BIDEN Başkan… Fakat ABD
başkanı değil de dünya başkanı gibi konuşuyor. Şaşırmıyoruz tabiî. ABD Başkanı’na
ziyarete gidenler veya onu kabul edenler dünya başkanı muamelesi yapınca, her
ABD başkanının dünyaya parmak sallaması, bu iletişim şeklinde anlaşılır…
Biden
Başkan… Millet İttifakı ve yandaş medyası, Erdoğan karşısında Cumhurbaşkanı
adayını bulmuşlar gibi seviniyorlar. Biden seçilmeden önce “Erdoğan’ı devirmek
lâzım!” diye boşboğazlık yapmıştı ya, Erdoğan iktidarı için Trump’un kazanması
için çok duâ ediyormuş da Biden gelince dış ilişkileri karabasan bekliyormuş
falan…
Biden
Başkan… Muhalefet yandaşı medyasına göre ABD, başkanlık sistemiyle yönetilen en
iyi örnekmiş; ancak Trump, sistemin tüm kurumlarını es geçip tek başına esip
gürlemeye başlayınca başkanlık sisteminin zaafları ve bu zaafların yol açacağı
tehlikeler birebir yaşanmış; hattâ Trump kaybedince, Kongre Baskını örneğinde
olduğu gibi, “Yakarım! Roma’yı da yakarım!” salvoları oluşmuş ya, işte Erdoğan
da tüm kurumları es geçip her şeyi kendinde toplayarak Trump tarzı yönettiği
için riskler, tehlikeler artıyormuş…
Trump’un
akıbeti ile Erdoğan’ınki benzer olacakmış…
Biden
Başkan… Biden çok güçlü başkanlık imkânı bulmasına rağmen kurumları
önceliyormuş; kritik ve özel konular hâriç, devleti kurumların yönetmesine izin
verecekmiş. Erdoğan kurumsal çalışmaya inanmadığı için çok zorlanacakmış, ne
zaman başkanla görüşmek istese Biden, “Konu ne ise, ilgili kurumla görüşülsün”
diyecekmiş… İşte gerçek başkanlık sistemi buymuş…
Biden
Başkan… İçen içene… Bazıları, “Bu aralar ne içiyorsun?” dedirten cinsten. Bazıları
da içe çekiyor bir şeyleri.
Biden
kafalılardan kaynaklanıyor bu algı, bilgi kirliliği, hattâ çamuru!
Oysa
Türkiye bu Biden kafalılardan çok çekti. Erdoğan iktidara geldiğinden beri
gayet anlaşılır, sade bir tablo ortaya koyuyor: Türkiye’nin kendi aklı, vicdanı,
gücü vardır. Kuşkusuz imkânlarını, şartlarını, zayıf ve kuvvetli yanlarını
bilmektedir; masada irade olarak eşittir. Uşak ruhlu değildir; zor günlerinde
vazgeçeceği şerefi, onuru yoktur; hâddini de bilir. ABD ve AB artık bu tabloyu
kabullensin…
İşte
bu tablo karşısında Biden kafalılar tempo tutuyor: “ABD ve AB ile böyle konuşmayalım… Bizi ezer geçerler. Kazanımları
kaybederiz. Onların şartlarına uyalım. Bizi dünyadan koparırlar…”
Peki,
Biden kafalılar sadece bu niyet ve gerekçelerle mi hareket ediyorlar. Tabiî ki
hayır! Bu kafanın kökten sorunlu olduğu ve asla barışık yaşamak istemediği iki
fobisi var: Osmanlı ve İslâm…
Hattâ
Osmanlı ve İslâm ile düşmanlıklarını “Atatürkçülük/Kemalizm” ideolojisiyle
meşrulaştırmaya çalışan kesimler, “Dünyadan kopmayalım!” derken Osmanlı
torunları olarak anılmamak ve İslâm ile özdeşleşmek istemiyorlar. Lâiklikten
bile bunu anlayıp uygulamak istiyorlar…
FETÖ
terör örgütünün PKK ile beraber “Erdoğan DAEŞ destekçisidir” propagandası ve
FETÖ’nün dinler arası diyalog dili bile özünde ABD-AB ile uyumlu bir geçmiş ve
gelecek projesine teslim olmaktan ibarettir.
Biden
Başkan… İlk tebrik eden, Kılıçdaroğlu. Erdoğan 20 yıldır seçimle iktidarda; Kılıçdaroğlu,
“Sözde Cumhurbaşkanı” diyebiliyor. Ne diyelim, Biden kafalı olmak kişiye
kendini özel hissettiriyor olsa gerek.
Peki,
Biden’in kafasında ne var?
Biden
şunun farkında: Ne kadar çok dünyada problem yaşarsa, içeride o kadar çok ABD
sorun yaşamaya devam edecek.
Bir
şeyin daha farkında: Zenginliklerini dünyayı sömürmekten alan güçlerin adamı
olmak zorunda!
Yalnız
Biden bir şeyden çok umutlu: Kılıçdaroğlu…
Kılıçdaroğlu’nun
başkan olduğu Türkiye ile Orta Doğu başta olmak üzere AB-Asya hattında
demokrasi ve barış alanında inanılmaz mesafeler alınacak. Fakat bunun için
Biden’in milletimizi ikna etmesi gerekiyor. Zaten kendisi de başkan seçilmeden
önce, “Erdoğan’ı darbe ile değil, demokrasi ile devirmek lâzım!” demişti.
Bizden Biden kafalılara bir öneri: Biden TV… Biden’emek lâzım(!)…