BİRAZ daha fazla
kazanmak için mi, yoksa ölümsüzlük şehrine mânâ katmak için mi güne başlanıyor?
Başın sokulacağı kadar bir evden, komşusu olmayan gökdelenlere ve etrafı yüksek
duvarlarla örülü modern villalara mı taşınılıyor? Kimseye muhtaç olmayacak
kadar bir gelir tercihinden, her gün daha fazla kazanmak için yeni yatırımlara
mı gidiliyor?
Modern
insanın eleştirilemez durumundan elit özentisine çıkıldığında, beyaz ölümü
gerçekleşir. Elit durum, dünyanın kişiye yüklediği ağırlıktan başka bir şey
değildir. Her defasında maddî varlığın bir üst modeline ihtiyaç duyulması, gözün
doymaması ve sürekli maddî ihtiyaçlara karşı bir açlık, beyaz ölümün ta
kendisidir.
Oysa
gelişmişlik, modernlik ve elit olgusu, mânâ ambarını doldurmak olmalı, madde
çukurunda yok olmak olmamalı. Çağın gerekleri olan teknolojinin ve maddî
zenginliğin kendisini olumsuz yolda evirmesine direnemeyen insanlık, doyumsuzluk
çukurundaki açlık ölümünü yaşıyor. Başın sokulacağı bir evden lüks konutlara
geçişler nasıl da içselleştirildi…
Yaratıcı,
kulları üzerinde nimetlerini görmekten hoşlanır. Kulun ise bu nimetlerin Yaratıcı’dan
geldiği bilinciyle hareket etmesi beklenir. Sadece niceliklerinin amaç edinilmesi
tehlikelidir. Yoksa maddî zenginlik karşıtlığı anlaşılmamalıdır. Maddî
zenginlik araç olmaktan çıkıp amaç olduğunda, kişi ölür.
Türkiye’nin
son 20 yılda başına gelmedik kalmadı. Sıkıntı ve dertlerin her türlüsü yaşandı
bu topraklarda. Köleleştiremedikleri aziz Türkiye’yi hile, oyun ve tuzaklarla
ölüme sürüklemek istediler. Bir İngiliz akademisyen önce DEAŞ konusunda metin
kaleme aldı. Hemen ardından bunu Amerika’da anlattı. DEAŞ, İngiliz projesi ve
Amerika tatbikatı ile Türkiye’ye giydirilmek istenen deli gömleğine çevrildi.
DEAŞ’ın
İngiliz aklı olduğu unutuldu. Olayları olduktan sonra analiz eden ve gücün
elden kaçırılmaması için verilen gayretler, kısa sürede araçların birer amaç hâline
dönüşmesini sağladı. Ardından çok sayıda olay zinciriyle 15 Temmuz yaşandı.
Sıkıntılar bitmek bilmedi. Amaç için çıkılan yolda araçlar aziz milletin prangası
oldu ve sıkıntılar siyah ölümü yaşattı.
15
Temmuz’un bir iyi tarafı varsa, o da FETÖ’nün, Ermeni ağırlıklı silahlı bir
terör örgütünün herkes tarafından açıkça görülmesidir.
2020
yılında bile FETÖ’cü birini savunacak kadar cüretkâr olanların varlığı ise kırmızı
ölümü ortaya koyuyor. Evet, birileri hâlâ FETÖ’nün ekmeğine yağ sürebiliyor. Bu
durumun devamlılığı bile başlı başına kırmızı ölümdür!
Vatan,
anne karnından çıkıp koskoca bir dünyada nefes alınan yerdir. Dağlık Karabağ ve
Nahcivan da burada doğanlar için vatandır. Batı, Rusya ve yandaşları,
Ermenileri destekleyerek bu iki bölge insanını yıllardır vatansız bırakma
peşine girdi. Azerbaycan’ın meşru toprakları resmen işgal edilmişken, “Azerbaycan’da
ne işimiz var?” diyen, Ermeni asıllı Amerikalı Kim’i destekleyenler oldu.
Özellikle de kardeş ülkenin insanları can ve kanlarıyla vatanlarını işgalden
geri almak isterken, anlamsızca “barış” isteyenler oldu...
İşte
bu tiplerin hepsi, Türkiye gibi aziz bir ülkede yaşayıp da siyah ölümü yaşayanlardır!
Dünyada
istenildiği kadar mal, mülk, para, şan, şöhret olsun, bunların hiçbirine
kalbini bağlamadan yaşayan ve sadece Allah’ın (cc) rızâsını düşünenlerin ölümü,
yeşil ölümdür. Asıl mesele de işte budur! Acaba kaç kişi sadece Allah’ın (cc)
rızâsını düşünerek hayat sürüyor?
Madde,
enerji ve madde-enerji ilişkinini inceleyen bilim, fiziktir. Bunların
dışındakilere modernler kısaca “metafizik” diyorlar. Bu modernler, “hayâl, ruh ve
hıfz” kavramlarını ise geçiştiriyorlar. Evrendeki varlıkların birliği ve
evrenin yaratılış öncesindeki her şey ise doğru bir metafizik kavramdır.
Evreni
en iyi anlama yöntemi, insan ile Yaratıcı ilişkisinin doğru irtibatının ortaya
konulmasıyla mümkündür.
Batılılar
başlangıçta fizik bilim açısından anlayamadıklarına “metafizik” derlerken,
sonradan kasıtlı bir şekilde metafizik âlemleri reddetmeyi tercih etmişlerdir.
Bunun da tek nedeni, Allah (cc) ile insan arasındaki irtibatı keserek büyük bir
insanlık ölümünü gerçekleştirmektir.
Hayat
süren leşlerden öteye geçemeyen bir insan modeli ortaya koyan Batı medeniyeti,
ölü bir medeniyettir!
Batı’ya
hayran olup onun gibi yaşama heveslisi olmaksa, ölümlerden ölüm beğenmektir.
Oysa insan, Yaratıcı önünde edilgen, alıcı ve kabul eden, evren karşısında ise
Yaratıcı’dan aldığı bilgi ile etken, verici ve ihsanda bulunandır. Bu oluşta
her bilginin kaynağı vahiy ve evrendir. Bunun inkârı ise ölümün beyaz, siyah ve
kırmızı rengine bürünmektir.