AKIL ve bilim, “akleden
kalbe” göre daha sığdır. Bilim, bazılarına göre aldatma aracı da olabiliyor.
Akıl bu tür bilim çerçevesine hapsedilirse, gelecekte en azından devletler
politikasına göre neler olabileceği önceden tahmin edilebilir. Akıl, bilimin
köpeği olursa, insanı hiçleştirmesi işten bile değildir.
Bu
tür klasik ve Newtoncu bilim anlayışının modası 1900 yılında kara cismin
ışıması ile dar alana hapsedildi. Özellikle ABD, Rusya, İngiltere ve İsrail
gibi devletler dış politikada yeni modaya uyarak kuantum dış politikaya
sarıldılar. Bunda oldukça başarılı da oluyorlar.
Dünyaya
eski moda klasik Newtoncu görüş dayatılmaya devam etmektedir. Batı, kendi içişlerinde
de bu statükocu görüşe kutsallık katarak yol alıyor. Zira Batı, bir değere
sarıldığında asırlar boyunca bunu terk edememe tarzındaki paranoyak anlayışa
sahiptir.
ABD,
Rusya, İngiltere ve İsrail gibi Batı tandanslı devletler, kendi içişlerine ve
başka ülkelere bu statik dünya görüşünü dayatmaya mecburlar. Zira bunu terk
ettiklerinde ortada Batı medeniyeti diye bir şey kalmayacak. Bunu çok iyi
bildiklerinden, her olumlu işi süsleyip sanki bir kutsal değer gibi dünyaya
sunmaktadırlar. Zira ayakta kalmalarının başka yolu kalmadı.
Ayakta
kalmaya mecbur olan Batı, modernizm adı altında bile klasik dünya görüşünü her
tarafa dayatmaktadır. Oysa modern görüş kuantum eksenli olup, klasik ve
statükocu dünya görüşüne taban tabana zıttır. Kendileri de biliyorlar ki, kuantumun
keşfiyle birlikte Newton ve Hawking’in şapkası düşmüştür. Hâl böyleyken, sadece
Batı değil, diğer ülkelerdeki Batı kafalı ve Batılı zihinler de doğruyu/gerçeği
haykırmaktan ürkmektedirler.
Türkiye
gibi devletler her defasında olaylar olduktan sonra çözüm üretmektedirler.
Olaylar olmadan önce çözüm üretme noktasından çok ıraktırlar bunlar. Çünkü her
yeni fikir bir ya da iki nesli idare ettiğinden, Modern kuantum dünya görüşünün
sosyal anlamda anlaşılıp kendi maya ve dokumuza uygun olarak yorumlanması zaman
almaktadır.
Modernizm
kuantum ile ortaya çıktığında, baktılar ki, her şeyleri açık olacak; Batı,
derhâl bir bilim dalı icat etti bunun üzerine: Sosyoloji... Evet, sosyoloji,
modernizme karşı klasik görüşü yeniden inşâ etmek için kurulmuş bir daldır.
Dayanağı ve beslendiği fizik dalı ise doğrudan Newtoncu klasik fiziktir. Neden
kuantum fiziğinden yararlanan bir bilim dalı olarak sosyoloji ortaya konulmaz? Sanırım
anlaşılıyor.
ABD
merkezli Batı’nın Doğu ve İslâm ülkelerinde darbe yapmasının altında yatan asıl
neden, Newtoncu dünya görüşünü dünyaya dayatma ve bu görüşün arkasındaki asıl
nedenin görünmemesinin istenmesidir. Darwinizm nereye hizmet ediyorsa, Newtoncu
görüş ve sadece klasik görüşü temel alan sosyoloji de oraya hizmet ediyor.
Batı,
bilimi kullanarak bilime ters takla attırıyor. Özellikle kuantumu bir dış
politika olarak benimseniş olan ABD, İngiltere ve Rusya, dünyaya sağ gösterip
(Newtoncu görüş) sol (kuantum politika) vuruyor. Çünkü kuantum politika bu
ülkelerin işine geliyor ve menfaat sağlıyorlar.
Doğu
ve bizim gibi ülkeler, klasik dış politikadan iletişim odaklı politikaya
evirilmiş durumdadır. Durum bu olmasına rağmen kuantum politikaya geçemedikleri
için Batı’nın önünde savrulmalar yaşanabilmektedirler.
Türkiye’de
belli bir azınlık kısmın çoğunluğa karşı fikirlerini dikte etmek istemesi, idare
açısından da üç beş ağaç kesildi yaygarasıyla ortalığı yakıp yıkanların amacı,
tam olarak Batı düşünce sistemine adapte olmuş olmalarındandır. Ayrıca bu
görüşe sahip olanların sadece fikir açısından öyle düşündüklerini zannetmek ise
aptallık olur.
Bu
görüşe sahip olanlar gerçekten de aidiyet olarak kendilerini Batı gibi görüyorlar
ki öyledirler. Görüntü ve formel olarak aynılık sergileseler de özde farklılık
yaşamaktadırlar. Bu farklılıklarını ülkenin geneline hâkim kılmaya
çalışıyorlar. Seçimlerde istendik sonuçlar çıkmadığında ise demokrasiye
inançları görünmüyor.
Buradan
çıkan sonuca göre, dâhilî ve haricî zihin dünyaları aynı olanların ortak bir kuantum
politika izledikleri, iletişimi son derece şiddetle kullandıkları, ilk fırsatta
gidişatı tersine çevirmek için ellerinden gelen her şeyi canhıraş bir şekilde
yapacakları şüphe götürmemelidir.
Demokrasi,
cumhuriyet ve tercihlerin herkesin genel kabul edeceği şekilde idrak güçlerine
nüfuzu esas alınmalıdır. Aksi durumda yıllarca elde edilen kazanımların çok kısa
bir sürede heba edileceği, yerle yeksan yapılacağı ve özünde, sözünde ve
mayasında bu topraklara bağlı olanlara çile çektirmek isteyenlerin fırsat
kolladıkları unutulmamalıdır.