“Beşinci İslami Dayanışma Oyunları”

“İslâm” bir oyun mudur ya da bir “oyun”un adımıdır ki bu spor oyunlarına “İslâm” adı verilebilmektedir? Benim bildiğim İslâm, bir dinin adıdır, bir “oyun”un değil! Ama oyunlar meşrûiyyet zemininde, meşrû çerçevede ve salt ve nötr sportif faaliyetler dairesinde pekâlâ yapılabilir.

ÜLKEMİZDE düzenlenen “Beşinci İslami Dayanışma Oyunları”, 9- 18 Ağustos 2022 tarihleri arasında Konya’da yapıldı.

Kavramsal analiz ve dil sorunu

Konunun analizine geçmeden önce şunu belirtmek isterim ki, “İslâmî” kavramının yazılış şekli Türk Dil Kurumu’nun yazım kılavuzuna uysa da, aslında kelimenin semantik ve etimolojik yapısına aykırılık teşkil etmektedir. Onun için bu kelime “İslami” şeklinde değil de “İslâmî” olarak yazılmalıydı. Çünkü hatalı yazım, kelimenin orijini itibariyle anlam kaymasına sebebiyet vermektedir.

Oyunlardaki yazım bu şekilde olduğu için (İslami) ben de makalemin başlığını böyle koymak zorunda kaldım. Yeri gelmişken, parantez içi olarak belirtmiş olalım ki, TDK diğer kelimelerde de benzer şeyler yapmaktadır. Her ne kadar dil konusunda uzman olmasam da az çok mürekkep yalamış birisi olarak bu durumun bana çok garip ve tuhaf geldiğini söylemek zorundayım.

Hazin olan başka bir tablo da, oyunların açılış konuşmasında ikinci dil olarak İngilizcenin kullanılmasıydı. Belki fiilî olarak bu zorunlu bir durumdu. Çünkü ve ne yazık ki İngilizce, “İslâm ülkeleri” arasında ortak bir dil hâline dönüşmüştü.

Ne var ki, bu zorunluluğu gerekli kılan durum, belki de ülkeler arasında çok sayıda dilin olmasıydı. Zorunluluğu zorunlu kılan başka bir faktör ise, tüm dünyaya bu oyunların reklâmını yapma ve yayma düşüncesi olabilirdi.

Ama her ne olursa olsun, bu durum, çok acıklı bir durumdur. Bu bir kompleksin ifâdesidir. Ve dahi emperyalizme gönüllü köle olmaya çalışmanın yanında zihinlerdeki mağlûbiyetin hazin hikâyesi ve bir dışavurum göstergesidir.

Kelimenin ya da kavramın yapısı ve yazımı ile ilgili olarak bu giriş ve girizgâhtan ve dahi İngilizcenin “İslâm ülkeleri” arasında ortak bir dil hâline dönüşmesinin hazin hikâyesini de vurguladıktan sonra gelelim asıl meseleye…

Meseleler

Birinci mesele olarak açıkça şunu ifâde etmek gerekir ki, “İslâm ülkeleri”nde doğru dürüst İslâm mı kalmıştır ki Konya’da düzenlenen spor oyunlarında “İslâm” kavramı rahatlıkla kullanılabiliyor? İlk etapta bu soru çoğunuza tuhaf ve garip gelebilir ve hemen itiraz edilerek reddedilebilir ama her Müslüman derin derin tefekkür ederek kendi hayatını bir sorgulasın ve yaşantısını Allah’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim’le mukayese ederek hayatına bir baksın, bakalım nasıl bir sonuç ortaya çıkacak?

Bu temel kıyasın yanında hâlâ tatmin olmayan varsa, o zaman Mehmed Akif Ersoy’un daha 1910’lu yıllarda Almanya’ya gidip döndükten sonra, kendisine yöneltilen bir soru üzerine Almanlar için söylediği “Dinleri işimize benziyor, işleri de dinimize benziyor” sözünü nasıl anlayacağız?

Yine birilerinin “idol”ü olan ve pek çok insanın sevdiği ve değer verdiği Necip Fazıl Kısakürek’in, ülkemizdeki Müslümanları kastederek tasvir sadedinde söylediği “marka Müslümanları” yakıştırmasını nasıl içimize sindireceğiz? Yoksa bu tasvir ve teşbih gerçekten doğru mudur?

Ya da eski adı Cat Stevens, yeni adı Yusuf İslâm olan eski pop yıldızının “İyi ki İslâm’ı Müslümanlardan değil de Kur’ân-ı Kerim’den öğrenmişim” sözünü nasıl değerlendireceğiz ve nereye koyacağız?

Hâl-i pürmelâlimize bakarak bu tür soruları çoğaltmak elbette mümkündür.

İkinci mesele, “İslâm” bir oyun mudur ya da bir “oyun”un adımıdır ki bu spor oyunlarına “İslâm” adı verilebilmektedir? Benim bildiğim İslâm, bir dinin adıdır, bir “oyun”un değil! Ama oyunlar meşrûiyyet zemininde, meşrû çerçevede ve salt ve nötr sportif faaliyetler dairesinde pekâlâ yapılabilir.

Üçüncü mesele, kaldı ki yasal ve anayasal olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti “laik” bir devlettir. Tabiî ki halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan laik bir ülke… (Laikliğin Türkiye’ye girişi ve uygulanışı ayrı bir tartışma konusudur. Bu konuda Ali Fuat Başgil’in “Din ve Laiklik” kitabı ile İlhan Akar’ın haberajandanet.com’da yayımlanan 29 Aralık 2021 tarihli “Müslümanların Kavramlarla Olan İmtihanı: Laiklik, Sekülerizm, Modernizm” adlı makalesine bakılabilir.)

Bu açıdan bakıldığında bu isim (İslâm) yasal olarak uygun mudur? Bilemiyorum…

Dördüncü mesele, birçok konuda olduğu gibi İslâmî meselelerde de İslâmî kavramların çoğunun içi siyâsetçiler tarafından boşaltılarak istismar edilmektedir. İstismar katsayısı farklı olmakla birlikte tüm partiler ve liderleri maalesef bunu yapmaktadırlar! Parti taassubundan ve particilik partizanlığından (fanatizm) kurtulmayı başarabilirsek, bunun böyle olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Beşinci mesele ve belki de en önemlisi, adı “İslami oyunlar” olan bu oyunların neresi İslâm’a uygundur? Ama tarafgir Müslümanların buna ses çıkarmaları birkaç istisna dışında elbette mümkün değildir.

Altıncı mesele, eğer bu ülkeler gerçekten Müslüman iseler, spor oyunlarında bir araya gelerek gösterdikleri dayanışmayı neden zâlim İsrail Devleti’ne karşı gösteremiyorlar? Çünkü İsrail Devleti her zaman yaptığı gibi oyunların başladığı günlerde de yine Gazze Müslümanlarına karşı zulüm ve katliam uyguladı. Onlarca insanı öldürdü ve bir o kadarını da yaraladı. Bombalarla yerleşim yerlerini yerle bir etti. Acaba Allah, bu “Müslüman ülkelerin” yöneticilerini ve mensuplarını hesap gününde “oyun”lardan mı sorguya çekecek, yoksa zulüm karşısındaki tutum ve davranışlarından mı?

Yedinci mesele, dolayısıyla ve sonuç olarak bu oyunların adı “bu şekilde” hiç de uygun değildir. İllâ oyunlar yapılacaksa, pekâlâ daha uygun bir ad bulunabilirdi. Meselâ, “Kardeş Ülkeler Spor Oyunları” ya da “Halkları Müslüman Olan Ülkeler Spor Oyunları” gibi…