GEÇTİĞİMİZ hafta Medical Park
Ankara Hastanesinde “Tarihe İz Bırakan Kadınlar” başlıklı özel fotoğraf sergisi
meraklıların ilgi odağı oldu.
Sergi,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde açıldı ve bir hafta boyunca “kadın” kavramını
anlamak isteyen herkesle buluştu. Sergiye hayat vererek bu buluşmanın
gerçekleşmesinde emeği geçenler, her biri kendi alanında çok değerli sanat ve
bilim insanları…
Sergide
bulunan fotoğrafların her birine teker teker uzunca bir süre baktım.
Fotoğraflarda tek bir kadın yoktu; her bir kadın, aslında birçok kadındı. Artık
siz hangi kadını veya kadınları görmek isterseniz…
Sonrasında
fotoğraflardaki kadınlar adeta diyorlardı ki, “Her şeyden önce kadın olmanın
güzel taraflarını hatırlayın ve bunları hayatınızda çoğaltmak üzere bir
yolculuğa çıkın. Yolculukta kendinizi keşfedin. Bildikleriniz, bilmedikleriniz
neler? Güçlü yönlerinizi ve yeteneklerinizin farkına varın. İçinizdeki güce
kulak verin. Çevrenin fikirlerini alın fakat her zaman kararlarınızı kendiniz
verin. Kendinize hak ettiğiniz değeri verin ve hayâllerinize sahip çıkın. İçinizdeki
kız çocuğunu anne şefkatiniz ile sarıp sarmalayın!”.
Dünyaya
kadın olarak gelmişseniz, en büyük emekçisiniz demektir. Günün hikâyesini, “Birçok
kez duymuşluğunuz vardır” düşüncesinden hareketle tekrar etmek niyetinde
değilim, aslında “kadın” kelimesinin çağrıştırdığı anlamlar nedeniyle bir güne
sığdırılması taraftarı da değilim. Çünkü kadın olmak rahmettir, şefkattir,
annelik yüceliğinde olmak demektir. Cesarettir, azimdir, sevgi dolu kocaman bir
yürektir. Kadın, ince ve detaylı düşünme biçimiyle, zarafeti ve yaratılıştan
gelen üretkenliği ile elini dokundurduğu her şeye güzellik katandır.
“Buraya
kadın eli değmiş” sözü boşuna değildir!
Kadınların
gerek siyasal, gerek sosyal ve ekonomik haklarının korunarak hayatın her
alanında söz sahibi olmaları ve güçlenmeleri için atılan her adım, demokrasinin
gelişimi için önemli bir basamaktır. Kadının etkinlik alanının
güçlendirilmesiyle birlikte eğitim, istihdam, sağlık, hukuk ve benzeri
alanlarda imkânlardan yararlanabilmesi noktasında adaletli bir yaklaşım
sergilenmesi son derece önemlidir.
Sergilenen
fotoğraflara hikâyeleriyle konu olan ve bir çok alanda ilkleri yaşayan ve
yaşatan kadınlar arasında doktor ve aynı zamanda İran’da ilk kadın Millî Eğitim
Bakanı olan Ferruhru Parsa’dan, ABD Yüksek Mahkemesi’nde bir dönem tek kadın
üyesi olan yargıç Ruth Bader Ginsburg, “Sırça Fanus” kitabının yazarı ve şair Slyvia
Plath, Yunan matematikçi ve astronom Hypatia, tarihin ilk kadın doğa
bilimcilerinden olan Luce Irigaray ve kadınların erkeklerden yaratılış icabı
daha değersiz olmadığını ancak eğitim yetersizliği nedeniyle daha değersiz
göründüklerini savunan İngiliz yazar Mary Wollstonecraft’e kadar bir çok isim
vardı.
İçlerinde,
hikâyenin sonunda hayatlarını kaybedenler, türlü haksızlığa maruz kalanlar var.
Tıpkı doktor Ferruhu Parsa gibi…
1980’de
idam edilmeden önce hapishaneden yazdığı mektubunda, “Ben bir doktorum, bu
yüzden ölümden korkmuyorum ve ölüm sadece bir an uzaktır, ölümden öte yol
yoktur” şeklinde devam eden cümlelerle veda ediyor hayata.
Ya
da tıpkı hukukçu Ruth Bader Ginsburg gibi… Harvard Üniversitesinde 500 öğrenci
içinde sadece dokuz kadından biriydi Gingsburg. Birinci sınıf öğrencisi
kadınlara verilen yemek davetinde, “Erkeklere ait olan sandalyeye oturmaya
nasıl cüret edersin?” diye azarlanmıştı.
Dünyanın
farklı yerlerinde ve farklı mesleklere sahip bu kadınların ortak noktaları, -üzücü
olsa da- ayrımcılığa uğramış olmaları. Onları dünyaya duyuran en büyük özellik
ise, bu ayrımcılığa “Dur” diyebilmek adına ortaya koydukları mücadeleci ruh ve
insana verdikleri değer. Tıpkı bu sergiye emek verenler gibi…
Tahran
Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu olan ve hâlen ODTÜ’de toplumsal cinsiyet
ve kadın noktasında çalışmalarına devam eden araştırmacı Sara Baherirad, kişisel
ve karma sergilere objektifiyle hayat veren profesyonel fotoğrafçı Filiz
Çarkoğlu; opera sanatçısı Esra Çetiner, Dr. Aylin Aker Ayrım ve Prof. Dr. Önder
Sürgit Hocalarım, “kadın” kelimesinin içinde saklı kalanları ortaya çıkaran
anlatımlarla yüklü bu sergi için emeğinize sağlık!
Her
biri sürdürdükleri profesyonel meslek hayatlarının yanında bilime ve sanata hak
ettiği mesaiyi vermeye çalışıyor. Bu sergi bunun en güzel örneklerinden
biriydi. Aydınlık ve güvenilir bir gelecek noktasında toplumun kültür ve
sanatla donatılmasının gerekli olduğu düşüncemi de belirtmeden geçmek istemem.
Tüm kadınlarımız! İster kendi göğünüzde, ister kendi denizinizde yıldız olup ışığınızı yansıtabilmeniz dileğiyle…