Bazısı ayrım sever

Günlük hayatın, iş dünyasının, spor camiasının, sanat ve siyâset politikalarının tamamında, insanî olmayan her türlü ayrımın normal hâle gelmesine katkı sağlayacak her türlü söylem ve tavrı ayırt etmek, temizlemek zorundayız. Bilhassa mizah örtüsüne bürünen her türlü ayrımcılık ve haksızlık, yanıtsız kalmamalı!

HAK arayışının, insanın varlığından mütevellit bir geçmişi var. Tarihin insanî açıdan en acı dönemlerine de bu arayış ve kazançların bedelleri damga vurmuş çoğunlukla.

Öyle “hoş” söylemlerle “hoş sonuçlar” alabilmek gibi bir denklem kurulamıyor elbette alışılmışın terki yahut gücün nispeten dahi olsa paylaştırılması söz konusu olduğunda.

Irkçılığın bu çağlarda esâmesi okunamıyor olmalı iken, sözde medeniyetin en mükemmel hâlini bulmuş olması gereken bu zamanda hâlâ en çirkin örneklerini yaşıyorken, hak kavramı, hakların bir lûtuf gibi sunuluyor olması, kendi seçkin sınıfsal varlığından doğrudan hak ettiği şeyleri bir başkasına çok gören zihniyeti düşünüyorum…

Daha kaç nesil, kaç bedel ödeyecek en temel haklar için, kim bilir… Bir yanda kadını hâlâ kendinden aşağıda gören zihniyet, bir yanda etnik kökeninden dolayı kendini daha çok ispatlamak zorunda bırakılan insanlar…

Dinin, rengin, kimliğin türlü türlü ayrımı, insan olmanın ortak paydasını yok sayan her türlü bakış…

“Seçkin Batı” (!) algısı ve “olağan şüpheli Orta Doğulu”(!)…

Bu dünyanın kendinden büyük acıları var hak hukuk bilmemenin, tanımamanın, hukukun altını oymanın doğurduğu.

Zencilerin özgür yaşama hakkından, dinî bir kimlikle kamusal alanda var olabilme mücadelesine dek ayrı alanlarda ayrı sınıflar ve ayrımlar söz konusu olsa da yaşananların sebebi her konuda aynı: Üstünlük inancı… Paranın, gücün ve sınıfların kutsanışı…

Bugün bireylere ve toplumlara saldırının onlarca türü yapılabiliyorken, bu hakların ve kullanımının tanımını daha net yapmak zorundayız. Bu, kendi insanlığımızın sağlaması da olacak.

Günlük hayatın, iş dünyasının, spor camiasının, sanat ve siyâset politikalarının tamamında, insanî olmayan her türlü ayrımın normal hâle gelmesine katkı sağlayacak her türlü söylem ve tavrı ayırt etmek, temizlemek zorundayız. Bilhassa mizah örtüsüne bürünen her türlü ayrımcılık ve haksızlık, yanıtsız kalmamalı!

Üstünlüğün ancak erdem ve insanî standartlardaki gerçek kalite ile olduğu bir yeni norm oluşturmadan, cezaî yaptırımların bir anlamı olmuyor.

Bunu sağlamak da benim görevim, bizim görevimiz!

Buna en yakın çevrenizden ve muhataplarınızdan başlamak üzere yön vermek, doğru bir yaklaşımı sahiplenmek, sizin sorumluluğunuz! Elimizle, dilimizle, kalemimiz yahut klavyemizle, dünyanın öbür ucunda gerçekleşen bir ihlâl olsa da ayrımın ta içimize ve bütün toplumlara bir dinamit olduğunun bilinciyle hepimizin sorunu…