
BEN ölünce ne mi oldu?
Bir çift ayakkabımı kapının önüne koydular. Âdettenmiş. Sonra en güzel sesli
müezzin verdi salâmı. İsmimi de sonuna ekledi. Gassal aklayıp pakladıktan sonra,
musalla taşındaki saltanatım çok kısa sürdü. İmam sordu; iyi bilirmiş eş dost,
sağ olsunlar, haklarını da helâl ettiler. Geçenlerde hiç yoktan kırmıştım
Ali’nin kalbini, o bile omuz verdi tabutuma.
İlk
Perşembem, yedim, elli ikim derken, Muhayyer mâkâmında yakıldı ağıtlar. Sonra her yıl ölüm sene-i
devriyemde mevlitler okutuldu, helva dağıtıldı hayrıma.
İlerleyen
günlerde anıların da hatırlanmasıyla neşe ve gülümseme eşlik etti tutulan yasa.
Ardından kıyafetlerimle
vedalaşıldı. Tek tek seçildiler, yeni olanlar hayrıma ihtiyacı olanlara verilirken,
diğerleri pek rağbet görmese gerek, bir çöp kenarına bırakıldı. Oysa ne çok severdim o yün
hırkamı.
Ayakkabılarımın
da görevi bitmişti artık, onlar da bir mazlumun ayaklarındaki yerlerini
aldılar. Terliklerimi vermeyi unutmuşlardı ama çok düşünmeye de gerek kalmadı ve
gelen misafirlere takdim edilmek üzere vestiyere kaldırıldı.
Sofralar
kurulmaya devam etti ve alışkanlıktan dolayı benim tabak, kaşık ve çatalım da
yerini aldı. Peşinden sandalyemin
ve tabağımın boşluğundan kaynaklanan üzüntüden dolayı hüzünlü bir sessizlik
kapladı ortamı. Sonra mı?
Bir gün kızımın eli gidince tabağıma, vazgeçti, sonraki günlerde çoktan alışmışlardı sofradaki
yokluğuma.
İlerleyen
günlerde en küçüğümün eline bir fotoğrafım geçti, çerçeveletip duvara astılar.
Yakındır üzerine bir örtü örtülmesi. Son tatilimizde gittiğimiz deniz
kenarındaki resmim olsaydı bari,
bilirlerdi aslında denizi ne de çok sevdiğimi. O güzel ve mutlu anılarımız
yansısaydı ya odaya, öyle kalsaydım duvarda ve geride bıraktığım sevdiklerimin
anılarında.
Oğlum
bugün diplomasını aldı. O artık kocaman bir ortaokullu. Çok da başarılıymış
-babasının oğlu tabiî- birkaç cümleyle ben de yâd edildim ama bu kadar mıydı? Hâlbuki ne çok ders çalışmıştık.
Özellikle o matematik sınavlarına...
İzlediğim
dizi sezon finali yapmış, bizimkiler de pek sevmezdi zaten. Şimdi başka bir
diziyi hep birlikte takip ediyorlarmış. Tuttuğum
takım bir alt lige düşmüş. Defalarca söylemiştim “O başkanla, o transferlerle
olmaz” diye ama beni dinleyen kim? Yaşadığımdan bîhaber takımım, en fanatik taraftarını kaybettiğinin
farkında mı acaba? Millî Takımımız Avrupa şampiyonasında başarılı olsa
bari…
Siyasiler
yine birbirine düşmüş. Vaatler, yalanlar havada uçuşuyor, seçimler yaklaşmış
meğer. Koltuk sevdası mı, vatan dâvâsı mı, Allah-u âlem…
Okuduğum
roman da benim gibi yarım kaldı. En sürükleyici, en heyecanlı yerindeydim oysa.
Sonunu da çok merak ediyordum hani. Oradaki kahraman hedeflerine ulaşsa bari…
Ya yarım kalan hatmim? Birileri hatırlayıp tamamlar mı acaba? Arkamdan gönderirler mi ruhum biraz
ferahlasın diye?
Bahçedeki
elma fidesi! Ne büyük hevesle dikmiştik seni. Meyvenden yemek kısmet olmadı.
Daha gölgende semaverde çay keyfi yapacaktık. “Başka baharlara kaldı” diyeceğim
ama bende bahar da kalmadı.
Ben
ölünce gökyüzünden yıldızım kaydı mı bilmem -zaten o da doğru değilmiş ya- ama
güneş doğup batmaya devam etti. Dünya döndü ve ay her zamanki gibi gökyüzünde
kendi başına takıldı.
Eve
dönüşümü dört gözle bekleyen ailem, eşim, çocuklarım ve kardeşlerim çok da
çabuk alıştılar yokluğuma. Bu kısacık sürede sevenlerimle aramda köprü olan hatıraların
izleri silinmeye başlamış bile. Ama bugün kabrimi ziyarete geldiler. Üzerimde
otlar bitmiş, toprak da oturmuşmuş artık. Mezarımın yapılma zamanı gelmiş.
Mezarcı
arandı, ismim, ölüm ve doğum tarihlerim verildi, sonuna da “Ruhuna Fatiha”
eklendi.
Her şeyin mi yalandı be dünya?