Bilgiye ulaşmak kolay, bize lâzım olan bilgelik

“Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin aşı programını riske atarak nasıl bir kazanç umuyor? İlişkilerin bozulması, tedarikin zorlaşması milletin aleyhine ama siyâseten kendi lehine mi olacak? Bu tutumun bedelini aşı sırası bekleyenler öderse, bunu kendi vicdanına nasıl izah edecek? Sayın muhalefet liderini, kendi aşısını olduğu hâlde kendisinden sonra aşı olacak vatandaşlarımıza kullanılacak aşıların tedarikini umursamadan riske atmak yerine, bu konuda sorumlu davranmaya davet ediyorum!”

BİLGİ, hayatımız boyunca sıklıkla kullandığımız/karşılaştığımız kelimelerden birisidir. TDK’ya göre bilginin birden fazla anlamı olmakla birlikte, yazımın konusuna en yakın bulduğum tanımlar şu şekilde:

“Bilgi; insan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, malûmat”...

“Araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek malûmat, vukuf”...

Şubat ayında muhalefet lideri, partisinin grup toplantısında Çin’den gelen aşılara dair iddialarda bulundu. Buna göre 1 milyon doz aşı bedava alınmış ve DMO’ya her dozu 12 dolardan fatura edilmiş. Bu aşıların gümrük belgesinde “bedelsiz” ibaresi varmış. Falan filan…

Gözümüz aydın! Muhalefet tarafından üretilen yeni bir -hiç de masum olmayan- kampanya olacaktı ki olamadı, çok şükür.

Bu iddialara en güzel cevap, Sağlık Bakanımızın şu sözüydü: “Aşı savaşının olduğu bir dünyada üretici firma aşıyı bedava bağışlar mı?”

Bilginin tanımı içerisinde bulunan “insan aklının erebileceği” ifadesiyle muhalefetin iddiaları taban tabana zıt değil mi? Ayrıca, Sağlık Bakanımızın ifadesiyle “akla ziyan bir iddia” olduğunu görmek mümkün.

Buradan anlaşılıyor ki, Türkiye’ye verilen bedava bir aşı yok. Uydurmak parayla değil ya!

Fakat pandeminin başından bu yana maruz kaldığımız yalan yanlış haberler, eksik, çarpıtılmış bilgiler bizleri içinde bulunduğumuz salgından daha fazla yordu.

Bilgi felsefesine göre bilginin, doğru olabilmesi için doğruluk, gerçeklik ve temellendirme kavramlarını barındırması gerekliliği bulunmaktadır.

Sokrates’e ait, çok bilinen bir söz vardır: “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.” Bu sözün dikkat çektiği gerçek, insanın ancak sorgulayarak ve bilmediğini kabul ederek gerçek bilgiye ulaşabileceğidir. Bu da bilgeliğe giden yol olsa gerek.

Wikipedia’ya göre bilgelik, “bilgi edinme, idrak, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayış ile birlikte bu hususiyetleri özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesi”... Bu tanımın ardından “bilgelik” kelimesini “tarafsız yargılama, merhamet, deneyim, kendini aşma gibi öz nitelikler ve etik, iyilik gibi erdemlerle ilişkilendirmiş”. Bu vasıfları taşıyan kişiye de “bilge” denir.

Cornell Üniversitesinden psikolog Robert Stenberg’e göre bilgelik kapısından içeri girmek isteyene denge anahtarı gerekir. Bilge insan kısa ve uzun vadede bütün seçenekleri değerlendirerek kendi çıkarları ile başkasının -aşı sırası bekleyenler- çıkarlarını dengeleyebilir.

Aşı konusunda da bilgece bir yaklaşımdır doğru olan. Yasaklar gevşetildi, belirlenen kriterlere sahip illerde yaklaşık bir yıldır kapalı kalan okullar açıldı. İçimizi sevinç ve dünyanın iyileşmeye başladığına dair umut kapladı. Bunun yanında öğretmenlerimizin bir an önce aşı olması gerekliliği ve kronik hastalığı olanların -65 yaş altı- aşı sırası beklemekte. Bu gelişmelerde maske, mesafe ve hijyenin dışında aşının etkisi yadsınamaz. Ülkemiz ve tüm dünya bir an önce aşılamayı tamamlayıp tam anlamıyla normale dönmek için uğraş verirken, muhalefetin iddialarına yenilerini ekleme peşinde olduğunu yazılı ve görsel basında görmemek ve duymamak mümkün değil.

Bunun üzerine Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, “83 milyonun hakkı adına açıklama” notuyla paylaşımda bulundu. Muhalefetin iddiada bulunduğu başlıklara açıklama niteliğindeki paylaşımda muhalefetin liderine de şu sözlerle seslendi:

“Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin aşı programını riske atarak nasıl bir kazanç umuyor? İlişkilerin bozulması, tedarikin zorlaşması milletin aleyhine ama siyâseten kendi lehine mi olacak? Bu tutumun bedelini aşı sırası bekleyenler öderse, bunu kendi vicdanına nasıl izah edecek? Sayın muhalefet liderini, kendi aşısını olduğu hâlde kendisinden sonra aşı olacak vatandaşlarımıza kullanılacak aşıların tedarikini umursamadan riske atmak yerine, bu konuda sorumlu davranmaya davet ediyorum!”

Türkiye aşılama sürecini de tıpkı salgın süreci gibi başarıyla yürütmektedir. O vakit bu başarılı sürece ket vurmaya çalışmak nedendir? Üstelik Büyük Türkiye vatandaşlarının menfaati adına Çin’li firmadan aşıyı en ucuza alan ülke olarak anlaşmış ve kendisine sunulan bu ayrıcalığı gizli tutma taahhüdünde bulunmuşken…

Bu iki ülke arasındaki gizli kalması gereken ticârî bilgilerin ifşa edilmesi pek etik bir davranış olmasa gerek. 

Madem bize bilgelik gerekli, o zaman bilgi ile bilgeliği nasıl ayırt edebiliriz?

Bilgi başkasına anlatılabilir, aktarılabilir, fakat bilgelik bir başkasına aktarılamaz. Bilgi deneyimlenmedikçe ve davranışlara geçirilmediği sürece bilgece davranılmış olunmaz. Bilgileri okurken veya birinden dinlerken, onları sadece sözcük olarak idrak ederiz ve zihnimizde bilgi olarak kalır. An gelip de o kelimeler tam anlamıyla kavranıldığında ve uygulamaya konulduğunda, işte o vakit bilgi, bilgeliğe dönüşmüş olur.

İnsan, bilgiyi yaşamda kullandıkça, deneyimledikçe bilgeliğe ulaşır. Bilgiyle bilgeliği ayıran ince çizgi de budur. Sadece okuyarak, başkalarının sözlerini ve yaşam deneyimlerini dinleyerek hiç kimse bilge olmamıştır. Bilge olmak, yeri geldiğinde, seni durdurmaya çalışan sözlere ve kişilere kulak tıkayabilmektir. Aynı zamanda düşüncelerinin ve davranışlarının sorumluluğunun yüzde yüz bilincinde olmaktır!

Büyük Türkiye’nin hız kesmeden bilginin ışığında ve bilgelikle yola devam etmesi dileğiyle…

Sağlıkla kalın…