Bilimkurgu savaşı: Korona

Dijital panayır, yeni dünya gerçeği iken, Koronavirüs ise yeni dünyanın rutin yeni virüs gerçeğidir. Geriye tek şey kalıyor: Akıl ve vücût sağlığı bir bütündür ve parçalanamaz!

Biyoloji ve savaş

SAVAŞ, “insan öldürmek” stratejisidir. Dünya, insan yerine “toprak öldürmek”, “su öldürmek” veya “eşyayı öldürmek” gibi varoluşu tehdit edecek yöntemlere başvurmayı modern zamanlarda düşünmüş, öğrenmiş ve yer yer “kontrollü testler” ile uygulamıştır.

Biyolojik savaş, savaşan taraflardan kime ne kadar zarar vereceği kontrol edilemeyeceğinden, stratejik açıdan “risk almak” konusu olsa da daha özelde “insan ve Tanrı” ilişkisine de gündem olmaktadır.

Bilimkurgu filmlerinde de “biyolojik savaş” veya “insan vücûdu” özne kılınmaktadır.

Dünya gündemindeki “Koronavirüs” örneği, nitelik ve ölçek olarak “biyolojik savaş” arka plânına sahip olmadığı hâlde ve sağlık dünyasının yabancı olmadığı tipik “yeni/mutasyona uğrayan virüs” örneği kalmasına rağmen, politik davranış ve devlet gündemi açısından ilk defa “uluslararası karantina” uygulamasına gerekçe kılındı.

Neden?

Kuşkusuz birinci neden, “sosyal medya”nın getirdiği yeni iletişim ağı ve devletlerin kamuoyunu yönetme noktasında sosyal medyanın yaydığı, “bilgi virüsü” diyebileceğimiz kirlilik!

Dolayısıyla devletler, bu süreci sağlık bakanlıkları kontrolünde denetimli tedavi altında tutamadılar. Sosyal medya, bunu bilimkurgu filmlerindeki gibi “toplu biyolojik ölüm” paniğinde yaydı.

Devletlerin çoğu, “kamu düzeni” ve “iç politika malzemesi” olmaması noktasında şeffaflaştırılmış devlet kontrolü yayınına mecbur kaldı.

Kuşkusuz bu tercih süreci daha da zorlaştıracak aşamalar getirebilir. Çünkü devlet, toplumun panikleriyle uğraşmak durumunda kalabilir.

İkinci neden, Koronavirüsü “yeni/mutasyonlu” özelliği nedeniyle bir “laboratuvar” konusu iken ve tıp dünyası buna çâre ararken, malzemeyi laboratuvar odasında tutamadı ve “çâre bulana kadar ölü listesi” riskini kontrol edemeyerek deşifre oldu. Dolayısıyla, “Birçok ölüm, Koronavirüs ölümü gibi anlaşılabilir ve yayılabilir” endişesi arttı.

Hattâ neredeyse her grip ve zatürre ölümü Koronavirüse bağlanacak ve devletin tedbirsizliği gündem kılınacaktı. Sosyal panikler artacak ve resmî olmayan çâre iddiaları ve de belki hasta-doktor çatışmalarına evrilecekti. Korsan ilâçlar ve sosyal paniği istismar eden ekonomik krizler de baş gösterecekti. Dolayısıyla kamuoyunu virüs hakkında “canlı yayın” gibi bilgilendirmek kaçınılmaz oldu.

Böylece sağlık hakkında bilgilendirme işini genel bir “kamu spotu”na dönüştürme fırsatı da doğdu. Örneğin virüsten korunmak için tavsiye edilen hijyen kuralları, rutin sağlıklı yaşamanın asgarî kurallarından ibaretti…

Üçüncü nedene gelince… Koronavirüse yakalanan kişinin temasta olduğu kişilere hastalığı bulaştırması sebebiyle, farklı ülkelere seyahat edilmesi üzerine konu doğal olarak uluslararası boyut kazandı ve tedbir listesine önce yolcu, daha sonra ihracat-ithalat kontrolüne dönüşen, denetimi zor bir devletlerarası operasyon gerekçesi kılındı.

Nitekim ilk ay konu, sadece Çin’e operasyon gerekçesi edilmiştir. Eğer bir “operasyon barışı” diyebileceğimiz nitelikte karşılıklı olarak “Konu sağlıkla sınırlı kalsın” mutabakatı işletilmeseydi, Koronavirüs, büyük ekonomik ve siyâsî krizlere domino taşı etkisi gösterecekti.

Şimdilik “sağlık” ölçeğinde tutuluyor.

Sosyal medya ve aptallaşma kanalı

İnsanoğlunun iki önemli “hijyen/kontrol dışı” alışkanlığı vardır: Eğlence ve dedikodu…

İnsanlık tarihinde ilk defa eğlence ve dedikodu, “meydan” zemininden “dijital” zemine kaymıştır. Artık eğlence ve dedikodu şehir meydanlarında değil, dijital meydanlarda olmaktadır. Dijital meydanların halka açık ve en kalabalık meydanı da sosyal medya ortamıdır.

Şehir meydanında yapılan bir eğlence sırasında nasıl TV yahut LED ekranda olduğunu gören biri hemen el sallamaya başlıyor ve herkesin kendisini gördüğü duygusuyla kendince şov yapıyorsa, sosyal medya ortamı da herkese “görünür olma festivali” havası veriyor. Bu nedenle herkes için “şöhret” imkânı hevesiyle, kişi kadar “medya kanalı” ağı oluşturuluyor.

Ancak bu imkân, milyarlarca insan tarafından kullanıldığı için cazibesini kaybetmiştir. Eğlence ve dedikodu iştahı ise aksine artmaktadır.

Nitekim Koronavirüs hakkında da oldukça eğlenceli ve dedikodu soslu paylaşımlar alıp başını gitmektedir. Devletler açısından eğlence ve dedikodu, bir bakıma deşarj olma imkânı verdiğinden olumlu karşılanmaktadır.

“Resmî açıklamaya güven!” beğenisi artmaktadır.

Koronavirüs için önerilen tedbirlerin sağlıklı yaşam için gerekli asgarî alışkanlıklar olması ise (düzenli el yıkama, ağız hijyeni, kontrollü temas gibi) bir gerçeğin altını çiziyor: Temizlik kültürü oturmuş değil!

Grip yaygınlığının ve uzun sürmesinin en önemli nedeni, bu temizlik kültürü eksikliğidir. Buna rağmen, yakalandığımız grip çeşitlerinin ilâçlarının olması sebebiyle temizlik noktasındaki cehaletimiz de devam ediyor.

Yani ilâç kullanma oranımız ve hattâ en ufak şikâyette acile yığılma sebebimiz, alışkanlık olmayan, tembellik ve cehalet sebebiyle ihmâl edilen basit ve sade tedbirler sebebiyledir.

Ekonomik krizlerde herkesin ekonomi uzmanı olması ve ekonomik kriz sebebiyle bazı farkındalıkların ve bilinçlenmelerin oluşması gibi, Koronavirüs sebebiyle de bir hayli uzman türedi ve bu vesileyle hijyen-tedbir konusunda alışkanlığa dönüşmesini umduğumuz bazı bilinçlenmeler oldu.

İşin eğlence ve dedikodu kısmı ise, “halk panayırı”…

Dijital panayır, yeni dünya gerçeği iken, Koronavirüs ise yeni dünyanın rutin yeni virüs gerçeğidir.

Geriye tek şey kalıyor: Akıl ve vücût sağlığı bir bütündür ve parçalanamaz!