Benim külahıma, senin külahına

O ülkede külahlar en azından bu konuda çok bilgili olmuşlar, ancak o bilgi külahtan aşağı bir türlü inememiş. Külahtan sonra geliştirilen, sarık falan aşamasında durumlar ne oldu, bilinmez... Külahlara anlatılması işe yaramadıysa belki sarıklar lisan-ı münasibi bulup anlatmışlardır. Keloğlan ile Köroğlan W kullanmadıkları için saçma sapan reklâm mesajların, siyâsî propagandaların hedefi, malzemesi olmaktan kurtulmuşlar, mesut bahtiyar yaşayıp gitmişler.

EVVEL zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, belki de devenin tellallığı, pirenin berberliği ilham vermiş olacak ki insanlar akıllarını katlayarak artırma yöntemleri geliştirmişler. Masal bu ya! Kafadaki aklı büyütmek, çoğaltmak, daha gelişmişine sahip olmak anlamında bu işleme de “külah” demişler. Masaldaki rivayete göre sarık, kalpak, fes, başörtüsü, şapka, külah yöntemine özenerek geliştirilmiş sembollermiş. Hadi bu külah mevzusuna biraz daha derin girelim.


İnsanlar akıllarının yetmediğini, anlamakta, problem çözmekte yetersiz kaldıkları durumları görünce “külah” adını verdikleri, belgeli, sertifikalı birer kişiyle anlaşmışlar. Anlayamadıkları konuları, çözemedikleri problemleri hemen koşar, külahına anlatmaya ve ondan öğrendikleriyle de hayatlarını kolaylaştırmaya, güzelleştirmeye çalışırlarmış. “2 x 2 kaç eder?” sorusundan tut da 70 bilinmeyenli denklemlere kadar her şeyi külahlarına anlatır, cevaplarına göre de işlerini görürlermiş. Bu yöntem öyle gelişmiş öyle gelişmiş ki kendilerine sorulan soruyu anlayamayanlar da soruyu soranın elinden tutup külaha götürür, soran kişiye, “Bak, bu benim külahım, sen o soruyu şimdi külahıma anlat, o da bana izah eder” derler, böylelikle hem soruyu hem de cevabı anlarlar ve sonra da evlerine mutlu mesut dönerlermiş. Böyle günler güzel güzel geçip giderken yeni ihtiyaçlar doğmuş, külahlar da hemen yeni ihtiyaçlara göre yeni hizmetler sunmaya başlamış. Meselâ siz bana bir soru soracaksınız veya konu anlatacaksınız, fakat ben onu anlayamıyorum. Hemen sizin elinizden tutup külahımın ofisine gitmemiz lazım. Tam da o sırada benim de acil yetiştirmem gereken bir işim var. Ne yapacağız peki? Hemen yeni geliştirilen hizmetten istifade ediyoruz. Size diyorum ki: “Sevgili arkadaşım, bu mesele çok mühim. Şu anda da görüyorsun ki benim işim var. Sizden rica etsem, müsaitseniz size zahmet ofisine kadar gitseniz de bunu benim külahıma anlatsanız, nasıl olur?” Siz de benim konuyu anlamam ümidiyle zahmete katlanıp gidip külahıma anlatıyorsunuz. Sonra külahım da bana anlatıyor. Bu işe yaramış mı diye kaygılanmayın, öyle bir işe yaramış öyle bir yaramış ki Keloğlan bile bunu kullanır olmuş. Çünkü bizim Keloğlan’ın anlattıkları öyle anlaşılmaz öyle karışıkmış ki herkes zavallı Keloğlan’ı külahlarının ofisine gönderiyor ve o konuyu külahlarına anlattırıyorlarmış. 


Şu yaşananı öğrenince kesinlikle bu yöntemin gerekli olduğunu kabul edersiniz. Belki de “Bu asırda olsa ben de kullanırdım” dersiniz. 


Keloğlan ile Köroğlan iki samimi arkadaş. O günlerde çok yaygın olan bir anlık mesaj uygulamasını bunlar beraber kullanmaya başlamışlar. Bu uygulamalar da epey yaygınmış. Diyelim ki bu uygulama W olsun. Bir gün W bunlara, “Avrupalıların ve Amerikalılarınkini değil ama sizin mahrem bilgilerinizi izniniz olmasa da başkalarına satacağım” diye haber göndermiş. Bunlar da kızıp W’yu bırakmışlar. Sonra duyulmuş ki W, bilgilerinizi izniniz dışında ya doğrudan satıyor ya kendi ülkelerinin veya yandaşlarının istihbarat servislerine veriyor yahut “hacklendi” deyip veriyormuş. Hatta iki ülke savaşa girdiğinde kendi tuttukları ülkeye, diğer ülke komutanlarının yerini söyleyip bombayla öldürtüyormuş. Bunları duyan Keloğlan ile Köroğlan bir daha W’yu kullanırlar mı? En az W kadar harika BiP diye yerli ve millî bir uygulama kullanmaya başlamışlar. Herkesin de BiP kullanmasını tavsiye ediyorlarmış. Her nedense bir kısım insan hâlâ yerli ve millî uygulamayı kullanmıyormuş. Gerekçeleri de çok komikmiş, “Herkes onu kullandığı için kullanıyoruz”diyorlarmış. Hâlbuki bu insanlar kendileri kullanmazsa kısa süre sonra kimse W kullanmaz. Sürü psikolojisine birçok yerde dahil olmayan bu insanların buradaki zafiyetlerini bizim Keloğlan ile Köroğlan anlayamamışlar. O yüzden de bu konuyu sık sık bu insanların külahlarına anlatıyorlarmış. O insanların, alternatifini denemedikleri hâlde “W daha iyi” demelerini, “Herkes kullanıyor, o yüzden kullanmak zorundayız” gibi tuhaf gerekçelerini anlayamadıkları için onlardan rica ediyorlarmış: “Ne olur bunu külahıma anlatın.”


O ülkede külahlar en azından bu konuda çok bilgili olmuşlar, ancak o bilgi külahtan aşağı bir türlü inememiş. Külahtan sonra geliştirilen, sarık falan aşamasında durumlar ne oldu, bilinmez... Külahlara anlatılması işe yaramadıysa belki sarıklar lisan-ı münasibi bulup anlatmışlardır. Keloğlan ile Köroğlan W kullanmadıkları için saçma sapan reklâm mesajlarının, siyâsî propagandaların hedefi, malzemesi olmaktan kurtulmuşlar, mesut bahtiyar yaşayıp gitmişler. 


Bakarsınız bir gün Keloğlan ile Köroğlan’ın yapay zekâ maceralarını da öğrenir, kulağınıza fısıldarım. Ne diyelim, yerli ve millî uygulama kullanıp onlar ermiş muradına biz de kullanıp çıkalım kerevetine…