Belki de işin sırrı Olin’de

Burada on yedi defa seçim kazanan biri var. On yedi defa! Rakamla “17”, Roma rakamıyla “XVII” defa. Girdiği her seçimi kazanmış. Bu seçimlerin tamamı bir gün içinde, bir ay içinde yapılmış değil. Yirmi bir yıla yayılmış. Millet on yedi defa “Sensin” demiş. “Gel” demiş. “Ülkeyi yönet” demiş. “Bu göreve lâyık olan başka biri yok” demiş. “Başımızın tacısın” demiş. Ne güzel demiş!

ZEKÂ nasıl da belli ediyor kendini!

CHP İzmir İl Başkanı, kimsenin aklına gelmeyen bir ayrıntıya dikkat çekti ve son derece önemli bir noktaya temas etti: “Seçim sadece İzmir’de yapılsaydı, Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilirdi.”

Doğru mu? Elbette doğru.

Fakat seçim yalnızca İzmir’de değil, bütün ülkede yapıldı. Hep öyle oluyor. Aksilik işte! Daima Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a kadar bütün illerde, ilçelerde, köylerde vatandaşların önüne sandık gidiyor.

Hem Anadolu’da, hem Trakya’da, hem de yurt dışında…

Kemal Bey’in ifadesiyle, Trakya’nın en güzel ilçelerinden illerini, illerini ilçelerini barından bir Trakya’da, en güzel ilçelerinden illerinden birisi Trakya ve ilçelerinde...

(Oh be... Şaşırmadan tamamlayabildim. Bilmiyorum, belki de bir yerde karıştırmış olabilirim. Zor çünkü. Kemal Bey’in seçilmesi kadar olmasa da bir hayli zor.)

Kemal Bey seçilemediyse, bundandır.

Seçim yalnızca İzmir’de yapılsaydı, mesele bitmişti.

Böyle olmuyor. Hiç olmuyor. Asla istendik neticeyi elde edemiyor Kemal Bey. Bütün Türkiye’de yapılınca, kazanamıyor. İyisi mi bundan sonra seçimi tek İzmir’de yapalım, sonuca hep birlikte razı olalım. Maksat, gönüller bir olsun. Maksat, Kemal Bey seçilsin. Yüksek oyla hem de. Bir defalığına da olsa, seçim kazanmanın keyfini yaşasın. Yaş kemâle ereli çok oldu. Ömür gelip geçiyor. Üç günlük dünyadayız. Üstelik dün bir, bugün iki. Bir tek yarın kaldı. Bundan sonraki seçim zamanını beklemesek daha münasip, daha şık olur onun açısından. Niye daha önce akıl edemediğimize de şaşarız fırsat bulursak.

Dönelim öbür tarafa.

Aslında beri tarafa…

Burada on yedi defa seçim kazanan biri var. On yedi defa!

Rakamla “17”, Roma rakamıyla “XVII” defa.

Girdiği her seçimi kazanmış. Bu seçimlerin tamamı bir gün içinde, bir ay içinde yapılmış değil. Yirmi bir yıla yayılmış. Millet on yedi defa “Sensin” demiş. “Gel” demiş. “Ülkeyi yönet” demiş. “Bu göreve lâyık olan başka biri yok” demiş. “Başımızın tacısın” demiş. Ne güzel demiş!

O da seçimlerde karşısına kim çıktıysa alt etmiş. Muharrem Bey’in dediği gibi, yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş. Bu sözü on yedi defa söylemeyi kimse başaramaz; dolayısıyla burada keselim. Siz varsayın ki on yedi defa yazıldı ve okundu.

Bahsettiğimiz, sürekli kazanmak nasıl bir şeydir, girdiği her seçimden yenik ayrılanlar ne bilsin?

Hayatında bir defa olsun seçim kazanamamış olanlar seçilmeyi, seçilmişliği, kazanmayı bilemezler. Nereden bilsinler, nasıl bilsinler? Balkon konuşması nedir, tahmin bile edemezler. Onlar balkona ancak hava almak için çıkarlar. Oturup çay kahve eşliğinde gün batımını izlemek için çıkarlar. Aşağıda bakkal varsa iple sepet sarkıtıp ekmek yoğurt istemek için çıkarlar.

Bilmeyen yoktur ama yine de önemle tavsiye ederim, balkondan gün doğumunu izlemek de çok keyiflidir. Özellikle namazdan sonra! Günün ilk ışıkları dağların ardından görünmeye başladı mı, yeryüzünün ne kadar ihtişam barındırdığı idrak edilir.

Hazreti Peygamber soyundan geldiği söylenilen Kemal Bey’e böyle bir şeyi tavsiye etmek elbette abestir. Bu söz, kendi aramızda.

Hazreti Peygamber soyundan geldiği iddia edilmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da gün doğumunu veya batımını seyredecek vakit bulabildiğini, bulabileceğini sanmıyorum. Bildiğimiz kadarıyla o her sabah namazından sonra yarım saat kadar Kur’ân-ı Kerim okumaktadır.

İşin sırrı belki buradadır, belki Olin’de…