BIDEN yarından itibaren
ABD Başkanlığını resmen devralıyor. Biden’i hem iç, hem de dış politikada
yoğunluklu bir gündem bekliyor.
Trump
döneminde ABD içerisinde faşizmin arttığına ve artan faşizmin ABD’ye zarar
verdiğine dair ABD kamuoyundaki güçlü tezler, Biden’in iç politikada işini
zorlaştıran en önemli sorun olarak görülüyor. Trump döneminde küstürülen göçmen
ve Müslüman kökenli Amerikalıların tekrar gönlünü almak kolay olacak mı
bilinmez ama Biden’in iç politikada ilk icraatından birinin bu alana yönelik
olacağı beklentisi fazla.
Trump
her ne kadar seçimi kaybetse de arkasında kendisini ateşli bir şekilde
destekleyen çok geniş kitleler bıraktı. Bu kitleler, Trump’un ötekileştirici
politikalarına kayıtsız şartsız destek veren kitleler. Göçmenler ve Müslümanlar
gibi ABD toplumunun aslî unsuru olan geniş kitleler, Trump döneminde ciddî
sıkıntılar yaşadılar.
Toplumsal
kırılmaları arttıran bu durum, ABD içerisindeki toplumsal sözleşmeyi de sekteye
uğrattı. Belki derin kırılmalar olmadı ama ötekileştirilen insanlar, Trump
döneminde bir tür yabancılaşma hissiyle karşı karşıya kaldılar. Bu durum Biden
ve ekibinin iç politikadaki en önemli sosyolojik meselelerinden biri gibi
duruyor.
Dinamikler
Biden’in işini zorlaştırıyor
İç
kamuoyunda daha bir sürü mesele Biden ve ekibini beklese de asıl sorunlu alan hiç
şüphesiz dış politika. Biden’in dış politikada da işi kolay değil. Cebel-i
Tarık’tan Kuzey Kore’ye kadar uzanan ve çoğunlukla çatışma kuşaklarının yer
aldığı bir alanda ABD’nin etkinliğini arttırmak, siyâsî ve ekonomik olarak
rakip gördüğü Çin ve Rusya’ya karşı durmak, Biden için hiç de kolay olmayacak.
Diğer
taraftan birçoğumuzun bilmediği ama ABD açısından sorun teşkil eden
bölgelerdeki anlaşmazlıklar da Biden’i bekleyen önemli sorunlar arasında bulunuyor.
Kamuoyumuzca pek bilinmeyen Afrika’daki Fas-Batı Sahra anlaşmazlığı gibi anlaşmazlıklar,
ABD’nin dış politikada müdâhil olduğu durumlar arasında yer alıyor.
Biden
için Libya, soru işaretleri ile dolu
Biden’i
Afrika’da bekleyen bir diğer sıcak çatışma bölgesi, bizim de etkin olduğumuz
Libya.
Libya
için Trump döneminde doğrudan bir aktör olarak görünmeyen ABD, burada psikolojik
üstünlüğünü Rusya’ya kaptırmıştı. Hattâ Çin’in bile ABD’den daha etkin olduğu
eleştirilerine Trump aldırış etmemişti. Doğrudan Akdeniz politikalarını da
etkileyeceğinden, Libya meselesi, karışık bir politika yumağı olarak Biden’in
önünde duruyor.
Biden,
bu yumağı çözmeye çalışırken bir yandan Rusya’nın etkinliğini kırmaya çalışacak,
diğer yandan ise bunu yaparken bölgedeki müttefikleri ile iş birliğini devam ettirmeye
çalışacak. Yeni denklemlerin kurulacağı bu coğrafyada Biden’in işi hiç de kolay
olmayacak. Çünkü Libya politikası doğrudan hem bizi, hem Mısır’ı ilgilendiren
bir politika ve bunun yanına Fransa, Yunanistan ve Rumları, dolayısıyla da
AB’yi eklersek Biden’in sürekli gerginlik yaşayan bu aktörler arasında nasıl
bir denge kuracağı bir başka soru işareti olarak öne çıkıyor.
Filistinlilerin
gönlü alınacak mı?
Biden’i
bekleyen bir başka sorun ise artık kronikleşmiş hâle gelen Filistin meselesi.
ABD, geçmişte her ne kadar İsrail yanlısı politikalara destek verse de İslâm
dünyası için kırmızı çizgi niteliğinde olan Kudüs’ün başkent kabul edilmesi
gibi meselelerde dengeleri gözetiyordu. Ama Trump döneminde bu dengeler altüst
edildi. Biden, bence geri adım atmayacaktır. Ama Biden, Filistinlileri memnun
edecek bazı adımlar atması gerektiğini iyi biliyor. Çünkü kaosun derinliğini arttıracak
yeni bir çatışma, tüm bölgeyi etkiler. Bu da Biden’in hem işini zorlaştırır,
hem de kurması muhtemel yeni dengeleri sarsar. Onun için Biden, Filistinlilerin
hassasiyetlerine daha fazla eğilmek zorunda. En azından Trump’tan daha fazla
hassasiyet göstermek zorunda.
(Devam edecek…)