Ben hiç yolumdan şaşmadım

Ben latif adamım, adım Abdülatif, soyadım Şener. Bende bunca marifet varken, siyasette beni kim yener?

BEN Abdülatif. Otuz yılı aşkın zamandır milletvekiliyim. Neredeyse kırk yıldır siyasetin içindeyim. Bakanlık yaptım, başbakan yardımcılığı yaptım. Erbakan Hocamızın hükümetinde tam bir yıl iki gün Maliye Bakanı idim. İktidar partisinin kurucuları arasında yer aldım. AK Parti’nin birinci ve ikinci hükümetlerinde başbakan yardımcısıydım.  

Siyasette çizgimi hep korudum. Doğru bildiğimden hiçbir zaman şaşmadım. Daima dümdüz yürüdüm. Bunu herkes bilir. O yüzden bazılarıyla zaman içinde yollar ayrılır. Hayatın gerçeği bu.

Mayıs 2009’da kendi partimi kurup başına geçtim. İki yıl sonraki genel seçimde barajı aşamayacağını anlayınca kendi partimden istifa ederek Sivas’tan bağımsız milletvekili adayı oldum.

Beni, siyasetimi ve hedeflerimi anlayamayan Sivas halkı yeterli oy vermediği için seçilemedim. Ertesi yıl da dükkânı kapattım. Ben “dükkân” diyeyim, siz “parti” anlayın.

Ardından CHP’ye geçtim. Çünkü Baykal, benim seçimde cumhurbaşkanı olabileceğimi dillendirmişti. Keşfedilmenin heyecanını yaşadım. Üstüne, anlaşılmanın mutluluğunu ekledim.

Fakat itiraf edeyim, memleketim Sivas’a kırgındım, gücenmiştim. O sebeple Konya’dan aday gösterildim ve seçildim. Her şey gayet iyi gidiyordu, yeni partimi sevmiştim ama galiba onlar bana pek ısınamadı. 2023’e kadar vekillik yaptımsa da son seçimde aday gösterilmedim.

CHP milletvekiliyken seçimin ilk turunda partinin cumhurbaşkanı adayı olan liderine değil, başka bir adaya oy verdim.

Bildiğiniz gibi parti lideri dediğim Kemal Kılıçdaroğlu, diğeri Sinan Oğan.

Oğan’a oy verdim ama Ümit Özdağ’la karşılaşınca da onun sığınmacılar politikasını çok beğendiğimi ve partisine oy vereceğimi söyledim.

Lâtife olsun diye mi öyle söyledim, mutlu olsun diye mi, bilemedim. Orayı hep karıştırıyorum.

Belki Babacan ile karşılaşsaydım, değiştirmeyi düşündüğü Anayasa maddeleri konusundaki fikirlerini çok beğendiğimi de söyleyebilirdim. Hem şirinlik olurdu, hem Babacan mutlu olurdu. Eski arkadaş zaten. Aynı tastan çorba içmişliğimiz vardır.

Televizyondaki yayında, seçimin ikinci turunda ise geçersiz oy kullandığımı söyledim ama tutanak yayınlanınca, oy kullandığım sandıkta hiç geçersiz oy çıkmadığı belli oldu. Garip bir durum. Nasıl olduğunu ben de tam anlayamadım. Belki sandık numaraları karıştı, gidip başka bir sandığa baktılar. Numara bu, karışır karışır. Fakat onlar bir yanlışlık olmadığında ısrarcı. Ne bileyim, belki de haklıdırlar. Numara bu, karışmaz karışmaz.

Gazeteciler cumhurbaşkanı seçiminde mensubu olduğum partinin genel başkanına oy vermediğimi anladıktan sonra (yav arkadaş, bunlardan da bir şey saklanmıyor), milletvekili seçiminde hangi partiye oy verdiğimi merak edip sordular ama ustalıkla gürültüye getirip cevap vermedim. “He, hı” deyip geçiştirdim. Biz kaçın kurasıyız!

Doğrusu şu ki, canlı yayında çapraz sorguya alıp biri oradan, biri buradan üst üste, peş peşe, art arda sorular sorunca insan bir tuhaf oluyor. Hangisine ne cevap vereceğini şaşırıyor. Çapraz mapraz, sorular morular gelince melince, cevap mevap vermek mermek zor mor oluyor moluyor.

Dedim, “Şunlarla bir güzel kafa bulayım”. Her zaman doğruyu söylemek şart mı? Her doğru söylenmek zorunda mı? İnsan arada bir dalgasını geçmeli. En azından böyle bir fırsat bulunca...

“Alın size” dedim içimden, masaya koydum. Dediğim gibi, maksat kafa bulmaktı. Kaç kafa bulduğumu sormayın. Pek bulduğumu söyleyemem. Kafa varsa bende var. Bir de rahmetli hocamızda vardı, kimse inkâr edemez. Başka kafalı birine rastlamadım. Kibirden söylemiyorum, gerçek böyle.

Yeri gelmişken belirteyim, tekrar benzer bir durum olursa, çapraz mapraz sorular morular gelirse, yine kafa mafa bulmaya çalışırım. Bulurum, bulamam, orası ayrı. Önemli olan, siyasetteki istikameti şaşırmamak.

Ben siyasette çizgimi hep korudum. Doğru bildiğimden hiçbir zaman şaşmadım. Daima dümdüz yürüdüm. Bunu herkes bilir.

Ben latif adamım, adım Abdülatif, soyadım Şener.

Bende bunca marifet varken, siyasette beni kim yener?