Ömer, Huzeyfe ve Resûlullah’ın ashabının pek çoğunun şüphesi yoktur ki, o, Ramazan’ın 27’nci gecesidir.” (İbn Ebi Şeybe)

Ubade b. Sâmit, Resûlullah’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Kadir Gecesi, Ramazan’ın son on gecesinin tek gecelerindedir. 21, 23, 25, 27, 29’uncu gecesidir.” (Müsned-i Ahmed)

Abdullah b. Abbas, Resûlullah’ın şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Onu Ramazan’ın son on gecesinde arayın ki ay bitmeden on veya dokuz gün kaladır veya yedi gün kala veya beş gün kaladır.” (Buharî)

Âlimlerin çoğunluğu Resûlullah’ın bu sözünden kastının, “Tekli gecelerde arayın” olduğunu söylemişlerdir.

Hazreti Ebubekir’den (ra) şöyle rivâyet edilmiştir: “9 gün kala, 7 gün kala, 5 gün kala, 3 gün kala veya son gece denmesinden kasıt, ‘Bu gecelerde Kadir Gecesi’ni arayın’dır.” (Tirmizî, Neseî)

Hazreti Aişe (ra), Resûlullah’tan (sav) şöyle rivâyet etmiştir: “Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on gecesinin tek gecelerinde arayın.” (Buharî, Müslim, Ahmed, Tirmizî)

Hazreti Aişe ve Abdullah b. Ömer’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Resûlullah hayatı boyunca Ramazan ayının son on gününde itikâfa girmiştir.”

Ebû Hüreyre (ra), Ebû Saîd’in (ra) şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Biz, Resûlullah (as) ile birlikte Ramazan’ın ikinci onunda itikâf etmiş bulunuyorduk. Yirminci günün sabahı olunca nevalemizi naklettik ve Resûlullah (as) yanımıza geldi. O bize şöyle buyurdu: ‘Kim itikâf etmek istiyorsa, itikâf ettiği yere dönsün. Bu gece Bana (Kadir) gösterildi ve Ben de su ile çamur üzerine secde ettiğimi gördüm.’ Resûlullah (as) itikâf ettiği yere dönünce, gök yağmur hareketi gösterdi ve biz de yağmurlandık. Muhammed’i (sav) hak üzere gönderen Zât’a yemin ederim ki, gök o günün sonuna kadar bu hareketi gösterdi (yağmur yağdı). Mescid de gölgelik üzerinde bulunuyordu. Andolsun ki, Resûlullah’ın (as) burnunda ve burun ucunda su ve çamur izi bulunduğunu gördüm.”

Bu gece hakkında, Muaviye, İbn Ömer, İbn Abbas gibi sahabelerden bazı rivâyetler mervidir; bu nedenle selef ulemasının büyük çoğunluğu Ramazan ayının 27’nci gecesini Kadir Gecesi olarak kabul etmiştir.

İşaretleri veya alâmetleri

Zirr, diyor ki, “Übey b. Kab’a, ‘Kardeşin Abdullah b. Mesud, Bütün yılı ihya eden Kadir Gecesi’ni yakalar diyor’ dedim. Dedi ki, ‘Allah Ebu Abdurrahman’ı mağfiret etsin! Ramazan’ın son on gününde olduğunu bilmiştir. O yirmi yedinci gecedir. Ama insanların boş vermemelerini istemiştir’. Sonra da inşallah demeden yirmi yedinci gece olduğuna yemin etti. ‘Bunu neye göre söylüyorsun Ebu’l-Münzir?’ dedim. Dedi ki, ‘Resûlullah’ın bize haber verdiği bir alâmetle veya mucize ile… O gün güneş ışıksız doğar’.

Buradan da anlaşılacağı gibi, bu gecenin alâmetlerinden biri, o gecenin sabahında güneşin ışıksız beyaz doğmasıdır.

Ebu Davud et-Tayalisi, İbni Abbas’tan Resûlullah’ın (sav) Kadir gecesi hakkında şöyle buyurduğunu rivâyet etti: “Cömert, mutlu bir gecedir. Ne soğuk, ne de sıcak. Sabahında güneş zayıf kızıl olur.”

İbni Ebi Asım en-Nebil, Cabir b. Abdullah’tan isnadı ile Resûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etti: “Bana Kadir Gecesi gösterildi de unutturuldum. O, Ramazan’ın son on gecesindedir. Mutlu, hoştur. Ne sıcak, ne de soğuktur. Sanki ay var gibidir. Fecri aydınlanıncaya kadar şeytan çıkamaz.”

İlim adamları bu konuyla ilgili yukarıda anlatılan rivâyetleri dikkate alarak Kadir Gecesi’nin birtakım alâmetlerini tespit edip belirlemişlerdir:

1-O gece daha çok rahmet anlamında yağmur yağar.

2-O gecenin sabahı havada bulut, sis ve benzeri şey olmaz; güneş net ve pırıl pırıl ışıldar.

3-O geceyi ibadetle geçirenlerin kalbinde ferahlık ve yatışkanlık hissedilir.

4-O geceyi ihya eden müminlerin mal ve ömürlerinde feyiz ve bereket alâmeti görülür.

Şüphesiz bu alâmetlerin hepsinin bir anda aynen gerçekleşmesi söz konusu değildir. Ama bunlardan bir kısmının ortaya çıkması bile o gece hakkında bir ipucu olmaya kâfi gelir. Allah daha iyisini bilir.

Geceler arasında gizli olmasının hikmeti

Kadir Gecesi’nin faziletlerinden feyz alınabilmesi, insanların bir gecelik ibadetle yetinmeyip daha fazla gecede ibadet etmeleri için Allah Resûlü, Kadir Gecesi’ne belli bir geceyi tayin etmemiştir.

Kadir Gecesi’nin gizlenmesindeki hikmet, ölüm vaktinin ve kıyamet gününün gizlenmesindeki hikmet gibidir. Tâ ki mükellef, taatte gayretli olsun, cehdini arttırsın, gaflet edip tembellik yapmasın, boş vermesin. Mükellefin bizzat o geceyi bilmemesi, günaha ve bilerek hat+sya düşmemesi için yararlı olup kula şefkatten ileri gelmektedir.

Kul, tahmin edilen geceleri ihya ile geçirince Allah meleklerine övünür ve buyurur ki, “‘Orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?’ demiştiniz. Bu onların vaktini tam bilmedikleri bir işteki gayretleridir; bir de onu belirli yapsa idim? İşte o zaman, ‘Sizin bilemeyeceğinizi herhâlde Ben bilirim’ sözünün sırrı ortaya çıkar”.

Öyle ki, duâ ve dileklerin kabul saatini Cuma gününde; Salât-i Vüstâ’yı beş vakit namaz arasında; İsm-i A’zâm’ını yani en yüce, en büyük ismini doksan dokuz ismi arasında; Kendi hoşnutluğunu taat ve ibadetler arasında gizleyip daha çok ibadet ve taatle meşgul olmamızı dilemiştir. Bunu biraz daha açıklayacak olursak şöyle diyebiliriz: Cuma gününü daha çok duâ, niyaz ve sair ibadetle geçirmemiz için onda duâ ve dileklerin kabul ânını, namaza özen göstermemiz ve her vakit namazının üstün rahmet ve gufrana vesîle olacağını hesaba katmamız için beş vakit namaz arasında “Salât-i Vüsta”yı; duâ ve isteklerimizde İlâhî isim ve sıfatları sık sık anmamız ve en tesirli olan Yüce İsmine rastlamamız için doksan dokuz ismi arasına İsm-i A’zâm’ını; bütün ibadet ve taatlere rağbet etmemiz için ibadet ve taatler arasına rızâsını, her türlü günah ve kötülükten kaçınmamız için günah ve kötülükler arasına gazap ve hışmını; kulluk görevimizi aksatmayıp düzenli ve lâyık olduğu şekilde yerine getirmemiz için kıyametin kopuş saatini gizli tutmuştur.

Geceden maksat nedir?

Burada şu soru sorulabilir: “Mekke’de gece iken dünyanın pek çok yerinde gündüz olduğuna göre, o bölgelere hiçbir zaman Kadir Gecesi gelmeyecek mi?”

Cevabı şudur: Arapçada “gece” kelimesi çoğu kez gece ve gündüzü birlikte ifade etmek için kullanılır. Onun için Ramazan’ın bu tarihlerinde dünyanın her yerinde o günün önceki gecesi, Kadir Gecesi olabilir.

Şa’bi dedi ki, “O günün gecesi, gündüzü gibidir. Gündüzü de gecesi gibidir”.

Ferra’ da şöyle diyor: “Allah Kadir Gecesi’nde sadece mutluluk ve nimetler takdir eder. Diğerlerinde de belâları ve dertleri de takdir eder.”

Said b. Müseyyeb Muvatta da şöyle diyor: “Kadir Gecesi’nin yatsı vaktinde bulunan, ondan nasibini almıştır.”

Bu gece nasıl ihya edilir?

Kadir Gecesi bütün kutsallık, bereket, rahmet ve gufran havasıyla Allah’a dosdoğru iman edenlerin rûhen arınmasına, vicdanen gelişmesine ve kalp yatışkanlığına erişmesine vesîledir. Nitekim Cenâb-ı Hakk bu ve benzeri vesîleye dikkat çekerek Kur’ân’ın iki yerinde şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Allah’tan korkup (kötülüklerden, İlâhî sınırı aşmaktan) sakının. O’na yakın olmak için vesîle arayın ve O’nun yolunda cihad edin. Ola ki, korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza kavuşursunuz.” (Mâide, 35)

Allah yolunda hâlis bir niyetle cihad nasıl güzel bir vesîleyse, Kadir Gecesi’ni şanına lâyık anlamda ihya etmek de ayrı ve çok güzel vesîledir. Bu fırsatları kaçırmak ise, ileride durmadan hayıflanmaya, derin bir pişmanlığa sebep olur.

“İşte onların yalvarıp durduklarından Rablerine hangisi daha yakınsa onunla (yaklaşmak için) vesîle ararlar; O’nun rahmetini umarlar, azabından korkarlar. Çünkü gerçekten Rabbinin azabı, korkulup sakınılmaya elverir.” (Nîsâ, 57)

Kadir Gecesi, bütün afetlerden bir kurtuluştur. Ümmet-i Muhammed (sav) bu gece özellikle korunmuştur. Şeytan hiçbir kötülük ve şerri o gece kimseye (onu ihya edenlere bilhassa) ulaştıramaz.

Bu sebeple Ramazan’ın son on gününe girildiğinde, Hazreti Peygamber dünyevî işlerden uzaklaşıp mescitte itikâfa çekilir, vaktini daha çok ibadet ve tefekkürle geçirirdi. Dolayısıyla müminler de Kadir Gecesi’ni ibadet ve dualarla ihya etmelidirler.

Bu hususta Resûlullah Efendimiz (sav) ile O’nun ashabının örnek hareketleri ve aşkla yaptıkları ibadetler, tavsiye ettikleri duâlar, bizim için en güzel ihya tablosunu içermektedir. Şüphesiz duâ ve ibadetin en uygun ve en faydalısı, Resûlullah’ın (as) tavsiye buyurduğu ve bilfiil yerine getirdikleridir.

Böylece İlâhî rızâ gözetilerek yapılan dua ve ibadetlerden her biri Cenâb-ı Hakk’a yakın olmaya vesîledir. Kadir Gecesi ise, duâ ve ibadetler, rahmet ve bereketler, gufran ve inâyetler havasına girilerek kulun Rabbine daha çok yaklaşmasına vesîle teşkil eder.

İbadet denilince ilk akla gelen, namazdır. Zira namazın bir benzeri yoktur. O bakımdan Resûlullah Efendimiz (sav), sözü edilen son on günün gecelerinde de bu ibadete ağırlık vermiştir.

Duâya gelince… Her ne kadar namaz baştan sonuna kadar birçok duâyı yansıtsa da onun dışında birtakım duâ ve niyazlarda bulunmanın sayılmayacak kadar faydası vardır. Nitekim sahih rivâyete göre, Hazreti Aişe Vâlidemizin Kadir Gecesi’ne kavuştuğu takdirde nasıl duâ edeceğini Resûlullah Efendimizden (sav) sorması, bu konuda bize ışık tutmaktadır. Resûlullah (as), Hazreti Aişe’nin (ra) bu sorusunu şöyle cevaplamıştır: “De ki, ‘Allah’ım! Şüphesiz Sen affedensin, affetmeyi seversin; beni de affet!’.”

Kadir Geceniz mübarek olsun…

 

Kaynaklar

İlmin Işığında Asrın Kur’ân Tefsiri, Celal Yıldırım

Tefsirü’l-Münir, Vehbe Zuhayli

Fi Zilali’l-Kur’ân, Seyyid Kutub

Tefhimü’l-Kur’ân, Mevdudi

Tefsir-i Kebir, Fahreddin Razî