Beşibiryerde ağabeyimiz: Zeki Aydıntepe

Vekil olarak geçirdiği beş yıllık o zor dönemde hem siyâsî tartışmalarda, hem de tüccar-belediye, basın-belediye ilişkilerinde başarıyla ortayı bulacak, bulamadığı zamanlarda ise okuduğu Türk sanat müziği şarkılarıyla gönülleri almayı başaracaktır. Sakarya’daki 1990’lı yılların siyaset arenasında hoş bir sada bırakmıştır Zeki Aydıntepe.

BİR insan bir koltukta kaç karpuz taşır? Bir, bilemediniz iki. Haydi biraz daha torpil geçelim, üç… Ben size beş, yanlış duymadınız, bir koltukta tam beş karpuz taşıyan bir ağabeyimizden söz edeceğim: Zeki Aydıntepe.

Anlatayım efendim…

Öncelikle futbolcu, sonra tüccar, sonra gazeteci, amatörce de olsa Türk sanat mûsikîsi icracısı… Bitmedi, siyasetçi. Son yıllarında da Sakarya Gazeteciler Birliği Başkanı… Henüz uzun yıllardır sürdürdüğü TSYD Sakarya İl Temsilciliği görevinden söz etmedim. Hayır hasenat tarafından da... Ama etmeyeceğim. Allah için yapıyor zira. Yakın arkadaşım olan oğlu Arda’dan sızanlara bakılırsa, emekli maaşı üç beş günde bitiveriyormuş; nerede bir gariban görse dayanamıyor, dağıtıyormuş. Helâl olsun sana Zeki abi, vallahi helâl olsun! Geçelim…

Niğde Koyunlu doğumlu Zeki Aydıntepe, bir rivayete göre 1943’te doğmuş. (Oğlu Arda’nın dinlediği rivayetlere göreyse bu tarih 1942.) Anlayacağınız seksen yaşında bir delikanlı Zeki abimiz. Bilenler bilir, Koyunlu demek, halı demek, halı ticareti demektir. Her Koyunlulu, ticaret fakültesi mezunu sayılırmış zaten. Her Eğinli, Darendeli ve Aksekili için de söylenir ya bu, doğruluk payı yüksektir elbette söylencenin.

İlkokul yıllarında ailesi Niğde’den Adapazarı’na göç ediyor. Kalabalık bir aile. Beş altı kardeşler. Tahmin edileceği üzere yapılan iş, halı ticareti. İlkokul, ortaokul, bir yandan babasının Kömürpazarı’ndaki dükkânında tezgâhtarlık derken Adapazarı Ticaret Lisesi günleri… On beş on altı yaşlarındaki Zeki Aydıntepe’de bir şey dikkatleri çekmektedir: Üstün bir futbol tekniği… Karasu sahilinde plajda bir futbol maçında dikkatleri üzerine çeker ve daha on yedisinde, iyi bir avansla transfer sözü alır ondan Ada Gençlik Başkanı. Parayı akşama babasına getirince de bir güzel fırça yer ondan: “Nereden buldun bu parayı?”

Zira bu para, onun dükkânında kaç günlük cirosuna bedeldir. Kızar, futboldan vazgeçmesini söyler. Ama futbol aşkı kolay geçer mi hiç? Geçmez elbette. Güneşspor, İdman Yurdu ve Ada Gençlik paylaşamaz bu genç yeteneği. Nasibi Ada Gençlik’tedir bu yetenekli orta sahanın. Uzun süre orada top koşturur. 1965 Haziran’ında Güneşspor, Ada Gençlik, İdman Yurdu ve Gençlerbirliği takımları birleşip (bugünkü adıyla) 1. Lig’de oynayacak Sakaryaspor’u kurunca, ilk sezonun yıldız orta saha oyuncularından biri de Zeki Aydıntepe olur. Nitekim ligde içerideki ilk maçta, onun rakip ceza alanı içinde düşürülmesiyle penaltı kazanılacak, kaleci Deli Fiko’nun (Fikret Aldinç) attığı penaltı ile maç 1-0 kazanılacak, Zeki Aydıntepe de Sakaryaspor’un tarihindeki ilk golü kazandıran olarak tarihe geçecektir.

O sezon başarıyla bitecek, sezon sonunda Zeki Aydıntepe, İktisat Fakültesinde okumak üzere İstanbul’a gidecek, bugünkü adıyla Süper Lig’de oynayan Feriköy’ün formasını terletecektir iki üç sezon daha. Evet, o, her şeyden önce birinci sınıf bir futbolcudur.

Futboldan sonra büyüdüğü şehrine, Adapazarı’na dönecek, ticarete atılacaktır. Mobilya imalatçısıdır. E-5 üzerindeki Artvin Sanayi’de mobilya fabrikası kuracak ve işletecektir uzun süre. Özetle o, orta ölçekli bir işyeri sahibi, bir fabrikatördür de. İmalatçı ve satıcıdır. Tüccardır da yani.

17 Haziran 1954’te kurulan Yeni Sakarya gazetesinin sahibi Hasan Uyar’ın kızı Meral Hanım ile evlilik yapar. Ve 1970’lerin ortalarından itibaren gazete başyazıları yazar. Hiç unutmam, 1990, 1991, 1992 yıllarında Yeni Sakarya tipo baskılı bir akşam gazetesiydi. Yani ikindide piyasaya çıkmaktaydı. Zeki abi, Kız Meslek Lisesi Sokağı’nda yer alan mobilya teşhir mağazasındaki ofisinde bir A4 kâğıda en fazla sekiz on satırlık el yazısıyla -ben diyeyim altı, siz deyin yedi sayfalık- köşe yazısını yazıp gönderecektir ama yakın dostlarıyla puro içmekten midir, bir türlü köşe yazısı gazeteye ulaşmaz. Sinirler gerilir, vakit gecikir, gözler yollardadır. Dizgici Ziya Üstüngüler abi homurdansa da pek bir şey diyemez. Tek söylediği, “Millî Damat, ne olacak?”tır.

Nihayet ikindi ezanları sırası gecikmeli müsvedde gazeteye ulaşır. Bu bir gün, iki gün, üç gün değildir; en yaz yılın yarısı… 2000’lerin başında Yeni Sakarya ofsete geçecek, Zeki Aydıntepe de ticarete son verip gazetenin başına, aslî işine dönecektir. Tozlu Cami ve Pirinç Pazarı’na nazır ofisinde hem gazeteye yön verecek, hem de şehirdeki kadim dostlarıyla hasret gidere gidere nostalji treninde ömür sürecektir. Kıvrak, lirik, şiirsel, devrik, hoş bir kalemi vardır Zeki ağabeyin. Her gün bahçesinden dostlarına gönderdiği çeşit çeşit güller, çiçekler ve Pazar Filesi köşesinde yazdığı Adapazarı’na dair tanıklıklar ile zihinlerde hoş bir sada bırakacaktır.

Yüzlerce şiiri ezberden okuyan Aydıntepe, özel dostlarından oluşan mahfillerde çok da güzel Rast, Nihavend, Kürdilihicazkâr ve Saba makâmından eserler icra etmektedir. Türk sanat müziğinden bazı eserleri değme sanatçılar okuyamazken, o ustalıkla üstesinden gelmektedir. Yakın dostlarının şahitlik ettiği üzere o, usta bir Klasik Türk müziği icracısıdır da. Geniş de bir repertuvarı mevcuttur.

Bir başka özelliği ise siyaset arenasındaki yeridir. Önceleri Süleyman Demirel’in kıratının yani Adalet Partisi’nin peşinden gittiği bilinen Zeki Aydıntepe, -1990 yılı sonrasında sıkça rastlandığı üzere- Refah Partisi saflarına katılacaktır. Artık kemâle ermiştir. Ellili yaşlarının başındadır. 27 Mart 1994 tarihli yerel seçimlerde Refah Partisi’nden Adapazarı Belediyesi Başkanlığı için o da aday adayı olur. Ve birinci sıradan Adapazarı Belediye Meclis üyesi seçilir. Belediye Başkan Vekili olarak geçirdiği beş yıllık o zor dönemde hem siyâsî tartışmalarda, hem de tüccar-belediye, basın-belediye ilişkilerinde başarıyla ortayı bulacak, bulamadığı zamanlarda ise okuduğu Türk sanat müziği şarkılarıyla gönülleri almayı başaracaktır. Sakarya’daki 1990’lı yılların siyaset arenasında hoş bir sada bırakmıştır Zeki Aydıntepe. Bunu, o dönemi yakından takip eden hemen herkes kabul edecektir.

Neredeyse yarım asırdır TSYD (Türkiye Spor Yazarları Derneği) Sakarya İl Temsilcisidir. Diğer yandan, 23 Aralık 2014 tarihinde kurulan Sakarya Gazeteciler Birliği’nin de başkanlığını sürdürmektedir. Bir ara Sakaryalı Futbolcular Birliği (SAFUBİ) Başkanlığı da yapmıştır. Şansal Büyüka’dan İslam Çupi’ye, Metin Oktay’dan Atilla Gökçe’ye ve de spor camiasında bir kısmı rahmet-i Rahmân’a kavuşmuş ünlü simaların birçoğu, Zeki Aydıntepe’nin yakın dostudur. Geniş bir muhiti, zengin bir dost çevresi vardır.

“İyi de Fahri Tuna, bu anlattıklarından bize ne? Sen hep iyilik portreleri anlatıyordun, Zeki abinle iyiliğin alâkası nedir?” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. Sadede geleyim artık.

Zeki Aydıntepe portremi yazma nedenim, yukarıda saydıklarım değil aslında. Yukarıda verilen bilgilerin hepsi doğru elbette. O işin daha çok meslekî boyutu. Gelelim insanî boyuta…

 

Zeki Aydıntepe çeyrek asırdır, yakın dostu Dr. Sadık Canlı’nın başlattığı Garipler İftarı’nın içindedir. Hasan Sayar ve Rahmi Sak ile iletişim hâlinde, nerede bir garip gureba, fakir fukara görse elini cebine atanlardandır, bir. Başta 17 Ağustos 1999 Depremi’nde belediye lojmanında enkazda kaybettiğimiz dönemin İmar Müdürü ve eşinden arta kalan dört oğluyla ilgilenmesi, hele de Hasan Kaya’nın iş sahibi olmasındaki rolü, bir ömür anlatmaya ve takdire değerdir. Böyle onlarca öksüz, yetim ve muhtaç gencin iş sahibi olmasında Zeki abinin rolü ve etkisi bilinmekte, duayla anılmaktadır, iki.

21 Şubat 1989 tarihinde, benim dışlanmış kalemime Yeni Sakarya sayfalarını açan adamdır da o. Ki otuz üç senedir sürmektedir bu yazılar. Bu yazılardan kaç kitap üretmiş/türemiştir.

Şadi Tanış ile girdikleri ah o söz düelloları… Ona sık sık söylediği, “Şadi, sizin birikiminizin yüzde beşi benim hakkım. Rahmetli babamla senin baban Sait amca dükkân komşularıydı. Ben de okuldan arta kalan zamanlarımda hep dükkândaydım, babama yardım ederdim. Baban nalbanttı malûm, 1960’ların başlarında her gün, on on beş çift öküz, manda nallardı. Ayaklarını da bana tuttururdu. Mülk ve sermayenizin yüzde beşini bana ödemeden öte dünyaya göçersen, yanarsın!” sözüne, Çarıklı Erkânıharp Şadi de, “Öncelikle eşeğin hangi ayağını tuttuğunu ispatlayamıyorsun, bir. İki, sizinle bizim dükkânın arasında iki üç metrelik bir duvar vardı, benim hatırladığım, o duvara siz hep halı asıyordunuz. Sen bırak yüzde beşi istemeyi, önce o duvarın payını bir öde. Alacaklı kalırsan, söz, ödeyeceğim” der. Zeki abimiz, “Şadi’yle de olmaz, Şadi’siz de” sözüyle tarihe geçecek bir Adapazarı atasözü ürettiğinin farkında mıdır, bilemeyiz.

Unutmadan… Zeki abinin unutkanlıkları da dillere destandır. Ziyaret ettiği kız kardeşinin evine yakın park ettiği arabasının yerini unutup İl Emniyet Müdürü Mustafa Aydın’a sokak sokak otomobilini aratması da…

Yazının sonuna gelirken bir şeyi de açıkça söylemeliyim: Zeki Aydıntepe, en azından son on yıldır, sağ eli dağıtmaya hazır hâlde, sol eli birinin sıkıntısını gidermek için telefon etmeye hazır, canlı bir şehir hafızası olarak Adapazarı sokaklarında dolaşıyor.

Ömrün uzun ve bereketli olsun Zeki Ağabey! Sen bu şehre ve bize, Bilge Hekim Sadık Canlı’nın emanetisin, unutma!

Zeki Aydıntepe… Bizim beşibiryerde ağabeyimiz o. Sadece bizim mi? Tüm Adapazarı’nın…