ABD Başkanlık Seçimlerini
Demokrat aday Joe Biden kazandı. Biden’in kazanmasından sonra herkes ülkemiz ve
ABD ilişkilerinin nasıl olacağı konusunda yazıp çizmeye ve konuşmaya başladı.
Kamuoyundaki
genel kanı, ABD ve ülkemiz arasındaki ilişkilerin Trump dönemindeki kadar iyi
olmayacağı yönünde. Daha doğrusu bu tür yorumlar medyada, özellikle de sosyal
medyada fazlasıyla yer buluyor.
Kamuoyunda
ülkemiz ve ABD arasındaki ilişkiler belli başlıklar altında yorumlanıyor. Karabağ
Savaşı, Akdeniz enerji meselesi, S-400 ve F-35 meselesi, Orta Doğu meselesi,
Libya ve de sözde soykırım meselesi gibi başlıklar üzerinden yeni dönemde
ilişkilerin nasıl bir seyir izleyeceğine dair sıkça yorumlar yapılıyor.
Ermeni
lobisinin etkisiyle ABD’nin Karabağ meselesinde Ermenilerin yanında yer alacağı
düşüncesi kamuoyunda dillendirilip yapılan yorumlar belli oranda doğru olsa da ABD
ne Azerbaycan, ne de Türkiye’yi doğrudan karşısına almaz. Çünkü Biden yönetimi
yeni dönemde Rusya’nın etkisini kırmaya çalışacaktır. Bunu ise ülkemiz olmadan
yapamaz.
Yani
Biden yönetimi, Ermeni lobisinin etkisiyle duygusal değil, rasyonel
davranacaktır.
Libya
meselesinde ne olacağını kestirmek güç olsa da Rusya’nın Libya’da etkin bir
aktör olduğu biliniyor. ABD burada ilk önce Rusya etkisini kırmaya
çalışacaktır. Bunun için de ülkemiz ile tarihsel ittifakını devam ettirmek
isteyecektir.
ABD
ile belki de en çok sorun yaşayacağımız alan, Suriye meselesidir. Çünkü Biden
ve etrafındaki eşhas, Suriye meselesinde PKK’ya doğrudan destek veriyor. Bunu
da hem seçim kampanyası döneminde, hem de Trump’un Suriye politikalarına
yönelik yaptıkları eleştirilerde defaatle dile getirdiler.
S-400
ve F-35 meselesinde ABD ülkemiz için bazı yaptırımlar öngörmüştü ama Trump
döneminde bu yaptırımlar hayata geçmedi. Biden döneminde yaptırımlar hususundaki
risk, hiç şüphesiz Trump dönemine göre daha fazla. Ama yaptırımlar için gerekli
olan senato desteği hususunda Demokratlar ABD Senatosu’nda çoğunlukta değil.
Doğu
Akdeniz meselesinde çoğu kişi Biden yönetiminin Yunan tezlerini
destekleyeceğini söylese de bu o kadar kolay olmayacaktır. Her şeyden önce
Biden ve ekibinin bu meseleye ilişkin nasıl bir politika izleyeceğine dair
yaptığı açıklamalar Suriye meselesi kadar keskin değil. Açıklamalar daha çok
Akdeniz’deki istikrarın korunmasına yönelik yuvarlak ifadelerden oluşuyor.
Biden
ve ekibi Trump ve ekibinin aksine Rusya’yı dış tehdit sıralamasında ilk
sıralarda, hattâ en önde tutuyor. Bu da Rusya’nın Trump döneminde bölgede artan
etkisini kırmak için ciddî bir politika yürütüleceği anlamına geliyor.
Bunun
için de ABD’nin, Rusya’nın etkin olduğu tüm alanlarda, özellikle Kırım ve Beyaz
Rusya meselesinde daha fazla inisiyatif alması gerekiyor.
Kırım
konusunda ülkemiz Ukrayna ile ciddî bir iş birliği içerisinde ve bu bağlamda
yapılan iş birliği anlaşmaları var. Hâl böyle olunca, Biden yönetimi özellikle
Kırım meselesinde bölgede en önemli müttefik ülke olarak ülkemizi görecektir.
Bu
durum Akdeniz için de geçerlidir. Akdeniz’de artan Rusya etkisini kırmak
ABD’nin öncelikleri arasında olacaktır.
Tüm
bunlar doğrudan Akdeniz politikalarına yansıyacaktır. Hattâ Biden döneminde
ABD, ülkemizin Akdeniz’de Libya dışında yeni ittifaklar kurması için bir rol
bile üstlenebilir.
Sözde
soykırım konusunda Biden’in tavrı Obama dönemindeki Başkan Yardımcılığı
döneminden berî belli. Biden, bireysel olarak Ermeni tezlerine daha yakın
duruyor. Ama bugüne kadar bu meselede devlet politikası düzeyinde ABD hep
dengeli bir politika izledi. Yeni dönemde de meselenin aynı doğrultuda devam
edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Kamuoyu,
Biden döneminde ABD’nin çoklu ittifaklara önem vereceği hususunda hemfikir. Bu
durum ülkemiz ve ABD arasındaki ilişkilerin olumlu seyri açısında pozitif bir
göstergedir.
Ayrıca
bölgedeki Rus etkisinin yanında son dönemde artan İran etkisinin kırılması
hususunda da ülkemiz, yok sayılabilecek bir ülke değildir.
Biden,
Trump dönenimde geliştirilen ABD ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiye de
karşı çıkıyordu. Bu meselede de ABD, bölgede Türkiye merkezli politikalara daha
çok önem verecektir.
Tüm
bunlar bir tarafa, ülkemiz isimler üzerinden değil, kendi çıkarları üzerinden
politikalar geliştirme yetenek ve iradeye sahip. Bu bağlamda Biden’in ABD Başkanı
olması ülkemiz açısından bazı riskler barındırsa da ülkemizin stratejik konumu,
bölgede üstlendiği rol ve ülkemizin bölgesel bir güç olması, kimin başkan
seçildiğinden çok daha fazla etkiye sahiptir.