Biden’e Avrupa ziyaretinde narko-terör desteği

İstanbul, Türkiye’nin kalbidir. Boğaz nedeniyle savunma derinliği fazla yoktur. Bunu çok iyi bilen Ruslar, Amerikalılar ve İngilizler, “Kanal İstanbul” projesinden çok rahatsızlar. Türkiye’nin bu projede çok ısrarlı olduğunu ve inşâ edeceğini bildiklerinden, en azından projeyi yapmak için İngilizleri devreye soktular. İstanbul’un korunmasını sağlayacak ve Karadeniz’i kontrol edecek bir Türkiye’yi istemiyorlar.

BİLİM, aklın gözüdür. İlim ise hakikati bilme çabasıdır. Hikmet sahibi olmadan muktedir olmak pek mümkün değildir. Hikmette söz sahibi olmanın yoluysa irfan sahibi olmaktan geçer.

Son günlerde gündeme giren video serilerinin tek amacı var: Joe Biden’in elini güçlendirmek.

Joe Biden’in Avrupa ziyaretinin odağında İngiltere bulunmaktadır.

“Kraliçe” kelimesi maalesef ülkemizde “normal” bir durummuş gibi kullanılıyor ve kraliyet ailesinin yaşantısı haber değerine taşınıyor. Büyük bir yanılgıdır bu. Joe Biden, görüşme öncesinde video ile Türkiye’ye saldırmakla Kraliçe’ye sadakatini göstermiş oldu. 

Gençliğin ihmâl edilmesiyle irfan sahibi bir nesil yetiştirilemeyeceği ve hikmet sahibi erlerin olamayacağı bir kez daha anlaşılmış oldu. Yeni bir medeniyet kurma gayretine girmek istendiğinde, medeniyet inşâsında kullanılacak yapıtaşları çekilmek istenmektedir. 

Dünya gençliği ve medeniyetine ihanet yürüyüşü ABD, İngiltere, Rusya, Çin ve İsrail işbirliği ile devam ediyor. ABD Başkanı’nın İngiltere ile özel görüşmesi bunun bir sonucudur. Plânladıkları ve uygulama sahasına koydukları bütün işleri dünya kamuoyunda onaylatma derdindeler.

Plânlarını uygulamaya koyarken boğazlarına tıkanan tek ülke var: Türkiye! Bu nedenle Türkiye itibarsızlaştırılmak isteniyor. “Batı karşısında eli güçsüz bir ülke” olarak gösterilme gayretine girildi. Videolar tam da bu işin göbeğinde yer aldı! Videoların en gizli şifresi ise “uyuşturucu” kelimesi üzerinden yürütülmektedir.

PKK, Türk ve Batı gençliğini zehirleyen narko-terörün tüm safhalarının yöneticisi durumundadır. PKK’nın ortağı ise ABD’dir. Joe Biden ile Kraliçe’nin Avrupa görüşmelerinin perde arkasında bu uyuşturucu trafiğinin yeni rotadaki durumunun konuşulması hiç akla aykırı değildir. Zira Türkiye uyuşturucu, PKK ve terörün Suriye-Irak uzantısıyla en büyük mücadeleyi veren ülkedir. Özellikle Covid-19 salgınıyla birlikte ekonomisi büyük sekteye uğrayan Batı, ayakta durmaya çalışmaktadır.

Son dönemde büyüme rakamlarında ilk sırada Çin olurken ikinci sırada Türkiye’nin olması Batı’nın hiç sevmediği bir durumdur. Üstelik askerî operasyon kabiliyetinin derecesi, enerji, petrol ve doğal gaz hatlarındaki rolü nedeniyle Türkiye, Batı’nın istemediği pozisyona erişmiştir.

Ekonomideki yükselişin yanındaki yeni atılımlar, yük hatları ve kural koyucu rolüne en büyük darbe, ihmâl edilen yerden gelmektedir. Demir İpekyolu’nun en stratejik bağlantı noktası hâline gelen Türkiye’nin buradaki söz hakkı elinden alınmak ve PKK’nın narko-terör ticaretinin devamlılığı yeni yollar üzerinden sağlanmak istenmektedir.

Türkiye, Türk ve dünya gençliğini zehirleyen bu narko-terörün boğazına çöktükçe ses Batı’dan çıkmaktadır.

Pos bıyıklı Stalin, sinsi Churchill ve Roosevelt, 1945 yılında güya tatil için buluştukları Kırım’ın Yalta beldesinde dünyanın geleceğini belirlemenin kılcal damarlarını konuşmuşlardı. Joe Biden bir halüsinasyon görmüş olmalı ki yeni bir Yalta hayâline kapılmış durumdadır. Bu uğurda “Kraliçe” ve Putin’i de buna dâhil etmek istemektedir. Çin’i de yanlarına alırlarsa Demir İpekyolu’nun söz sahipleri bunlar olacak.

Kanal İstanbul projesinin en hevesli taliplilerinin Çin ve İngiltere olması tesadüf değildir. Üstelik Biden’in Yalta hevesine kapılması da bilinçlidir. Zira Yalta, gece kulüpleri, eğlence merkezleri ve diğer istenmedik ticaretlerin uğrak yerlerinden birisidir. Son günlerde videolarda çıkan cıyaklama seslerinin Yalta benzeri algıların ayağına basılmasının bir sonucu olması manidardır.     

Sovyetler Birliği’nin dağılmasını anlayan ABD, bütün gücünü, hedefini ve çalışmalarını Orta Asya’ya kaydırmıştı. Bu nedenle Türk cumhuriyetleriyle ilgili yüz binlerce tez yaptırtarak düşünce kuruluşlarına aktarttığı fikirlerini uygulamaya koydu. FETÖ’nün Türk cumhuriyetlerine sızdırılması böyle bir çalışma ve plânın sonucuydu.

ABD’nin Afganistan’dan çıkacağı hengâmede hedefine Tacikistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ı koyması bu plânın neticesidir. Videolar bu aşamada sürüldü. 50 bin terörist bu aşamada eğitildi ve düzenli ordu olarak Suriye ve Irak’ın kuzeyinde Türkiye’nin karşısına dikildi. PKK-FETÖ bağlantısına şaşıranlar buna alıştılar ve öğrendiler. Şimdilerde video sahibinin PKK-FETÖ bağlantısına şaşılmamalıdır. Hepsi ABD’nin birer aparatı ve kuklası hükmündedir.

Şimdiki dünyaya sadece “modern Batı medeniyeti” düşünceci hâkimdir. Ekonomik, sosyal, siyasal, kurumsal, teknik ve entelektüel açıdan alternatif yeni bir medeniyeti inşâ edebilecek potansiyele ancak Türkiye’nin sahip olduğu görülmektedir. Bunun için siyaset, ekonomi, eğitim/öğretim ve gençlik üzerinden sayısız projeyle Türkiye’nin üzerine saldırmaktadırlar. Türkiye ise ihmâl ettiği gençlik ve eğitim/öğretim üzerinden saldırıya maruz kalmaktadır.

Batılılar, Doğuluları anlayamazlar. Çünkü Batı’nın beyin hücrelerinde Doğu’nun ananevî ruh ve zihin faaliyetlerini idrak edecek alıcılar bulunmamaktadır. Bu nedenle dünyayı tek gözlü “modern Batı medeniyet” penceresinden seyretmeye mecburdurlar. Bunun için de bilmedikleri Türk ve İslâm Medeniyeti’ne düşmanlardır.

Medeniyetin sadece Yunan ve Roma kaynaklı olduğuna peşin hükümle tarafgirlik içinde olanlar, Yunan ve Roma’dan daha eski olan Mısır, Pers, Kalde ve Hint medeniyetlerini ya hiçleştirmiş ya da yok sayma yoluna gitmişlerdir. Kendilerine alternatif oluşturacak Türkiye için de bu nedenle son derece acımasız saldırı içindeler. Avrupa Birliği’ne Türkiye’yi alsalar da Türkiye’nin böyle bir “alternatif” oluşturma birikimini yok etme düşüncesine sahip olmaları gerektiği düşünülebilir. Ancak Batı şunu çok iyi biliyor ki, Türkler “fetih” odaklı bir millettir. Bunun için de itiraz ediyorlar.

Biden’in gelecek haftalardaki Avrupa merkezli ziyareti işte böyle bir fotoğrafta gerçekleşecek. NATO, AB ve Cenevre zirveleri akabinde Kraliçe ve en sonunda da Putin ile görüşülecek. ABD, Türkiye’nin müttefikliğine bu pencereden balta indiriyor. İran’a olan ambargoyu deldi, Rusya’ya gülücükler dağıtıyor ve Çin’le anlaşıyor…  

Tam olarak Bakan Karaismailoğlu’nun, “Çin’den Avrupa’ya hâkim olan Demir İpekyolu’na hâkim bir ülkeyiz” tanımına uygun bir hâkimiyet Türkiye’den alınmak istenmektedir. Buna göre Rusya, Çin, İngiltere ve ABD arasında pay edilmek istenen bu yol üzerinde hem Türkiye saf dışına itilmiş, hem de narko-terör ticaretinin devamlılığı sağlanmış olunacaktır. Videolardaki cırtlak sesin tek nedeni budur!   

“Londra-Pekin” hattının sahibi yine Batı olacak, Orta Asya üzerinde söz de onların olacak. Vatan ve millet sevdalısı biri böyle bir projede yer alır mı?

Her ülkenin iki başkenti olur. Birisi idarî, diğeri ekonomik ve bağımsızlık başkentidir. ABD’nin idarî başkenti Washington, ekonomik başkenti New York’tur. Dünya Ticaret Merkezi 1973’te inşâ edildikten sonra Manhattan’ın çehresini değiştiren dünyanın en yüksek ikiz kuleler de New York’taydı.

İstanbul, Türkiye’nin kalbidir. Boğaz nedeniyle savunma derinliği fazla yoktur. Bunu çok iyi bilen Ruslar, Amerikalılar ve İngilizler, “Kanal İstanbul” projesinden çok rahatsızlar. Türkiye’nin bu projede çok ısrarlı olduğunu ve inşâ edeceğini bildiklerinden, en azından projeyi yapmak için İngilizleri devreye soktular. İstanbul’un korunmasını sağlayacak ve Karadeniz’i kontrol edecek bir Türkiye’yi istemiyorlar.

Dışarıdakileri anladık, içeridekiler ne diye böyle önemli ve stratejik bir projeden bu kadar rahatsız olurlar? Kalplerin Paris, Londra, Atina ve New York mu, yoksa İstanbul, Bağdat, Musul, Şam ve Kudüs diye mi attığına bakmak gerekir…