
GÜNDEM Korona ve terör derken, Ramazan’ın sonuna
geldik. Duruma binaen, bu yazımızda değişik tefsirlerden derlediğim Kadir
Gecesi hakkındaki bilgileri paylaşmak istedim.
Aslında aklımda,
Sultan Vahideddin hakkında bir yazı yazmak vardı. Ancak ufak bir kaza
geçirdiğim için dirseğimde ödem oluşması yüzünden klavyeyi kullanmakta
zorlanmam nedeniyle bu yazımı şimdilik ertelemek zorunda kaldım.
Kadir Gecesi
Kadir gecesi, “kandil
geceleri” denilen ve zamanla İslâm kültür tarihinde kutsallığına inanılıp
çeşitli ibadetlerle ihya edilen, hattâ merasimlerle kutlanan gecelerden biri ve
en önemlisidir.
“Kadir” sözcüğü
“plânlama ve idare etme” anlamına gelebilir. “Değer ve mâkâm” anlamına da
olabilir. Her iki anlam da kâinat çapındaki bu büyük olayla, Kur’ân, vahiy ve
peygamberlik olayı ile uyuşur. Şu varlık âleminde olan olayların arasında
bundan daha büyüğü ve daha önemlisi yoktur. Yine bunun gibi, kulların
hayatlarında Yüce Allah’ın plânlamasını ve iradesini bundan daha iyi gösteren
bir başka olay daha yoktur.
Bu gece bin aydan
daha hayırlıdır. Kur’ân’da bu gibi yerlerde geçen sayı, olayın değerini
sayılarla sınırlama amacı taşımaz. Bu sadece çokluğu ifade etmek içindir. Bu
gece, insanların hayatında binlerce aydan daha hayırlıdır. Nice binlerce ay ve
binlerce sene geçip gitmiştir de insanların hayatlarında bu mübarek ve mutlu
gecenin yaptığı etkinin ve sağladığı değişimlerin bir nebzesini bile
bırakamamıştır.
Bu gece büyük bir
gecedir; çünkü bu geceyi gerçek yüzü ile kavrayabilmek, insanın kavrama
yeteneklerini aşar: “Kadir Gecesi’nin ne
olduğunu sen nereden bileceksin?”
Sıradan insanların
zihinlerinde bu gece ile ilgili olarak yaygın hâle gelen birçok efsaneye
sarılma ihtiyacı duymadan belirtelim ki, bu gece, Yüce Allah’ın Kur’ân’ı
indirmeye başlamak için onu seçmesi açısından büyük bir gecedir. Bu ışık
yağmurunu bütün varlık âlemine akıtmak için insanın vicdanına ve hayatına Allah’ın
nurundan çağlayan esenliği eksiksiz tamamlamak için seçtiğinden dolayı büyük
bir gecedir. Bu gece, Kur’ân’ın inanç sistemini ve yeryüzüne, vicdanlara
yaydığı terbiyeyi içermesi bakımından büyük bir gecedir. Bu gece melekler ve
özellikle de Cebrail, yanlarına bu gecede inen Kadir Sûresi’nin bir cinsi
olması bakımından Kur’ân’ı alarak indikleri için ve sûrenin kelimelerinin
olağanüstü bir ifade ile canlandırdığı kâinat çapındaki şenlikte yeryüzü ile
gökyüzü arasına dağılıp yayıldıkları için büyük bir gecedir.
Bugün biz birbiri
ardı sıra uzayıp gelen nesillerin ardından bu mübarek ve mutlu geceye bir göz
attığımızda, bu gecede bütün yeryüzünün tanık olduğu, akıllara durgunluk veren
şu şenliği kafamızda canlandırdığımızda ve o gecede olan olayların içyüzünü
derinden derine düşündüğümüzde, sonra o olayların aşama aşama zamanın,
yeryüzünün, kalplerin ve akılların düşünceleri üstüne bıraktığı etkileri ve
izleri gözden geçirdiğimizde gerçekten büyük bir olayla karşı karşıya
olduğumuzu görürüz. Ve bu gerçeği işaret eden Kur’ân’ın esrarından bir kısmını
kavrayabiliriz: “Kadir gecesinin ne
olduğunu sen nereden bileceksin?”
O gecede her iş
hikmet uyarınca açıklanmış, yazılmıştır. Değerler, prensipler ve değer ölçüleri
o gece konulmuştur. O gece kişilerin kaderlerinden daha büyük kaderler,
milletlerin, devletlerin ve halkların kaderleri, hattâ daha da büyüğü ve daha
çoğu gerçeklerin, sistemlerin ve kalplerin kaderleri belirlenmiştir.
İnsanlık bilgisizliğinden
ve kötü talihinden Kadir Gecesi’nin değerini dikkatinden kaçırmış, bu olayın
gerçek anlamını ve büyüklüğünü kavramayı ihmâl etmiştir. Ve insanlık bu olayı
ihmâl edip tanımayalı beri Yüce Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu en güzel ve
en mutlu nimeti yitirmiş, İslâm’ın kendisine bahşetmiş olduğu mutluluğu ve
gerçek esenliği, vicdan huzurunu, aile mutluluğunu ve toplum barışını arar
olmuştur.
İnsanlığın madde
alanında sağlamış olduğu ilerlemeler, medeniyette ve yapılaşmada almış olduğu
yol, yitirmiş olduğu bu değerlerin yerine geçememiştir. İnsanlık bunca üretim
patlamasına ve hayat standardını yükselmiş olmasına rağmen hâlâ bedbaht ve
umutsuzdur. Kadir Gecesi öyle değerli ki, melekler ve Cebrail o gece Rabbin
izniyle yeryüzüne inerler, müminlere selâm verirler.
İnsanlığın rûhundan
bir kez parlayan o güzelim ışık sönmüş, kendisine ihsanda bulunan ve yücelerin
yücesine yükselen pırıl pırıl sevinci yok olup gitmiştir. Kalplere ve rûhlara
dolan esenlik ortadan kalkmıştır. Ve yitirilen rûh sevincinin, göğün ışığının
ve yücelere kanat çırpmanın yüz aydınlığının yerine hiçbir şey geçememiştir.
Bizlere mümin
olarak hiçbir zaman bu hatırayı unutmamak ve ihmâl etmemek emrolunmuştur.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed -salât ve selâm üzerine olsun- bu hatırayı rûhlarımızda
canlandırmak için bizlere çok rahat ve kolay bir yol göstermiştir. Böylece Resûlallah,
rûhumuzun sonuna kadar o hatıraya bağlı kalmasını ve kâinatta meydana gelen
kâinat çapındaki bu olayı unutmamasını amaçlamıştır.
Resûlallah bizlere
her yıl bu mübarek geceyi kutlamamızı, Ramazan’ın son on gecesinde bu geceyi
bekleyip araştırmamızı teşvik ederek bu yolu çizmiştir bizlere. Buharî ve
Müslim’de yer alan bir hadîste Resûlallah, “Kadir
Gecesi’ni Ramazan’ın son on gecesinde arayın” buyurmuştur. Onun Ramazan
ayının hangi gecesi olduğunu düşünmek yerine Abdullah b. Mesud’un, “Bir senenin her gecesini ibadetle geçiren,
Kadir Gecesi’ni ihya eder” sözü daha garantilidir.
Atalarımız, “Her geceyi Kadir bil” demişler. Her
gecenin hakkını verelim. “Her geleni
Hızır bil” demişler, herkese İslâmî kurallara göre davranalım. Rabbin rızâsı
iyiliklerde gizlidir. Hangi iyilik yapılınca Rabbin rızâsını kazanacağımızı
bilemediğimizden, herkese ve her şeye iyi davranacağız. Karıncanın gönlünü alan
Süleyman olur. Allah’ın gazabı da isyanlarda gizlidir. Onun için hiçbir zaman
kimseye kötülük yapmamaya ve Allah’a isyan etmemeye dikkat edeceğiz.
Yine Buharî ve
Müslim’de yer alan bir hadîste Resûlullah’ın, “Kim Kadir Gecesi’ni imanla ve sevabını Allah’tan bekleyerek ihya eder,
değerlendirirse, geçmiş günahları bağışlanır” buyurduğunu görmekteyiz.
İslâm, dış
görünüşçü ve şekilci bir din değildir. Zaten bunun için Resûlallah bu gecenin
kutlanmasında “iman etmeyi ve sevabını Allah’tan beklemeyi” şart olarak
belirtmiştir. Bunun nedeni, yapılan kutlamanın “iman ederek”, bu gecenin
kapsadığı büyük anlamları canlandırması ve sadece Allah’ı gözeterek, O’na samîmiyetle
bağlı kalarak ve “sevabını Allah’tan bekleyerek” olması içindir. İşte insanın
kalbine ancak bu kutlama sayesinde Kur’ân’ın indiği anlama bağlı olarak
birtakım belirli gerçekler dolabilir.
İslâm’ın eğitim
alanında izlediği metot, ibadet ile vicdanlardaki inanç sisteminin gerçeklerini
birbirine kaynaştırmak ve ibadeti, bu gerçekleri canlandırmak ve açıklamak için
sadece düşünce alanında takılı kalmayıp aksine duygulara sızan canlı bir şekil
hâlinde yerleştirmek üzere bir araç yapmaktır.
Artık kesin olarak
belli olmuştur ki, yalnız bu sistem, sözünü ettiğimiz gerçekleri
canlandırabilecek ve onu vicdanlarda ve davranış alanında harekete
geçirebilecek en elverişli sistemdir. Yine açıkça ortaya çıkmıştır ki, ibadet
desteği olmaksızın ve ibadet yolu dışında bu gerçekleri sadece teorik olarak
kavramak onları var edemez ve onlara ne kişinin hayatında, ne de toplum
hayatında itici bir hareket sağlayamaz.
Kadir Gecesi
hatırası ile iman ederek ve sevabını Allah’tan bekleyerek o geceyi kutlamayı
birbirine bağlamak, İslâm’ın parlak ve sağlam sisteminin bir yönünü teşkil
etmektedir.
Kadir Gecesi’nin belirlenmesi
Sûrenin ilk âyetinde
Kur’ân’ın bu gecede, Bakara Sûresi’nde de (2/185) Ramazan ayında indirildiği belirtilmiştir.
Buna göre Kadir Gecesi’nin Ramazan ayı içerisinde olduğu açıktır; Ramazan’ın
hangi gecesine denk geldiği konusunda 40 farklı görüş vardır. Ama ümmetin büyük
âlimlerinin çoğunluğu, Ramazan ayının son on gecesinin tek gecelerinden biri
olarak açıklamıştır. Bu âlimlerin çoğunun görüşü de 27’nci gece olduğu
yolundadır. Bu konuda bazı sahih hadîsler rivâyet edilmiştir.
Bir hadîsinde
Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Şüphesiz Ben
(evimden) çıkıp size Kadir Gecesi’ni haber verecektim. Derken iki adamın
çekişip sürtüştüğünü gördüm; o sebeple (hangi gece olduğuna dair bilgi)
kaldırıldı. Umarım ki, bu sizin için hayırlı olur. Artık siz onu Ramazan’ın son
on gününde arayın.” (Buharî, Leyletu’l-kadr: 4; İman: 36; Edeb: 44; Daremi,
Savm: 54; Ahmed: 1/259; 5/313, 319.)
Ebu Hureyre’den, Resûlullah’ın,
Kadir Gecesi’nin 27 ya da 29’uncu gece olduğunu söylediği rivâyet edilmiştir
(Ebu Davud, Tayalisî).
İkinci rivâyet,
yine Ebu Hureyre’den şu şekildedir: “O,
Ramazan’ın son gecesidir.” (Müsned-i Ahmed)
Zir b. Hubeyş,
Ubey b. Kab’a Kadir Gecesi’ni sorduğu zaman yemin ederek ve istisna etmeden,
onun 27’nci gece olduğunu söylemiştir (Ahmed, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi,
Neseî, İbn Hibban). Ebu Zer’e bu konuda sorulduğunda şöyle demiştir: “Hazreti Ömer, Huzeyfe ve Resûlullah’ın
ashabının pek çoğunun şüphesi yoktur ki, o, Ramazan’ın 27’nci gecesidir.”
(İbn Ebi Şeybe)
Ubade b. Sâmit, Resûlullah’ın
şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Kadir
Gecesi, Ramazan’ın son on gecesinin tek gecelerindedir. 21, 23, 25, 27, 29’uncu
gecesidir.” (Müsned-i Ahmed)
Abdullah b. Abbas,
Resûlullah’ın şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Onu Ramazan’ın son on gecesinde arayın ki ay bitmeden on veya dokuz
gün kaladır veya yedi gün kala veya beş gün kaladır.” (Buharî)
Âlimlerin
çoğunluğu Resûlullah’ın bu sözünden kastının, “Tekli gecelerde arayın” olduğunu söylemişlerdir.
Hazreti Ebubekir’den
(ra) şöyle rivâyet edilmiştir: “9 gün
kala, 7 gün kala, 5 gün kala, 3 gün kala veya son gece denmesinden kasıt, ‘Bu
gecelerde Kadir Gecesi’ni arayın’dır.” (Tirmizî, Neseî)
Hazreti Aişe (ra),
Resûlullah’tan (sav) şöyle rivâyet etmiştir: “Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on gecesinin tek gecelerinde arayın.”
(Buharî, Müslim, Ahmed, Tirmizî)
Hazreti Aişe ve
Abdullah b. Ömer’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Resûlullah hayatı boyunca Ramazan ayının son on gününde itikâfa
girmiştir.”
Ebû Hüreyre (ra),
Ebû Saîd’in (ra) şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Biz, Resûlullah (as) ile birlikte Ramazan’ın ikinci onunda itikâf
etmiş bulunuyorduk. Yirminci günün sabahı olunca nevalemizi naklettik ve Resûlullah
(as) yanımıza geldi. O bize şöyle buyurdu: ‘Kim itikâf etmek istiyorsa, itikâf
ettiği yere dönsün. Bu gece Bana (Kadir) gösterildi ve Ben de su ile çamur
üzerine secde ettiğimi gördüm.’ Resûlullah (as) itikâf ettiği yere dönünce, gök
yağmur hareketi gösterdi ve biz de yağmurlandık. Muhammed’i (sav) hak üzere
gönderen Zât’a yemin ederim ki, gök o günün sonuna kadar bu hareketi gösterdi
(yağmur yağdı). Mescid de gölgelik üzerinde bulunuyordu. Andolsun ki, Resûlullah’ın
(as) burnunda ve burun ucunda su ve çamur izi bulunduğunu gördüm.”
Bu gece hakkında,
Muaviye, İbn Ömer, İbn Abbas gibi sahabelerden bazı rivâyetler mervidir; bu
nedenle selef ulemasının büyük çoğunluğu Ramazan ayının 27’nci gecesini Kadir
Gecesi olarak kabul etmiştir.
İşaretleri veya alâmetleri
Zirr, diyor ki, “Übey
b. Kab’a, ‘Kardeşin Abdullah b. Mesud, Bütün yılı ihya eden Kadir Gecesi’ni yakalar
diyor’ dedim. Dedi ki, ‘Allah Ebu
Abdurrahman’ı mağfiret etsin! Ramazan’ın son on gününde olduğunu bilmiştir. O
yirmi yedinci gecedir. Ama insanların boş vermemelerini istemiştir’. Sonra da
inşallah demeden yirmi yedinci gece olduğuna yemin etti. ‘Bunu neye göre
söylüyorsun Ebu’l-Münzir?’ dedim. Dedi ki, ‘Resûlullah’ın
bize haber verdiği bir alâmetle veya mucize ile… O gün güneş ışıksız doğar’”.
Buradan da
anlaşılacağı gibi, bu gecenin alâmetlerinden biri, o gecenin sabahında güneşin
ışıksız beyaz doğmasıdır.
Ebu Davud
et-Tayalisi, İbni Abbas’tan Resûlullah’ın (sav) Kadir gecesi hakkında şöyle
buyurduğunu rivâyet etti: “Cömert, mutlu
bir gecedir. Ne soğuk, ne de sıcak. Sabahında güneş zayıf kızıl olur.”
İbni Ebi Asım
en-Nebil, Cabir b. Abdullah’tan isnadı ile Resûlullah’ın (sav) şöyle
buyurduğunu rivâyet etti: “Bana Kadir Gecesi
gösterildi de unutturuldum. O, Ramazan’ın son on gecesindedir. Mutlu, hoştur.
Ne sıcak, ne de soğuktur. Sanki ay var gibidir. Fecri aydınlanıncaya kadar
şeytan çıkamaz.”
İlim adamları bu
konuyla ilgili yukarıda anlatılan rivâyetleri dikkate alarak Kadir Gecesi’nin
birtakım alâmetlerini tespit edip belirlemişlerdir:
1-O gece daha çok
rahmet anlamında yağmur yağar.
2-O gecenin sabahı
havada bulut, sis ve benzeri şey olmaz; güneş net ve pırıl pırıl ışıldar.
3-O geceyi ibadetle
geçirenlerin kalbinde ferahlık ve yatışkanlık hissedilir.
4-O geceyi ihya
eden müminlerin mal ve ömürlerinde feyiz ve bereket alâmeti görülür.
Şüphesiz bu
alâmetlerin hepsinin bir anda aynen gerçekleşmesi söz konusu değildir. Ama
bunlardan bir kısmının ortaya çıkması bile o gece hakkında bir ipucu olmaya
kâfi gelir. Allah daha iyisini bilir.
Geceler arasında gizli olmasının
hikmeti
Kadir Gecesi’nin
faziletlerinden feyz alınabilmesi, insanların bir gecelik ibadetle yetinmeyip
daha fazla gecede ibadet etmeleri için Allah Resûlü, Kadir Gecesi’ne belli bir
geceyi tayin etmemiştir.
Kadir Gecesi’nin gizlenmesindeki
hikmet, ölüm vaktinin ve kıyamet gününün gizlenmesindeki hikmet gibidir. Tâ ki
mükellef, taatte gayretli olsun, cehdini arttırsın, gaflet edip tembellik
yapmasın, boş vermesin. Mükellefin bizzat o geceyi bilmemesi, günaha ve bilerek
hat+sya düşmemesi için yararlı olup kula şefkatten ileri gelmektedir.
Kul, tahmin edilen
geceleri ihya ile geçirince Allah meleklerine övünür ve buyurur ki, “‘Orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek
kimse mi yaratacaksın?’ demiştiniz. Bu onların vaktini tam bilmedikleri bir
işteki gayretleridir; bir de onu belirli yapsa idim? İşte o zaman, ‘Sizin bilemeyeceğinizi herhâlde Ben
bilirim’ sözünün sırrı ortaya çıkar”.
Öyle ki, duâ ve
dileklerin kabul saatini Cuma gününde; Salât-i Vüstâ’yı beş vakit namaz
arasında; İsm-i A’zâm’ını yani en yüce, en büyük ismini doksan dokuz ismi
arasında; Kendi hoşnutluğunu taat ve ibadetler arasında gizleyip daha çok
ibadet ve taatle meşgul olmamızı dilemiştir. Bunu biraz daha açıklayacak
olursak şöyle diyebiliriz: Cuma gününü daha çok duâ, niyaz ve sair ibadetle
geçirmemiz için onda duâ ve dileklerin kabul ânını, namaza özen göstermemiz ve
her vakit namazının üstün rahmet ve gufrana vesîle olacağını hesaba katmamız
için beş vakit namaz arasında “Salât-i Vüsta”yı; duâ ve isteklerimizde İlâhî
isim ve sıfatları sık sık anmamız ve en tesirli olan Yüce İsmine rastlamamız
için doksan dokuz ismi arasına İsm-i A’zâm’ını; bütün ibadet ve taatlere rağbet
etmemiz için ibadet ve taatler arasına rızâsını, her türlü günah ve kötülükten
kaçınmamız için günah ve kötülükler arasına gazap ve hışmını; kulluk görevimizi
aksatmayıp düzenli ve lâyık olduğu şekilde yerine getirmemiz için kıyametin
kopuş saatini gizli tutmuştur.
Geceden maksat nedir?
Burada şu soru
sorulabilir: “Mekke’de gece iken dünyanın
pek çok yerinde gündüz olduğuna göre, o bölgelere hiçbir zaman Kadir Gecesi
gelmeyecek mi?”
Cevabı şudur:
Arapçada “gece” kelimesi çoğu kez gece ve gündüzü birlikte ifade etmek için
kullanılır. Onun için Ramazan’ın bu tarihlerinde dünyanın her yerinde o günün
önceki gecesi, Kadir Gecesi olabilir.
Şa’bi dedi ki, “O
günün gecesi, gündüzü gibidir. Gündüzü de gecesi gibidir”.
Ferra’ da şöyle
diyor: “Allah Kadir Gecesi’nde sadece mutluluk ve nimetler takdir eder.
Diğerlerinde de belâları ve dertleri de takdir eder.”
Said b. Müseyyeb
Muvatta da şöyle diyor: “Kadir Gecesi’nin
yatsı vaktinde bulunan, ondan nasibini almıştır.”
Bu gece nasıl ihya edilir?
Kadir Gecesi bütün
kutsallık, bereket, rahmet ve gufran havasıyla Allah’a dosdoğru iman edenlerin rûhen
arınmasına, vicdanen gelişmesine ve kalp yatışkanlığına erişmesine vesîledir.
Nitekim Cenâb-ı Hakk bu ve benzeri vesîleye dikkat çekerek Kur’ân’ın iki
yerinde şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkup (kötülüklerden,
İlâhî sınırı aşmaktan) sakının. O’na yakın olmak için vesîle arayın ve O’nun
yolunda cihad edin. Ola ki, korktuğunuzdan kurtulup umduğunuza kavuşursunuz.” (Mâide, 35)
Allah yolunda
hâlis bir niyetle cihad nasıl güzel bir vesîleyse, Kadir Gecesi’ni şanına lâyık
anlamda ihya etmek de ayrı ve çok güzel vesîledir. Bu fırsatları kaçırmak ise,
ileride durmadan hayıflanmaya, derin bir pişmanlığa sebep olur.
“İşte onların yalvarıp durduklarından Rablerine
hangisi daha yakınsa onunla (yaklaşmak için) vesîle ararlar; O’nun rahmetini
umarlar, azabından korkarlar. Çünkü gerçekten Rabbinin azabı, korkulup
sakınılmaya elverir.” (Nîsâ, 57)
Kadir Gecesi,
bütün afetlerden bir kurtuluştur. Ümmet-i Muhammed (sav) bu gece özellikle korunmuştur.
Şeytan hiçbir kötülük ve şerri o gece kimseye (onu ihya edenlere bilhassa)
ulaştıramaz.
Bu sebeple Ramazan’ın
son on gününe girildiğinde, Hazreti Peygamber dünyevî işlerden uzaklaşıp
mescitte itikâfa çekilir, vaktini daha çok ibadet ve tefekkürle geçirirdi.
Dolayısıyla müminler de Kadir Gecesi’ni ibadet ve dualarla ihya etmelidirler.
Bu hususta Resûlullah
Efendimiz (sav) ile O’nun ashabının örnek hareketleri ve aşkla yaptıkları ibadetler,
tavsiye ettikleri duâlar, bizim için en güzel ihya tablosunu içermektedir.
Şüphesiz duâ ve ibadetin en uygun ve en faydalısı, Resûlullah’ın (as) tavsiye
buyurduğu ve bilfiil yerine getirdikleridir.
Böylece İlâhî rızâ
gözetilerek yapılan dua ve ibadetlerden her biri Cenâb-ı Hakk’a yakın olmaya
vesîledir. Kadir Gecesi ise, duâ ve ibadetler, rahmet ve bereketler, gufran ve
inâyetler havasına girilerek kulun Rabbine daha çok yaklaşmasına vesîle teşkil
eder.
İbadet denilince
ilk akla gelen, namazdır. Zira namazın bir benzeri yoktur. O bakımdan Resûlullah
Efendimiz (sav), sözü edilen son on günün gecelerinde de bu ibadete ağırlık
vermiştir.
Duâya gelince… Her
ne kadar namaz baştan sonuna kadar birçok duâyı yansıtsa da onun dışında
birtakım duâ ve niyazlarda bulunmanın sayılmayacak kadar faydası vardır.
Nitekim sahih rivâyete göre, Hazreti Aişe Vâlidemizin Kadir Gecesi’ne kavuştuğu
takdirde nasıl duâ edeceğini Resûlullah Efendimizden (sav) sorması, bu konuda
bize ışık tutmaktadır. Resûlullah (as), Hazreti Aişe’nin (ra) bu sorusunu şöyle
cevaplamıştır: “De ki, ‘Allah’ım!
Şüphesiz Sen affedensin, affetmeyi seversin; beni de affet!’.”
Kadir Geceniz
mübarek olsun…
Kaynaklar
İlmin
Işığında Asrın Kur’ân Tefsiri, Celal Yıldırım
Tefsirü’l-Münir,
Vehbe Zuhayli
Fi
Zilali’l-Kur’ân, Seyyid Kutub
Tefhimü’l-Kur’ân,
Mevdudi
Tefsir-i Kebir, Fahreddin Razî