Beka hattı tehdit altında kalırsa elde var savaş!

Türkiye’nin Beka hattı ister denizden, ister karadan herhangi bir tehdide maruz kaldığı an, bu devlet gözünü kırpmadan savaşa girer ve yanı başındaki coğrafyada oldubittilere asla müsaade etmez. Artık ne ABD’den korkumuz vardır, ne Rusya’dan. Bir devlet büyük olacaksa, büyük rakipler tarafından sınanır.

TÜRKİYE’nin büyümesi ve güçlenmesine bağlı üç temel stratejik hattı vardır. Bu hatları belirlerken nirengi noktası olarak Azerbaycan’ın kuzeyinde ve Kafkasların eşiğinde yer alan Tovuz bölgesini aldım. Bu bölge, 2020 Temmuz’unda Ermenilerin saldırısıyla gündeme gelen ve öneminden dolayı Türkiye ile Azerbaycan’ın Ermenistan ve arkalarındaki güçlere karşı savaşı göze aldıkları önemli bir bölgedir.

Şimdi Tovuz nirengi noktasından çektiğimiz Büyük Türkiye hatlarını üçüncüsünden birincisine doğru sıralayalım:

Bu hatların üçüncü derecede önemli olan hattı, belki yarım asır içinde Türkiye’nin imkân ve kabiliyetleri arttıkça merkeze oturacak olan bir hattır. Bu hatta “Tuna Hattı” adını veriyorum. Bu hattın ana çizgisi Tovuz-Temeşvar-Tuna-Bihaç’tır. Tovuz’dan başlayarak Karadeniz’in kuzeyinden geçen bu hat, Romanya üzerinden Tuna yoluna düşerek Bosna-Hersek’in batı ucundaki serhat kenti olan Bihaç’ta biter. Bu hattın kontrol alanları; Karadeniz, Kırım, Ukrayna, Romanya, Balkanlar ve Bosna-Hersek’tir.

Türkiye’nin ikinci derecede önemli hattı, belki çeyrek asır içinde gündemine oturacak olan “Turan Hattı”dır. Turan hattının ana çizgileri Tovuz-Taşkent-Turfan’dır. Bu hattın kontrol alanları; Türkmenistan, Özbekistan, Afganistan, Pakistan, Tacikistan, Kazakistan, Kırgızistan ve esaret altındaki Doğu Türkistan’dır. Bu hattın çeyrek asır içinde Türklük ve İslâmiyet’in kalbinin attığı yer olacağını öngörüyorum.

Bu hatta şimdilik ucu açık ama ileride üzerinde mutlaka durulması gereken bir ilâve hat daha çekmek lâzımdır. Bu ilâve hat, Turan hattının bir parçası olan Tovuz-Tataristan hattıdır.

Turan hattının güç kazanmasına bağlı olarak bu hattaki faylar da kayarak Turan hattına ilâve olacaktır. Bu hat, Tuna hattındaki Balkanlara benzer. Bu hattaki bütün Müslüman Kafkas muhtar devletlerinin uzak olmayan bir zamanda Rusya boyunduruğundan çıkacağı kesindir. Bu zamanın ne kadar uzak veya yakın olduğunu belirleyecek yegâne ölçüt ise Türkiye’nin gücünde gizlidir.

Bu hatların hiç şüphe yok ki Türkiye açısından en önemli olanı Beka Hattı’dır. Türkiye’nin kaderini belirleyecek hat, bu hattır. Türkiye’nin beka hattı, kelimenin tam anlamıyla onun varlık-yokluk mücadelesidir. Şayet Türkiye bu hattı kendi güvenlik ve stratejik hedeflerinin gerçekleştiği bir alan hâline getirirse, önünde hiçbir gücün duracağını sanmıyorum. Zaten bu hattın Türkiye’nin istediği kıvamı alması, diğer hatların da teminatıdır.

Beka hattının ana çizgileri, Tovuz-Tebriz-Trablusgarp’tır. Kontrol alanları ise Güney Azerbaycan, Körfez ülkeleri, Irak, Suriye, Lübnan, Kıbrıs, Mısır ve Libya’dır. Bu hat Akdeniz’in doğusunu tamamen kontrol eder, batısını ise bu hattın birinci kolu olan Tunus-Cezayir- Fas çizgisi boyunca Atlas Okyanusu’na kadar yarı yarıya denetiminde tutar.

Türkiye’nin şu anki mücadele sahasına bakılırsa doğal olarak mücadelesinin ana ekseninin Beka hattı olduğu görülür. Bu hat Türkiye açısından o kadar hayatîdir ki bu hattın neresinde bir sorun baş verirse, Türkiye’nin kendi güvenlik ve huzuru açısından oraya müdâhil olması gerekir. Şayet o sorunun baş verdiği bölgeyi baskı altında tutmazsa o sorun büyür ve kendi üstüne gelerek kendi varlığını tehdit eder.

Beka hattının en can alıcı noktaları ise Türkiye’nin güney sınırları ve Doğu Akdeniz’dir. Nitekim Türkiye, kaderini değiştiren 15 Temmuz ihanetinden sonra beka mücadelesinin varlık-yokluk alanı olarak bu noktaları belirlemiş ve savaş da dâhil her türlü pozisyonunu buna göre almıştır.

Bu hat, önce Kuzey Suriye, ardından Kuzey Irak’ta gerçekleştirilen yarma harekâtları ve yarma sonucu elde edilen alanlar üzerinde pozisyon alma konumuyla elde tutulmaya başlanmıştır. Bu konum, kendisine yönelecek tehdidi ülke dışında karşılama stratejisiyle ilgilidir. Türkiye, yeni beka sürecinde Beka hattının başlangıç ve sonuç noktaları olan Azerbaycan ve Libya’da varlık göstermek zorunda kalmıştır. Bu bağlamda, düşmek üzere olan Trablusgarp’ı ipten alarak Libya’yı belli bir dengede duracak hâle getirmiş, Karabağ’da Rusya ile savaş ihtimâlini de göze alarak Ermeni işgalini sonuçlandırmıştır.

Şüphesiz beka hattının başlangıç ve sonuç noktalarındaki başarı, Türkiye’yi yeni bir oyuncu ve eksen olarak ortaya çıkarmıştır. Türkiye’nin önündeki setleri kısa sürede yıkmaya muktedir olduğunu gören güçler, onu durdurmak için her türlü hile ve entrikayla Beka hattında yeni mayınlı alanlar inşâ etmeye başlamışlardır.

ABD, sınırlarımızın güneyinde her gün yeni bir isim verdiği PKK ve DEAŞ gibi öz örgütleriyle kukla devletçikler kurup sınırlarımızı değiştirmek ve bölgeyi İsrail’in denetiminde tutmak istemektedir. Rusya, Deli Petro’dan beri Akdeniz sularına inmek rüyasıyla tutuşmakta idi. Suriye’deki kaos onun da işine yaradı ve Rejim üzerinden o da Suriye’de pozisyon aldı.

An itibarıyla Türkiye’nin beka hattını, dünyanın iki süper gücü olan ABD ve Rusya, kuklaları vasıtasıyla tutarak onun toprak bütünlüğünü tehdit etmektedirler. Bu, başa çıkılması elzem olan büyük bir risk ve zorluktur elbet. Ancak Türkiye, her iki süper güce rağmen canını dişine takarak bölgeye üç harekât düzenlemiş ve bu harekâtlar neticesinde hem DEAŞ tiyatrosuna son vermiş, hem de PKK’nın koridor devletçik hayâlini bitirmiştir. Aslında Türkiye, görünürde DEAŞ ve PKK’yı bitirirken arka plânda ABD’nin bölgedeki oyunlarına ve çıkarlarına ağır darbeler vurmuştur.

Trump döneminde bölgeyi ABD’nin tasallutundan büyük ölçüde kurtararak kendi amaçlarını gerçekleştiren Türkiye, yeni başkanı Biden döneminde ABD’nin bölgeye yeniden dönme -zaten gitmemişti- sinyalleri üzerine diken üstündedir; ancak bu durum, kararlılık ve mücadele azmini daha da arttırmıştır.

Sınırlarımızın dibinde bir kukla devlet kurma fikrinden vazgeçmeyen ABD, bölgeyi istikrarsızlaştıracak yapılara sürekli silah ve malî destek sağlayarak kendini içinden çıkamayacağı ve bedeller ödeyeceği bir sarmalın içine bırakmış görünüyor. Sahadaki oyunları Türkiye tarafından bozuldukça hemen iç kamuoyuna oynayıp elinde kalan işbirlikçileriyle Türkiye’yi içeriden sıkıştırmaya kalkışmakta ama her defasında tutunduğu bir dalı kesilerek zayıflatılmaktadır.

Özelikle Türkiye’nin son Gara harekâtında yapmaya çalıştığı oyunlar, yeni Türkiye tarafından ânında deşifre edilerek etkisiz hâle getirilmiştir.

Bu hat üzerinde 2020 yılının 27 Şubat günü Rusya’nın İdlip’te 34 vatan evlâdımızı şehit eden kahpeliği de ânında cevaplanmış, Rusya ve şürekâsı olan Rejim ile İran, bölgedeki en büyük kayıplarını üç dört gün içinde alarak bu kalleşliklerinin bedelini ağır bir şekilde ödemişlerdir. Türkiye’nin bu operasyonu, dünyaya Rusya’nın efsane hâline gelmiş hava savunma sistemlerinin ve ağır mekanik silahlarının işe yaramadığını açıkça göstermiş, Türkiye bu harekâttan elde ettiği deneyimle Rusya’ya Libya ve Dağlık Karabağ’da ağır bir çıkar ve nüfuz zayiatı verdirerek bedel ödetmeye devam etmiştir.

Türkiye, Kuzey Irak’ta bir oya gibi işlediği Pençe Harekâtları ile Sincar’a doğru gelmekte ve bölgede kuklaları vasıtasıyla varlık gösteren ABD ve Rusya’nın uykularını kaçırmaktadır. Artık Türkiye de oyunu bir büyük devlet gibi kuralına göre oynamakta ve bölgede hem Rejimi, hem YPG’yi, hem de İran milislerini durduracak bir yapı hâline gelen SMO üzerinden güç göstermektedir.

Türkiye bütün çabasını Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’yi birleştirecek 40 kilometrelik bir güvenlik kuşağına odaklamış görünmektedir. Her gün yeni bir harekâtla bu hedefine adım adım yaklaşmakta, bölgedeki güçler ile kuklalarının harekât alanını gittikçe daraltmaktadır. Türkiye’nin en son Gara harekâtıyla ABD’ye verdiği mesaj, “Her şeyi göze aldım, gerekirse sana ağır bir bedel ödetmeye hazırım!” mesajıdır.

Beka hattının Tebriz noktası, şimdilik kanayan yara hâlinde durmaktadır. Başkan Erdoğan’ın 10 Aralık 2020’de Bakü’de okuduğu şiir, İran’ın zaaflarını bütün çıplaklığıyla görmemize yetti de arttı bile. Günü gelince nereyi kaşıyacağımızı çok iyi biliyoruz. Bulduğu her fırsatta paçamızı ısıran İran, vaktine hazır olsun!

Beka hattının diğer bir sıcak noktası ise Doğu Akdeniz’dir. Doğu Akdeniz’de ABD ve AB, Yunanistan’ı bir proksi devlet gibi kullanıp üzerimize saldırtabilir. Ancak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yeni silah ve savaş doktriniyle yapılanmış olan deniz gücünün savaş kabiliyeti son derece caydırıcıdır.

Türkiye’nin Suriye, Libya ve Karabağ’da elde ettiği savaş deneyimi, coğrafî derinliği bulunmayan Yunanistan’ı kısa sürede Ermenistan’ın içine düştüğü duruma düşürür. Böyle bir durumda Yunanistan, hem elindeki adaları, hem de Batı Trakya’yı kaybedebilir.

Velhasıl, Türkiye’nin Beka hattı ister denizden, ister karadan herhangi bir tehdide maruz kaldığı an, bu devlet gözünü kırpmadan savaşa girer ve yanı başındaki coğrafyada oldubittilere asla müsaade etmez. Artık ne ABD’den korkumuz vardır, ne Rusya’dan. Bir devlet büyük olacaksa, büyük rakipler tarafından sınanır.

Vesselâm...