Ben Tanju, geliyorum!

Aynı yolu ama ters istikametten Kemal dedemizin de düşe kalka, bata çıka yürümüşlüğü vakidir. Dede yürürken, elinde “adalet” lolipopu da vardı. Kaderin cilvesi işte. Aynı lolipop, ters yönden kendisine doğru geliyor şimdi. Bir cisim yaklaşıyor yani.

28 Mayıs tarihine kadar CHP Genel Müdürlüğü binasını boydan boya kaplayan “Ben Kemal. Geliyorum!” pankartı, ertesi gün nazlı nazlı indirilmişti. Ağır çekimle…

Gelememişti Kemal abimiz. Ya yol uzundu yahut Kemal abimiz yavaştı. Bilemiyorum artık.

Anketçiler de kandırmış olabilir kendisini.

Ah o anketçiler!

Sadece anketçiler mi?

Gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, sepetçiler, simitçiler, gazozcular, overlokçular, son ütücüler, hatta yürüyen merdivenler…

Yüzde 60 ile geliyordu dedem oysa. Gelemiyormuş meğer.

Önce 14 Mayıs’ta bir aydınlanma yaşadı hesap uzmanı Kemal abimiz. 28 Mayıs’ta da yanlış hesap sandıktan döndü.

Telefonu acı acı çaldı o gece Kemalciğimin. Açtığı telefonun ucundan tok bir ses duyuldu: “Gelemedin Kemal. Adam kazandı.”

Ertesi sabah, “Ben Kemal. Geliyorum!” pankartı törenle indirildi.

O gün bugündür kara bulutlar gitmedi parti genel müdürlüğü binasının üzerinden.

Gidecek gibi de görünmüyor.

Şimdi o bina cadı kazanı. Genel müdürlük binasının duvarlarında “değişim” sesleri yankılanıyor.

Birleşe birleşe kazanacağı tüm ortakları da terk etti piromu. Önce toplamı yüzde biri bile bulmayan mikro particikler 39 vekilini alıp uçtu gitti. Ardından Meral apla açtı ağzını, yumdu gözünü. Zehir zemberek sözlerle yerden yere vurdu dedemizi.

Sonra gizli -ve aslında asıl- ortak Kemalciğimle ittifak kurmanın hata olduğunu itiraf etti. Önümüzdeki yerel seçimlere kendi adaylarını çıkaracaklarmış. Hayırlı işler.

Yetmedi, İstanbul’da işi gücü bırakıp “babası” ile mitinglerden mitinglere koşan Ekremciğim, üzerinde “değişim” yazan isyan bayrağını açtı. Değişmeyen tek şey değişimmiş. Görelim bakalım.

Sanki kaybeden sadece Kemal abimizdi. Diğerleri sütten çıkmış ak kaşıklar.

Boşa dememişler “Evvel refik, badel tarik” yani “Önce yoldaş, sonra yol” diye.

Kemalciğimde ne refik refik çıktı, ne de tarik tarik. Küllüm ziyan!

***

Şimdi bir belâsı daha var Kemalciğimin: Tanju Özcan.

Bolu Belediye şeyisi…

Bolu’dan başlayarak Ankara’ya, parti genel müdürlüğüne doğru yürüyor kendileri.

“Ben Tanju, geliyorum!” diyor.

Siz bu satırları okuyana kadar muhtemelen parti binasının önüne de gelmiş olacaktır bir aksilik olmazsa.

Aynı yolu ama ters istikametten Kemal dedemizin de düşe kalka, bata çıka yürümüşlüğü vakidir. Dede yürürken, elinde “adalet” lolipopu da vardı.

Kaderin cilvesi işte. Aynı lolipop, ters yönden kendisine doğru geliyor şimdi. Bir cisim yaklaşıyor yani.

Tanjucuğum da değişim istiyor.

Tanju Özcan’a cevap, yedi dönemdir milletvekilliği yapan, CHP’nin “değişen” MYK’sına seçilen ve değişimin öncüsü Faik Öztrak’tan geldi. Yürümekle yollar aşınmazmış, Tanju Özcan da gelsinmiş bakalım, cirmi kadar yer yakarmış.

Ha bir de, Bolu’nun binlerce problemi varmış, Tanju otursun, bu problemleri çözsünmüş önce.

Aç parantez. Misâl, seçim zamanı Ekremciğim de üç dört ay “o şehir senin, bu şehir benim” diye mitingden mitinge koşmamış, İstanbul’un binlerce problemi ile meşgul olmuştu. Kapa parantez.

Faikciğimin bu açıklamalarından sonra Tanjucuğum hırs yapmış, yürüyüş temposunu artırmış. Parti genel müdürlüğüne yönelik uyarı dozunu da turboya takmış.

Tanju Özcan, “Ben Ankara’ya gelene kadar Kılıçdaroğlu kurultay kararı alsın ve aday olmayacağını açıklasın” diyesiymiş. Yoksa yapacağını biliyormuş.

Ne yapacak acaba? Muhtemelen içeri alınmayacak, parti binası önünde cirmi kadar yer yakacak, zehir zemberek açıklamalar yapacak. Bir süre oyalanıp geri dönecek.

Zira Bolu’nun binlerce problemi var. Daha Suriyeli sığınmacıların su paralarına yüzde bin beş yüz zam yapılacak, şehirdeki Arapça tabelalar sökülecek, kürsüden “AKP’li” belediye meclis üyelerine bel altı tatsız şakalar yapılacak ve şehrin şebeke suyuna şap karıştırılacak.

Kim yapacak bütün bunları?

Neyse, CHP cephesinde durum işte böyle dostlar. Kemal dedem, Allah’tan bir buçuk milyon lirasına kıyıp Belek’te tatilini yapmış, enerjisini toplamış. Şimdi yirmi kaplan gücünde hazır her türlü mücadeleye.

Kemalciğim tatildeyken ve koltuğu boşken kimse oturamadıysa, bundan sonra o istemeden bir Allah’ın kulu oturamaz oraya. Ne demişti Kılıçdaroğlu? “BUR-DA-YIM!”

Bu mücadelenin sonucunu merak etmiyorum da, acaba Tanjucuğum aynı yolu yine yürüyerek mi dönecek, bunu merak ediyorum.

Kalınız sağlıcakla efendim…