Beyrut postası

Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarına paralel, bölgeyi yeniden dizayn etme denklemindeki İtalya-Cezayir-Tunus-Malta destekli Türkiye-Libya koalisyonu, Suriye ve Hizbullah destekli Rusya-İran koalisyonu, ABD ve Suudi Arabistan destekli BAE-İsrail-Mısır koalisyonu ve Fransa-Almanya-Yunanistan koalisyonlarının yarışlarının aşikâr edilmesinin başlangıç atışı olabilir mi acaba?

BEYRUT’TAKİ patlama, Türkiye’ye mesajlarla dolu bir posta olabilir mi acaba?

Eğer öyleyse, niye adam gibi söylemiyor veya yazmıyorlar da binlerce tonluk patlayıcıyı patlatarak postalıyorlar?

Paraları mı yok dersiniz?

Binlerce insanın ölümüne yol açan bombaları atan teröristler, e-posta veya mektup yahut telgraf çekmeyi genel anlamda bilmiyorlar mıydı da onca bombayı atıp insanların canlarına kıydılar?

Şu yeryüzünde böyle bir haberleşme yolu da var mıdır dersiniz? Baştan sona böyle sorularla dolu bu haftaki yazımızın cevaplarını da size bırakalım istedik…

***

Lübnan gibi farklı bloklardaki ülkelerin çıkarlarının olduğu ülkeler, genellikle istikrarda bırakılırlar. Çok uzak olmayan zamandan beri neler değişti de Lübnan adım adım istikrarsızlaştırıldı acaba?

Doğu Akdeniz’deki enerji yataklarına paralel, bölgeyi yeniden dizayn etme denklemindeki İtalya-Cezayir-Tunus-Malta destekli Türkiye-Libya koalisyonu, Suriye ve Hizbullah destekli Rusya-İran koalisyonu, ABD ve Suudi Arabistan destekli BAE-İsrail-Mısır koalisyonu ve Fransa-Almanya-Yunanistan koalisyonlarının yarışlarının aşikâr edilmesinin başlangıç atışı olabilir mi acaba?

Peki, Beyrut’taki patlamayla neredeyse aynı saatlerde basına servis edilen mezkûr patlayıcıların İstanbul Boğazı’ndan geçerek gittiği bilgisine ne diyeceksiniz?

Biraz daha yakından bakalım mı?

Türkiye kısa süre önce Kanal İstanbul’u tartışmaya başladı. Tabiî ki niyet okuyamayız ama Kanal İstanbul’dan sonrasında her türlü silah ve patlayıcının geçmesine engel olmayan Montrö’nün niçin tartışılmayacağını sorabiliriz!

Suriye ve Libya’da var olan ve imkân buldukça Akdeniz’in diğer ülkelerinde de var olmak isteyen Rusya’nın, askerî gemilerine boğazları kapattığınız zaman askerlerini, silahlarını ve cephanelerini güvercinlerle mi göndereceğini sorabilir miyim?

Belki hatırlatmak iyi olabilir. Türkiye’nin de kesinlikle tanımadığı, Ukrayna sınırlarındaki Kırım’ı Rusya’nın işgali ve ilhakının ardından Türkiye’nin Ukrayna’ya silah satışı veya Rusya destekli Ermenistan’ın, Türkiye’nin kardeşi Azerbaycan’a saldırmasının da bu denklemde bir anlamı yok mudur?

Suriye’de ve Libya’da Türkiye, Rusya’ya, “Ne iyi ettin de geldin, sensiz yalnızlıktan canımız sıkılıyordu, hele otur da bir tavla atalım!” demiyordur, değil mi?

Artık denklemin diğer tarafı olan Yunanistan-Fransa-Almanya’nın neler yaptığını, neyi niçin yapmaya çalıştığını falan sormayayım diyorum. Sorusu da, cevabı da sizce -eminim- malûmdur. “Bütün hepsiyle ilgili -sonuçta- ne olacağını sorayım ama cevabını da Cumhurbaşkanımızdan kopya çekeyim” diyorum.

7-8 sene kadar önce, o zamanlar Başbakan olan Cumhurbaşkanımıza, Kuzey Afrika ülkelerini ziyaret ederken gazeteciler soruyorlar: “‘Türkiye’yi karıştırmak için düğmeye basıldı’ deniliyor, ne dersiniz?”

Erdoğan, bugün için bile geçerli şu cevabı veriyor: “Herkesin elinde bir düğme var ve basabilir. Önemli olan, hangi düğme netîce vereceği!”

Denklemde herkes var ama yapılanlar, hazırlıklar ve duruşlardan gözlemim (ve inancım) şu: Denklemin sonucunu Türkiye tayin edecek!