Bilinçsiz medya kullanımı

Edinilen her habere inanmayacak eleştirel bir tavrımız olmalı. Elle tutulur bilgi için derine inip haberin kaynağını araştırmalı ve haberi diğerleriyle karşılaştırmalıyız. En önemlisi de, okuduğumuz bilgiyi/haberi “söyleyenine bakarak” yorumlamalıyız. Bunların tümünü sergilemek peş peşe hesaplayınca zor gibi görünse de, modern yaşamın serüvenine katılan (özellikle Müslüman) bakış için oldukça önem arz eden aşamalardır.

MODERN çağımızın bir çeşit hastalığıdır “bilinçsiz medya kullanımı”. Kitle iletişim araçları ve internet kullanımının toplumsal yapıya ve bilginin aslına verdiği tahribatı, artık göze batacak kadar artmış durumda. Medya ve iletişim araçlarının niteliğindeki artış, aktarılmaya çalışılan bilginin doğruluk derecesinin ne olduğu sorununu da beraberinde getirdi. Toplumda günden güne ihtiyaç hâlini almış internet kullanımı, insanlar üzerinde müthiş bir bilgi aktarımı ve aktarılan her bilginin doğru olmaması sonucu da “bilgi kirliliği” denilen toplumsal sorunu ortaya çıkarmıştır.

Medya; televizyon, radyo, gazete, internet ve dergi şeklinde sayılabilecek pek çok kitle iletişim aracının toplamını oluşturan ortak bir terim. Gündelik hayatın vazgeçilmez bir parçası hâline gelen medya, ihtiyaçlar doğrultusunda kullanıldığında birçok kolaylaştırıcı işleve sahip. Fakat bunu toplumsal sorun hâline getiren durum, medya kullanımının ihtiyacın ötesine varmış bir kullanım boyutunda olmasıdır. İnternet kullanımı, bugün her kesimin ihtiyaç olarak gördüğü bir boyut hâlinde; ama tam olarak nasıl bir ihtiyaç olduğuna dair açıklama kesin olarak belirtilemiyor ne yazık ki! Çünkü insanların ihtiyaca nasıl bir anlam yükledikleri ayrıştırıcıdır bu anlamda.

İnsanlar mutlu bir hayat sürebilmek için çeşitli ihtiyaçlarını gidermek isterler. Bu ihtiyaçlarını karşıladıkları hâlde rahatsızlık giderilmediğinde ise huzursuzluk duyarlar. Burada önemli olan, ihtiyaçları karşılamada hangisinin zorunlu olduğu, hangisinin zorunlu olmadığıdır. Oysa birey, çoğu zaman bir tür farkındalık oluşturamayarak zorunlu olanla olmayan arasındaki dereceyi ayırt edemez. Bu sebeple insan, sürekli olarak farkında, canlı ve eleştirel olarak ihtiyaçlarını doğru belirlemelidir.

Aile/birey, gündelik hayatta medyanın gördüğü işlevleri esas alarak kendisi için doğru tercihleri yaptığında birtakım ihtiyaçlarını karşılayabilir. Fakat aile/birey bunun aksine ihtiyaçlarını değil de isteklerini, heveslerini ve tüketim alışkanlıkları başta olmak üzere birçok geçersiz sebeple medya kullanımı gerçekleştirdiğinde olumsuz sonuçlarla karşılaşmak durumunda kalır. En başta insan bilincine dayatmalar şeklinde empoze edilmeye çalışılan durumlarla birlikte, buna dayanarak toplum içinde fikir ayrılığı oluşturmaya çalışma gibi kendini gösteren olumsuz çıkarımlar da medyanın bir tür bilgi kirliliğine sebebiyet verdiğinin göstergesidir.

Toplum olarak -eğitim seviyesi her ne olursa olsun- her kesimden insanın kitap okuma ve araştırma yapmaya vermiş olduğu önem ortadayken, buna müteakip olarak “sosyal medya” denilen sanal ortamlarda “ insanların bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olması” da durumu iyice netleştiriyor sanırım. İnsanlar medya ortamında edinilen bilgiye eleştirel olarak bakmıyor, bilâkis yanlış bilgiye taraf oluyorlar. Farkında olmadan bireyleri hem kendisi, hem çevresiyle çatışmaya götürüyorlar. İnternet kullanımı bilgiye daha hızlı ulaşma açısından faydalı olsa da, insanların bilgiden ziyade internetten faydalanabilme durumu sadece sosyal medya ortamları ile sınırlı kalıyor.

Eleştirel bakışın lüzumu

“Medya” kelimesinin başına “sosyal” kelimesinin getirilmesi, bizi daha sosyal yapmak şöyle dursun, giderek kendi içine kapalı, yapmacık ve iletişim problemi yaşayan bir toplum hâline getirdi. Ama ne yazık ki, başta gelecek nesil olmak üzere herkes -bunun farkında olamayacak kadar- fazla tutunuyor bu duruma. İşin en trajik yanıysa, herkes -biraz da olsa- bunun farkında olmalı ki, toplumca iletişim kopukluğundan yakınmakta.

Yakındığımız duruma kendimiz neden olsak da bu bizi rahatsız etmiyor olsa gerek. Zira daha ortaokulu tamamlamamış çocukların sosyal medya kullanmasında bir sakınca görmüyoruz. Aksine, telefon ve interneti erken yaşlarda iyi kullanmasını ayrıcalık olarak görebiliyoruz. Kaldı ki, anneler ve babalar bu duruma müdahale edemez bir hâl alırlarken, ebeveyn ve çocuk arasında kapatılamayan bir iletişim boşluğu oluştu. Tam da bu noktada medya bu boşluğu doldurur ki, bu da gelişim çağındaki çocukların hem fizyolojik, hem de psikolojik olarak olumsuz etkilenmesine neden olur.

Bilgi ve her açıdan eğitim için anne, baba, öğretmen ve kitaplar, eski işlevlerini korumakta zorlanmaktadırlar. Zira medya araçlarının hızlı gelişimi, toplum içindeki rolleri de değiştirdi. Bu noktada ailelerin yapması gereken şey, doğru bilgiye ulaşmada ulaşılan bilgi veya haberin doğru olup olmadığını kendi ölçeğinde değerlendirmek olmalıdır. Bilgi bombardımanı işlevi gören “medya”, sadece okul çağındaki çocuklarda değil, yetişkinlerin de maruz kaldığı ve insanların zihinlerinin yorulmasına sebep olmaktadır.

Zihnin yorulması sonucunda, artık insanlar, okudukları her bilginin doğru veya yanlış olmasını ayırt edemezler. İnternet ortamı için özellikle “bilgi çöplüğü” şeklindeki tanımlama, yerinde bir tarif olacaktır. Peki, insanlar bu bilgi yığını arasından nasıl sağlam bilgiyi elde edebilecekler?

Her açıdan doğru ve güvenilir bilgi/haber elde edebilmek için okuduğumuz her şeye taraf olamayacak geniş bir bakış açısı sergileyecek vicdan sahibi insanlar olarak davranırsak, yeni nesil de bu ışıkta gelişim gösterecektir.

Edinilen her habere inanmayacak eleştirel bir tavrımız olmalı. Elle tutulur bilgi için derine inip haberin kaynağını araştırmalı ve haberi diğerleriyle karşılaştırmalıyız. En önemlisi de, okuduğumuz bilgiyi/haberi “söyleyenine bakarak” yorumlamalıyız. Bunların tümünü sergilemek peş peşe hesaplayınca zor gibi görünse de, modern yaşamın serüvenine katılan (özellikle Müslüman) bakış için oldukça önem arz eden aşamalardır.

Son olarak, modern yaşam ve beraberinde medya araçlarının Müslümanları yozlaştırdığı fikrine ortak olmadan önce, usta yazar İsmet Özel’in yorumunu unutmadan kendimize rehber edindiğimizde biz de nerede durduğumuzu belirleyebiliriz. İsmet Özel diyor ki, “Modern yaşama biçimi, küfür ile iman arasına çizgi çekmeyi bilen hiçbir Müslümanı yozlaştırmaz. Yozlaşanlar, modern yaşama biçimiyle karşılaşmadan önce de böyle bir çizgiyi hayatlarında önemli saymamış olanlardır. Bazı değerleri korumak, insanların özen ve dikkatini ister; bazı değerler ise, insana özen ve dikkat gösterirler. Birincisini insanlar korur, ikincisi insanı korur!”.