
REİS dedi ki: “Esat pılısını pırtısını toplayıp kaçtı.”
Hakikaten öyle oldu. İyi topladı hem de.
Tiğteber şâh-ı merdan gitseydi, Moskova’da kendine uygun iş bulup çalışması gerekirdi. Bu sebeple kısmen hak vermek gerekir ama pılı pırtıyı toplama işini çok abarttı. Çoktan bile fazla. Esasen bundan sonra onun için bir kefen parasından ötesi fazlalıktır, yüktür. Fakat bilmiyor.
Pılı ne demek, pırtı ne demektir, açıklayalım.
Esat için bu kelimelerin anlamı şu şekilde:
Pılı: Çuvallar dolusu Amerikan doları…
Pırtı: Kasalar dolusu külçe altın…
Moskova’ya iki uçakla gittiği söylendi. Birine sığmamış demek.
Doğruysa, altın ve dolarları eşit paylaştırmıştır herhalde. Yoksa altınları bir uçağa, dolarları diğerine yüklerse, birincisinin yükü epey ağır olurdu.
Üstünde kendi resmi olan paralar artık geçer akçe değil. Kendi ülkesi dâhil, dünyanın hiçbir yerinde hükmü yok. Ama onlardan da bir miktar hatıra olarak yanına almıştır herhalde.
Bakıp bakıp iç çeker.
Ayrılık gününde durup durup göğsünü geçirmiş olsa gerek. Kolay mı, bir gün kral iken, ertesi gün ülkesinin sıradan bir vatandaşı bile değil.
Diziyi seyretmese bile “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” ve “Zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur” sözünü hiç duymama ihtimali yok ama anlamamış demek. Yahut üstüne alınmamış.
Bütün dünya Esat’ın kaçtığını düşünürken, öyle söyler ve yazarken, kendisi öyle bir açıklama yaptı ki…
Evlere şenlik derler ya, tam o şekil.
Sadece evlere değil, işyerlerine, yollara, mola yerlerine, devlet dairelerine, dış temsilciliklere, hepsine.
Olan bitenden haberi olmayan biri o sözleri işitse, Esat’ın büyük bir kahramanlık yaptığını zanneder.
Nasıl bir çarpıtma, ters yüz etmedir, bütün dünya için iyi bir örnek. Kaçtıktan sonra yaptığı o açıklama metni, ders kitaplarına alınsa, en azından edebiyat fakültelerinde işlense yeridir.
Takiye kültürünün ne derece güçlü olduğunu da görüyoruz o sözlerde. Bir gerçeği yok etme ve başka türlü gösterme becerisini de.
Kaçmadım demeyi bile başardı. Az daha zafer kazandığını iddia edecek Şam şeytanı.
Kaçmadan kısa süre önce bizim Özgür Bey, Esat’ı ziyaret etmek istiyordu.
Şimdi gitsin, Moskova’da ziyaret etsin.
Beraber Erdoğan’ı çekiştirirler.
*
Rusya’da bir milletvekili, Esat’ın boş durmaması gerektiğini düşünüyor. Ona iş bulmuş. Dimitri Kuznetsov isimli vekil, Esat’ın Rus halkının hizmetinde olduğunu kanıtlaması gerektiğini söyledi.
Nasıl olacak?
Ona da formül geliştirmiş.
Diyor ki: “Rusya’nın ilhak ettiği Donbas bölgesinin yönetimi Esat’a verilsin. Suriye’den kaçarken yanına aldığı milyar dolarların bir kısmıyla da Emir Kusturica’nın Donbas’ta Dostoyevski hakkında bir film çekmesini desteklesin. Eğer Donbas’ın yeniden inşasına katkı sunarsa vatandaşlık konusunun değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Gayet mantıklı bir çözüm. Lüks içinde boş boş oturmak olur mu? Nitekim sığınmışsın, sığınmacısın.
Bu fikir Putin’in kafasına yatarsa, Esat’ın nasıl bir yönetim programı uygulayacağını düşünelim.
Adamın belli bir tecrübesi var. Bunca yıllık tecrübesini konuşturur, bildiği yolda ilerler. Ve belki vatandaşlık hakkı bile kazanır.
Nasıl olacak, az çok belli. Aynı tarzda devam eder. CV denilen özgeçmiş hazırlamasına gerek yok. Yönetim tarzının ne olduğunu cümle âlem biliyor.
Ayrıca, malûmdur ki cemaat ne derse desin, imam bildiğini okur.
Yöneticiler de sahip olduğu tecrübenin çerçevesinden dışarı çıkamaz. Adı Hıdır olmasa da elinden gelen neyse onu ortaya koyar. Bildiğinden şaşmaz.
Bu itibarla Beşar Esat Ukrayna’da bir bölgenin yönetimini üstlenirse, tabii ki kendi tarzında yürüyecektir.
Neler yapacağı aşağı yukarı belli. Nasıl bir yönetim programı uygulayacağını 12 maddede özetleyebiliriz.
1. Suriye’deki “Muhaberat” gibi güçlü bir istihbarat teşkilatı kurmak. Rusça ismi: Perepiska. (İçinde bir pislik var ama zaten doğası böyle.)
2. Muhalif olanları tek tek ayıklamak…
3. Muhalif olmaya meyletmeyenleri, gönülsüz olanları istihbarat elemanları vasıtasıyla, yönetimin icraatına karşı çıkmaya teşvik etmek, gerekirse zorla muhalif yapmak…
4. Yönetimi altındaki bölgenin gelirinin yüzde doksanını kendine ayırmak, kalanı halka lütfetmek…
5. Vergileri artırmak, algıları azaltmak, askerliği uzatmak…
6. Halkın dünya ile bağlantısını en aza indirmek, interneti kısmak, basını bütünüyle kontrol altında tutmak…
7. Sednaya Cezaevi tarzında üçlü yıldız şeklinde ve Suriye’dekinden daha gösterişli bir cezaevi inşa etmek…
8. Halkı tasnife tabi tutmak ve bir kısmına ikinci, bir kısmına üçüncü sınıf vatandaş statüsü vermek…
9. Son gruptakilerin kimliklerini elinden almak, vatandaşlık hakkından mahrum bırakmak ve bazılarının üstüne kimyasal bomba yağdırmak…
10. Gak diyenle guk diyenleri cezaevine atmak, çoğuna ölene kadar işkence yapmak; ölmeyenleri günlük faaliyet kapsamında beşer onar yirmişerli gruplar hâlinde asmak, kurşuna dizmek, preslemek…
11. Cezaevinde kaybolanları aramak isteyen yakınlarını vekaleten içeri tıkmak, müteselsil ceza uygulamasından vazgeçmemek…
12. Türkiye hakkında olumlu düşüncelere sahip olduğu gözünden belli olan vatandaşları derhal sorguya çekip hapse göndermek…