ABD Başkanlık Seçimleri
sonuçlandı ve ipi Demokratların adayı Biden göğüsledi. Biz de böylelikle,
“Trump mu, yoksa Biden mi gelecek? Trump gelirse Türkiye’ye ne olur, Biden
gelirse Türkiye’ye ne olur?” sarmalından kurtulduk.
Evvelâ
şunu söyleyelim: Kim gelirse gelsin, biz buradayız!
Azizim,
Türklük ve İslâm’ın hâmisi ve bütün mazlum milletlerin ümidi Türkiye, Trump’un
da kâbusudur, Biden’in de. Artık kimseden çekinecek bir durumumuz yok, çok
şükür.
Süreçte
bizi Trump taraftarı yapmak isteyen bazı gafil yorum ve yönlendirmeleri hayret
ve şaşkınlıkla izledim.
Yahu,
Türk ekonomisini batırmak ve Türkiye’ye diz çöktürmek için Trump dönemi kadar
açık, aleni ve şerir bir saldırı, hiçbir ABD Başkanı tarafından yapıldı mı?
Yapılmadı.
Adamın
kibrinin alâmeti olan iki kulaç uzunluğundaki imza ile Kudus’ü İsrail başkenti
tanıyan uğursuz kararını ne çabuk unuttuk!
Casus
bir papazı bahane ederek Türkiye’ye sistemli finansal operasyonları Trump denen
dengesiz adam yapmadı mı? Suud’u, BAE’yi ve Mısır’ı terkisine alarak dört yıl
boyunca Türkiye’ye saldırtan Trump mıydı, ben miydim?
İlk
defadır ki, İslâm dünyasının kahir ekseriyetini teşkil eden Sünnî blok bu kadar
parçalanıp Atlantik çıkarları elinde oyuncak oldu. Görüyorsunuz, Trump denilen
ve bir kararı öbürünü tutmayan öngörülmez adamın gidişi bizim için kayıp değil,
kazançmış.
Peki,
Trump’un hiç iyi tarafı olmadı mı? Olmaz olur mu?
İlk
defa Trump, “Kral çıplak!” diyerek ABD’nin bütün dünyaya sahte ambalajlarla
pazarladığı “ABD’ye karşı çıkılmaz! ABD yakar, yıkar, perişan eder” algılarını
yerle bir etti. İlk defa ABD’nin kâğıttan bir kaplan olduğunu Trump döneminde
gördük. Aslında adam dört yıl boyunca ABD’nin daha fazla imaj kaybetmesinin önüne
geçmeye çalıştı ama nafile!
Gelelim
Biden’e…
Biden’i
Obama döneminin yeniden gelmesi biçiminde okumak yanıltıcı olmaz. Ancak
Obama’nın geldiği dönemde dünya, aval aval ABD’nin ağzına bakan bir dünyaydı.
ABD’nin dünyayı kurtaran kahraman imajı Obama’nın pazarlanış biçimiyle daha da
artmış, dünyayı Bushlardan sonra rahat bir nefes alacak sanmaya başlamıştık.
Adamlardaki demokrasi bütün dünyada göklere çıkarılıyor, Siyahî bir herifin ABD
Başkanı olmasının dünyada barış ve esenlik rüzgârları estireceği algısı
pompalanıyordu…
Obama
bir değil, hem de iki dönem geldi de ne oldu? Arap Baharı hikâyesiyle İslâm
dünyasına müthiş ve sistemli bir saldırı başlatıldı. “BOP” denen yaldızlı proje
ile Orta Doğu, Afrika ve Asya coğrafyasında cetvelle çizilmiş devletler hâlinde
yaşayan Arap ülkeleri, demokrasi afyonu ile darmadağın edildi. Her türlü
eksikliklerine rağmen Atlantik çıkarlarının karşısında duran rejimler yıkıldı
ve Mağrib’den başlayan dalga Türkiye’nin içlerine kadar geldi. Daha önce Irak
talan edilmiş ve üç parça hâlinde bırakılmıştı. Bu kez aynı plân, yukarıda
andığımız coğrafyada yürürlüğe konuldu. Mısır çöktü, Suriye paramparça edildi,
Körfez rejimleri sindirilip ipotek altına alındı ve İslâm’ın son kalesi olan
Türkiye’ye NATO destekli menfur 15 Temmuz saldırısı yapıldı.
Hatırlar
mısınız, Obama, ilk seçildiğinde BOP turuna çıkmış ve önce Türkiye’de, ardından
da Mısır’da demokrasi, barış ve diyalog (!) içerikli riyakâr konuşmalar
yapmıştı. Sonra anlaşıldı ki, adam konuşma yapmıyor, bu iki ülkenin imha edilmesi
için fitne lazeriyle işâret koyuyormuş!
Obama
dönemi, Sünnî İslâm’a amansız bir saldırı başlatırken, İran’a karşı sözde aleni
bir düşmanlık gösteriyordu. Ama sahtekâr Batı’nın dediği ile söylediği daima
ters olduğu için, gördük ki, ABD asıl tehlike olarak gördüğü Sünnî İslâm’ı
boğmak için takiyye ustası İran ile anlaşarak bir Şiî hilâli plânlamış.
Günün
sonunda Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan İran’a sunuldu; o anlaşmanın gereği
olarak da İran, on binlerce masumun kanına girmek ve mazlumları yerinden
yurdundan etmekte hiç tereddüt etmedi. Obama, kapkara bir mîras bırakarak
çekilip gitti.
Şimdi
kim geldi? Onun Başkan Yardımcısı Biden…
Ancak
şu son dört yılda köprülerin altından çok su aktı ve yeni bir dünya kuruldu.
Hele Türkiye ise o dünyayı dişiyle tırnağıyla kuran ülkelerin başında geliyor.
Gelin,
filmi dört yıl geriye saralım!
Türkiye’de
hain 15 Temmuz saldırısı olmuş, darbe halkın ve yönetimin ferasetiyle
atlatılmış, ordu hainler yüzünden kan kaybetmiş, dost bildiklerimizin
koyunlarından yığın yığın haç çıkmıştı. Türkiye bir şok hâlinde toparlanmaya
çalışıyordu. Bütün işâretler bu hain darbeyi ABD’nin plânladığını gösteriyordu.
Türkiye gördü ki, sınırları dibindeki DEAŞ ve YPG tiyatrosu kendisine açık bir
tehdit...
Daha
15 Temmuz’un içeride açtığı tahribat yatışmadan yaralı ve moralsiz ordusuyla
Fırat Kalkanı Harekâtı yapacağını ilân etti Türkiye. Bu hareket tarzı, dünyada
kimsenin, özellikle ABD’nin hiç beklemediği bir şeydi. Türkiye’yi ilk defa
bütün köprüleri yakmaya hazır görüyorlardı. Böyle bir hareket, ABD ve şer
ortaklarının 40 yıllık plânlarını tersine çevirebilirdi.
Bu
durumda ABD ne yaptı? Önce timsahın gözyaşı kabilinden “Türkiye’yi anlıyoruz, darbe kötü bir şeydir” beyanatı verdi. Baktı
ki tesiri yok ve Türk Ordusu, Suriye’ye doğru hareket ediyor, “Hele bir dur, ciddiyetinizi anladık; Başkan
Yardımcımız Biden, hemen uçağa atlayıp geliyor” dediler. Biden niye apar
topar geliyordu? Türkiye’yi bilindik numaralarla oyalamak için... Türkiye ne
yaptı bu taktiğin karşısında? Biden uçakta sahte ajandasıyla gelirken, Fırat
Kalkanı Harekâtı’nı başlattı!
Biden
uçaktan indiğinde, kendisine 15 Temmuz darbesi gibi bir darbe yapılmış olduğunu
öğrendi…
İşte
aziz okuyucular, bendenize göre Türkiye’nin, o gün Biden’in şahsında ABD’ye
takındığı o tavır, Yeni Türkiye’nin bağımsızlık fermanının ABD’nin ikinci adamının
yüzüne karşı okunmasıydı! Sanırım Biden o günden sonra hep Türkiye kâbusu görmüştür.
Gelelim
bugüne…
Artık
ABD’nin ne mal olduğunu yediden yetmişe hepimiz biliyoruz. Biden’in iflah olmaz
bir Türk ve Müslüman düşmanı olduğunu da... Adamın tek projesi, kukla muhalefet
ile Erdoğan’ı düşürme projesi... Ama geçti artık ABD’nin ayar verme günleri!
Biden’in
-demeçlerinden anlaşıldığına göre- hedefinde, Obama döneminde olduğu gibi üç
rejim var: Türkiye, Suud ve BAE… Bu tavrı tersinden okuyunca, İran ile yine
anlaşma yapıp eski oyunu oynayacağı aşikâr. İşe bakınız, Türkiye’ye ve İslâm’a
düşman iki kukla rejim, yeni efendileri tarafından istenmiyor!
Bundan
sonrası…
Bu
rezil kuklalar Biden döneminde yaltaklana yaltaklana kapımızda yeniden kuyruk
dövmeye başlayacaklardır. Bu furyadan Mısır da nasibini alacak ve Türkiye ile
yakınlaşmanın yollarını arayacaktır. Zira yeni dönemde ABD ve AB yine İran’ı yedekleyerek
var güçleriyle Türk-İslâm dünyasına saldıracaklardır. Ama açıktan değil, oyun
içinde oyunlarla.
Biden
küreselci olduğu için İsrail de Trump dönemini arayacak gibi görünüyor. Bu durumda
Türkiye’nin durumu ne olur? Bence harika olur! Niye mi?
Biden’in
bize karşı takınacağı hasmane tavır, onu bizim negatif dostumuz hâline getirecektir.
Eğer yanımızda olsaydı işimize bu kadar yaramazdı. Neden? İslâm dünyası baskı
altına alındıkça uyanmaya ve direnmeye başlayacaktır. Bu durumda burnu kanayan
her Müslüman, yönünü Türkiye’ye dönecektir. Körfez’in kukla rejimleri de İran
korkusuyla Türkiye’ye yanaşacak, bize karşı silah olarak kullandıkları paraları
yatırım ve destek için getirmeye başlayarak İstanbul’u İslâm sermayesinin
başkenti olarak yükselteceklerdir.
Biden
ve AB İslâm’a saldırdıkça Türkiye güçlenecektir. Hattâ uzun sürmeyecek, Biden,
dört yıl önce yaşadığı ezikliği üstünden atmak ve Türkiye korkusunu yenmek için
bir gün bir yerde Türkiye’yi tehdit edecek, daha bu blöfünü tamamlamadan Erdoğan
devreye girecek ve Biden’e “Hodri meydan!” diyerek zehir zemberek bir demeçle
karşılık verecektir. Biden bu meydan okumanın ardından kuyruğu kısarak, “Yanlış anlaşıldım, öyle demedim”
hinliğine yatacaktır.
Türkiye,
bu meydan okumalarla bâriz şekilde dünya Müslümanlarının liderliğini ele alacak
ve İslâm’a saldıran herkes, karşısında Türkiye’yi bulacaktır. Arakan’dan
Mali’ye, Bosna’dan Somali’ye, ezilen, itilen her Müslüman, yalnız olmadığını ve
arkasında Türkiye gibi büyük bir gücün durduğunu bilecektir. Böylelikle tüm
Müslümanlar önce eziklikten kurtulup başkaldırmaya, ardından da tüm dünyaya meydan
okumaya doğru evrileceklerdir.
Rusya,
Küreselcilerin Rusya’ya dair sıkıştırma plaâlarını bildiği için her cephede
Türkiye ile iyi geçinmenin yollarına bakacak ama yine de süreç sonunda Ukrayna’daki
nüfûz bölgesi ile Kırım’ı kaybedecek, içindeki Müslüman nüfusa karşı bazı
belirgin tavizler vermeye başlayacaktır.
Biden
gelince Türkiye’ye ne mi olacaktır? Türkiye, Biden’in gözleri önünde büyüyerek önce
İslâm ülkeleri, ardından da mazlum milletlerin umudu olan küresel bir güç
olacaktır. Daha ne olsun?!
Vesselâm…