Biden’in Türkiye’deki dostlarının durumu

Olayların gelişimi iyi okuyunca görülüyor ki, 2023 seçimlerinde ipi yeniden Cumhur İttifakı göğüsleyecektir. Bu ittifakın en büyük rakibi ise Millet İttifakı’ndan ziyâde küresel sosyal medya şirketleridir, demedi demeyin!

OBAMA dönemindeki Türkiye aleyhtarı her iş ve kumpasın ardında bir fail aransa, çok uzağa gitmeden bir isim bulursunuz: Joe Biden!

Adam, onulmaz bir Türk ve İslâm düşmanıdır. Bu adamın özel bir nefreti de Erdoğan ve Erdoğanlı Türkiye’dir.

Nitekim demokratların sekiz yıllık Obama döneminde ortaya koydukları “Arap Baharı” adlı projelerin tetikçisi de aynı zattır. Bu projenin finali, iki veya üçe bölünmüş bir Türkiye ile sonlanacak ve Türkiye’nin vesâyetten kurtulma çabaları yüzyıl daha ötelenecekti.

Türkiye’nin içine 2014 yılında Gezi Olayları ile girip 15 Temmuz ABD-FETÖ darbesinden sonra ancak çıkabildiği tarihinin en netameli sürecinin gizli mimarı da Biden’dir. Dolayısıyla Türkiye’nin o iki korkunç yılda uğradığı maddî kayıpların, verdiği şehitlerin ve yaşadığı gerilimlerin müsebbibi de bu zattır.

Bu zatın emelleri konusunda Arap dünyasının da, Türkiye’nin de hâfızası diri ve uyanıktır. Nitekim ufukta bu zatın uğursuz iktidarı belirdiğinde, Türkiye ve Arap dünyası yeni bir vaziyet alma mecburiyetinde kaldı. Biz diğerlerinden sarfınazar ederek Türkiye’nin aldığı pozisyonlara ve muhtemel operasyonlarına bakalım…

Baykal operasyonundaki Bidenî arka plân

Türkiye, ABD seçimlerinde pandemi sonrası Biden’in geleceğini net olarak gördü. Nitekim Türk İstihbaratı, geçtiğimiz Ağustos ayında Biden’in Başkan Erdoğan ve Türkiye hakkında New York Times gazetesine verdiği skandal ifadelerle dolu demecini servis etti.

Bu demecinde Erdoğan’a karşı muhalefetin yanında olduğunu açıkça belirten Biden, “Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalı, muhalefeti desteklediğimizi açıkça göstermeli, onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmelerini sağlamalıyız” diyordu.

Türk İstihbaratının bu demeci servis etmesinin arka plânında, Kılıçdaroğlu’nun ortada fol yok yumurta yokken, “Dostlarımızla iktidara geleceğiz” beyanı vardı. Onun bu beyanı Biden’in demeci ile birleşince CHP’ye kimin nerede “Hazır olun” talimatı verdiğini ayna gibi gösterdi. Nitekim Biden’in demeci üzerine Cumhur İttifakı gümbür gümbür ret ve hâd açıklamaları yaparken, Millet İttifakı kem küm ile idare etmeye çalıştı.

Biden’in demecinin açılımı, ABD’nin Türkiye’de bildik kaoslar çıkarmaya yönelik bir tertibin içinde olacağı idi. ABD, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’de iktidarı değiştirecek iki büyük güç olan ordu ve yargıdaki kuklalarını kaybetmiş, MİT’te neredeyse sıfırlanmış, tatlı su frengi birkaç üniversite dışında manipüle gücünü kaybetmişti. Elindekiler ne idi? Kukla bir muhalefet…

CHP, hiç kuşku yok, Baykal operasyonundan sonra Kılıçdaroğlu’nu getiren Atlantik ittifakının güdümüne girdi. Kılıçdaroğlu zaten tâ SGK müdürlüğünden beri ellerinin altında olup basına zaman zaman gösterdikleri bir figürdü. Ancak bu figürün asıl parlatılma olayı, 1 Kasım Tezkeresi’nin faili gördükleri Baykal’ı yeme sürecinde ortaya çıktı.

Bu süreçte FETÖ’nün devlet içine sızmış hain unsurları neredeyse her hafta Kılıçdaroğlu’nun eline yalan yanlış bir yolsuzluk dosyası tutuşturarak onu medyada parlatmaya başladılar. Yalanı gerçekmiş gibi sunmadaki başarısı, iftira ve bühtandaki mahareti ve tepeden tırnağa proje bir algı uzmanlığıyla iyi yetiştirilmiş bir kaos figürü olan Kılıçdaroğlu, malûm Baykal operasyonundan sonra CHP’nin başına geçti.

Kılıçdaroğlu’na verilen ilk görev, partideki ulusalcı, Kuvvacı ve antiemperyalist yapıları tasfiye etmekti. Kılıçdaroğlu bu işi lâyığı ile yerine getirdi ve ardından Sarıgül ile İnce gibi kontrol dışına çıkan isimleri etkisizleştirdi. Ağırlıklarından kurtulan CHP, büyük bir Türk HDP’si hâline geldi. Böylelikle üst yönetim, Atlantik ittifakından emir alan marjinal sol örgütlerin karargâhına dönüşmüş ve CHP, Biden’e kusursuz kaoslar sunacak bir kabiliyete erişmiş oldu. İş tamamdı, ancak nerede Erdoğan’ı devirecek oylar?

Biden’in ipiyle kuyuya inmek

Koskoca ABD boş duracak değildi elbet, sıra MHP’de idi. Bir kaset kumpası ile onu da epeyce sarstılar. Burada da partiye soktukları Truva atlarından biri olan Akşener’i piyasaya sürdüler. Akşener de Kılıçdaroğlu gibi, Atlantik ittifakının gündemden hiç düşürmediği bir isimdi. Hattâ onu 28 Şubat Darbesi’nin en yaman ve cesur karşıtıymış gibi cilâladılar. Oysa olayların arkası iyi okunduğunda, Akşener’in o darbenin en muteber ablalarından biri olduğu görülür.

Akşener, MHP’nin başına geçirilemedi, ancak algı oyunlarıyla MHP tabanının yüzde ellisini alıp karşı tarafta tezgâh açtı. Amaç da buydu; oy devşirmek… Bu devşirilmiş oylarla “ipi” ellerinde olan bir parti kurdular.

Atlantik İttifakı, üçüncü operasyonu SP’ye çekti. Erbakan misyonunun devamı olan bu parti, 1970’lerden beri Atlantik ittifakına kök söktüren bir partiydi. Hattâ bu ittifakla bilinçli mücadele veren tek partiydi. Adı ne olursa olsun, misyonu buydu. Fakat Erbakan sonrası oraya da Kılıçdaroğlu ve Akşener yapısında bir saklı figürü monte ederek işi bitirdiler: Temel Karamollaoğlu…

Bu zatın Sivas Madımak Olayları esnasında Sivas Belediye Başkanı olarak bulunması nedense beni hep ikirciklendirmiştir.

ABD için bu da yetmezdi; sıra, AK Parti’ye gelmişti. AK Parti’de Gül, Arınç, Davutoğlu, Babacan gibi kimi nalına, kimi mıhına vuran düzinelerce adamları vardı. Bunların yegâne özellikleri, partiyi gözlerini kırpmadan FETÖ’ye peşkeş çekecek kadar Atlantik ittifakının teşnesi olmalarıydı. Ancak tek engelleri, kaya gibi sağlam duran Erdoğan idi.

15 Temmuz darbesini, ciğer bekleyen kedi gibi beklediler, olmadı. Darbe sonrası birtakım örtülü işler yaptılar, olmadı. Ve sonunda partiyi terk ederek iki kukla parti kurdular: DEVA ve GP.

Bunların yanılgısı, Erdoğan’ın gücünü kendi güçleri sanmalarıydı. Piyasaya çıkmaları için onları şişiren FETÖ unsurları bile bu müstağrip figürleri orta yerde bırakarak Akşener’in İP’ine sarıldılar. Şimdi vatandaş birini ilâç firması sanıyor, diğerini de “FETÖ mü gelecek?” diye makaraya sarıyor.

Bu grubun gizli lideri Gül ile diğer grubun açık lideri Kılıçdaroğlu, tuhaf bir şekilde aynı taktiği kullanıyor: Risksiz liderlik... Ortaya birilerini sürüyor, yıpratıp çürütüyor ve kendileri hiçbir şey olmamış gibi “Her dem ümit biziz” modunda pişkin pişkin işi götürüyorlar.

HDP’yi bu bâbda tahlil etmeye bile gerek yok; o zaten ABD’nin kucağımıza bırakıp kaçtığı gayrimeşru çocuğudur.

Kaosun şifresi “İstanbul”

Benim anladığıma göre Biden ve ekibi, kaosu İstanbul’da çıkararak bütün Türkiye’ye yaymak emelindeler. Bu amaçla en yetenekli elemanlarını İstanbul’a atamışlar. Bunu nereden mi çıkarıyorum? CHP ve İP’in perde gerisi başkanları olan Kaftancıoğlu ve Kavuncu’nun İstanbul’a konuşlandırmış olmalarından.

Ben Devletin yerinde olsam bu ipucunu izleyerek HDP, SP, DEVA ve GP’nin İstanbul İl Başkanlarını da izlerdim. Bunların da bizi patrona götüreceklerinden şüphem yok. Hatta muhtemel kaoslar için irtibat hâlinde olduklarından da… Biden abilerini mahcup edecek değiller ya?

Nitekim İP İstanbul İl başkanı Kavuncu’nun FETÖ iltisakının deşifre edilmesi ve CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun da Boğaziçi Üniversitesi eyleminde iyot gibi açığa çıkması, bizim kuşkumuzu hakikate dönüştüren verilerdir.     

Biden 20 Ocak’tan sonra işe fırtına gibi girecekti ama ABD içte kutuplaşmaya ve ayrışmaya başladı. Bu kutuplaşma o kadar tehlikeli bir boyuta geldi ki Biden, yeminden sonra ömrü yeterse dört yıl iç ile uğraşmak zorunda kalacak ve öyle görünüyor ki bu süre zarfında da buradaki dostlarının onu desteğini beklemekten içleri geçecek. 

Peki, devlet ne yapıyor bu arada?

Elbette armut toplamıyor! Atlantik ittifakının oyununa karşı kendi oyununu kuruyor. Önce karşı tarafın AK Parti’ye yaptığı taktiği onlara aynen iade ederek CHP içinden iki isme parti kurduruyor; İnce ve Sarıgül…

Ardından MHP bölünürken Akşener için karşı tarafın izlediği taban kaydırma taktiğini, bu kez Akşener’in İP’ine uyguluyor ve FETÖ iltisaklı gizli liderleri deşifre ederek parti içinde kazanlar kaynatıyor.

SP’nin rotasını değiştirmek için ağır abileri ile görüşmeler yapılıyor ve parti içinde istendik kıpırtıların tohumları atılıyor.

HDP’de özeleştiri yapan bir grup belirmeye başlıyor ve tam bu esnada da kapatılması dillendiriliyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Biden’ın ekibi 2023 seçimlerinde en kullanışlı argümanını kaybedecek gibi görünüyor!

Bütün bu olan biten gelişmelerin tek hedefi var, o da 2023 seçimleri. Ancak olayların gelişimi iyi okuyunca görülüyor ki, 2023 seçimlerinde ipi yeniden Cumhur İttifakı göğüsleyecektir. Bu ittifakın en büyük rakibi ise Millet İttifakı’ndan ziyâde küresel sosyal medya şirketleridir, demedi demeyin!