Bilimin şarlatanlık limiti

Kuantum, son teknoloji devriminin en önemli tetikleyicilerinden biridir. Nanoteknolojinin popüler olduğu günümüzde şarlatanlık da alıp başını gitmiştir. Bilim namına hiç kaleme dokunmamış olanlar bile nanoteknolojiyi ağızlarına pelesenk yapabilmektedirler. Kuantum nasıl moda olmuş ise, nanoteknoloji de moda oluverdi. Bu moda iyi gibi görünse de bilmeyenlerin elinde hiçleştirilmek istenmiştir.

GÜNÜMÜZ teknoloji devriminin atardamarlarından biri, elektrik yüklerinin hareketine dayanır. Elektrik yüklerinin hareketleri hem dijital, hem de nanoteknoloji ayağında önemli bir dönüm noktasıdır. Yüklerin hareket ettikleri düşünülmez ise teknolojik cihazların hiçbiri çalışmaz.

Ancak gerçekte hareket eden elektrik yükleri değildir. Yükler bağlı bulundukları atomun çekirdeği etrafında bir halay gibi salınım hareketi yaparlar. Bu anlaşılsın diye de “Yükler hareket ediyor” denir. Çekirdeğe çok sıkı sarılan elektron nasıl olup da hareket edecek, değil mi?

Elektrik yüklerine dair bilgiler 2 bin 500 yıl öncesine kadar gider. Hâl böyle iken bunun üzerindeki çalışmaların her geçen gün giderek artması da insanlığın uzun asırlar boyunca ne kadar yol aldığının bir göstergesidir. Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, daha alınacak çok yol var.

Elektrik yüklerinin bilimsel anlamda ciddî değerlendirmelerine sadece 200 yıl öncesinde rastlıyoruz. 2 bin 300 yıl boyunca insanlık bu alanda karınca misali ilerlemiş. Sadece 110 yıl önce de üzerinde matematiksel ifadeler yazılır hâle gelmiş.

Yapılan savaşların bilimsel çalışmaları hem sekteye uğrattığı, hem de mecburî olarak tetiklediği bir gerçektir. Hemen hemen ancak yüz yıl önce elektrik ve manyetik özelliklerin birbirine dönüşebildiği belirlenebilmiştir. Bu yapılırken, hareket noktasını bazı Batılı bilim insanları gizlemek zorunda kalmışlardır.

En azından Maxwell çok çekimser bil dil kullanarak sıyrılmak istese de Batı’nın baskısından korkmadığını açıkça ifade edememiştir. Tam bu aşamada insanlık adına nelerin döndüğü ve kadın haklarının Batı’da ne düzeyde olduğu ciddî bir araştırma konusudur. Bu tarihlerden önce kadınların bilim alanında Batı’da yer alamayışı net değil midir?

Kuantumun keşfinden sonra bazı kalıp görüşler yerle yeksan olsa da eski klasik görüşe kurtarıcı gibi sarılmaktan vazgeçilmemiştir. Görecelilik ve Kuantum üzerine ciddî çalışmalar yapan Einstein bile Newtoncu görüşün dışına çıkamamış ve kendisiyle çelişmiştir.

Kuantum, son teknoloji devriminin en önemli tetikleyicilerinden biridir. Nanoteknolojinin popüler olduğu günümüzde şarlatanlık da alıp başını gitmiştir. Bilim namına hiç kaleme dokunmamış olanlar bile nanoteknolojiyi ağızlarına pelesenk yapabilmektedirler. Kuantum nasıl moda olmuş ise, nanoteknoloji de moda oluverdi. Bu moda iyi gibi görünse de bilmeyenlerin elinde hiçleştirilmek istenmiştir.

Özellikle nanoteknoloji çalışmalarında bir sistemin nano ölçekteki özelliğinin aşikâr olması için en, genişlik ve yükseklikten en az birinin nano ölçekte olması gerekir. Eğer böyle değilse klasik özellik gösteren mikro ölçekte kalıp bir anlam ifade etmeyecektir. Bu sınır ise metrenin milyarda biri ölçeğine inilmesini gerektirir.

Bu ölçekte yeni ve etkin karakterler ortaya çıktığı için ve çok ucuz maliyetle çok yüksek verim olması nedeniyle bu ölçekteki teknoloji ilgi görmektedir. Ancak piyasadaki nanoteknoloji ürünlerin en az yüzde kırk kadarı nanoteknoloji özelliği göstermemekte ve sadece bir isimden ibaret kalmaktadır.

Buna rağmen ilgi görmesinin nedenleri arasında moleküler biyoloji, DNA, yarı iletken fiziği, organik kimya ve nano fabrikasyon penceresi olması nedeniyle önemi de artmaya devam edecektir. Artan bu özelliklere rağmen şarlatanlığın da devam edeceği unutulmamalıdır. Bu nedenle nanoteknolojik bir ürün aldığınızı sanıyorsanız, mutlaka bir ehline danışmakta yarar vardır.

Farklı yüklerin birbirini çektiği, aynı olanların ise ittiği bilinmektedir. Ancak aynı yükler birbirlerine yaklaştıkça potansiyel artarken zıt yükler birbirine yaklaşırken potansiyel azalmaktadır. Böyle bir teknolojiden geri durulması ise nanoteknoloji tabanlı dayanıklı malzemelerin yeterince insanlık hayatında yer almadığının bir göstergesidir.

Normal şartlar altında bir madde nötrdür. Hâl böyleyken, yükleri belli oranlarda belirleyip maddenin pozitif veya negatif olmasını sağlamak üzerine kurulu Silikon Vadisi teknolojileri uzun yıllar insanlığın hayatından çıkacak gibi görünmüyor. Durum bu kadar önemliyken, Türkiye’de bu bilim dallarıyla ilgilenen temel bilimlerin yerlerde sürünmesi sanırım kimsenin dikkatini çekmiyor. 

Demek ki 2 bin 500 yıl öncesine kadar dayanan bu aşamadaki bilimin son 200 yıl içerisinde gelişmeye girmesi her zaman para, mâkâm ve çıkar odaklı evirilmelerin insanlık hayatında aldatıcı güçlü damarını ortaya koymaktadır.