Bazen aşk, bazen ağaçtır insan

İnsan, çabuk etkilenip değişebilen zayıflıkta yaratılmış naif ve zarif bir varlıktır. İnsan mevsimlerden ve şartlardan, soğuktan ve sıcaktan, bazen bir bakıştan, bir davranıştan, bir olaydan, bir kelimeden bile etkilenip değişik tutum ve davranışlar geliştirebilmekte, daralışlar ve genişlemeler yaşayabilmektedir.

“BEN” diyordu Atilla İlhan, “Oysa ben, akşam olmuşum/ Yapraklarım dökülüyor/ Usul usul/ Adım sonbahar”...

“İnsan” diyorum ben de, “İnsan bazen aşktır/ Bazen rüzgâra meydan okuyan ağaçtır/ Bazen bolluğun içinde açtır/ Boşlukta sevgiye muhtaçtır/ Bazen rüzgârda sallanan yapraktır/ Bazen kana susamış bir bıçaktır/ İştahlı bir ıstıraptır bazen/ İnsan, hasreti hasretle aramak/ Sırların içinde susmak/ Öteki dünyaya susamaktır/ Elbiseler içinde ruhu çıplaktır/ Hayatın sonunda topraktır insan, toprak”...

İnsanlar da çiçek açar, yaprak açar, meyve verir, bazen güzel kokular salar etrafına tıpkı ağaçlar ve çiçekler gibi. Gül kokar bazen, bazen misk-i amber kokar insan; bazen sevgi ile gülücük dağıtarak etrafına ortamın havasını, mevsimini değiştiriverir. Bazen soğuk mevsimlerin içinde sıcak iklimler bulur kendine, sıcak ortamlar oluşturur. Sevgi ve umuttan uzak olduğu, merhametten yoksun kaldığı için buz kesilip donan, donuklaşan ortamları yüreğiyle ısıtır, üfleyip püfleyerek nefesiyle harlar, hızlandırır ısınmasını buzdan mevsimlerin.

Bazen ise dalları kuruyup yaprak döker, goncası solup çiçek döker, gamzesi büzüşüp gülücük döker, meyvesi kuruyup harap olur, mevsim soğuk olduğu zaman tıpkı ağaçlar, çiçekler ve ekinler gibi, tıpkı dağlar ve bahçeler gibi yeşilliği kuruyup kaybolur. Soğuk, hükümranlığını belli ettirir ve hayatı felç ettiği gibi insanın içini ve dışını da hercümerç eder. Soğuk mevsimde kuruyan çiçekler, ağaçlar gibi, enerjisi azalır ve hareketsiz kalır insanın bedeni.

İklimler ve mevsimler bitkileri ve hayvanları etkisi altına aldığı gibi insanlar üzerinde de büyük etkiye sahiptirler. Bu etki bazen olumlu, bazen olumsuz olmaktadır. Bazen de tersine dönebilmekte, bazen insan soğuk havaları/iklimleri tıpkı bir rüzgâr, bir yağmur gibi değiştirip dönüştürebilmektedir.

İnsan, çabuk etkilenip değişebilen zayıflıkta yaratılmış naif ve zarif bir varlıktır. İnsan mevsimlerden ve şartlardan, soğuktan ve sıcaktan, bazen bir bakıştan, bir davranıştan, bir olaydan, bir kelimeden bile etkilenip değişik tutum ve davranışlar geliştirebilmekte, daralışlar ve genişlemeler yaşayabilmektedir.

Sadece bir mevsim değil, bazen bir gece havası, yıldızlı, yaldızlı ve ışıltılı bir gece demi bile insanın duygu ve düşüncelerini değiştirebilmektedir. Dolunayın yeryüzünü aydınlattığı bir gecede insan sevgi ve aşktır; dalları aşk meyvesi ve çiçeklerle dolu yeşil bir ağaçtır. Medeniyetin köklerine bağlanmış bir tarihtir millî bir günde. İtaatkâr, merhametli ve cömerttir insan bir kandil gecesinde. Barış dolu, güler yüzlü, umutlu ve mutludur insan bir bayram gününde. Sevgi ve merhamet dolu bir ortamda, barış ve özgürlük ülkesinde hep umut doludur, hep gamzesinde gülücükler vardır. Sevgi, aşk ve merhamet kaynar yüreğinde…

Bir adam, evinin kapısına hızla vurarak bir olay, bir gürültü ile yüreğinin kapısını sertçe çarparak rahatsız ediyorsa, o zaman da sinir ve öfke dolu olur insan.  

Bahar insanın hayatını düğüne çevirirken, kış yasa boğar adeta insanı ve kâinatı. İlkbaharda doğa uyanıp yeşerdiğinde, çiçeklenip meyve verdiğinde, insan buna karşı kayıtsız kalmamaktadır. Tıpkı doğa gibi, bir parçası olduğu toprak gibi, insanın iç dünyası da uyanıp yeşermekte, çiçeklenip meyve vermektedir. Hormonları çoğalıp ruhu canlanmakta, sevgiye ve sevmeye dair duyguları çoğalıp kâinata ve insanlara aşk ile bakmaya başlamaktadır.

Güneş doğarken ve ay bulutların arasından yükselirken, insan nasıl da dipdiri bir ruhla bakmaktadır gökyüzüne. Şafak söküp sabah olduğunda insan nasıl da umut ve heyecanla adım atmaktadır yeryüzünde. Akşam olup karanlık çöktüğünde insan nasıl da içine çekilip evine kapanmaktadır, öyle değil mi? Kafesinde bir bülbül bile nasıl da iştiyakla ötmektedir! Deniz, mavi ve sakinken nasıl da insanları çekmekte kıyılarına, sularına, martılar nasıl da avaz avaz ötmektedir. Deniz dalgalar ile çırpınırken nasıl da kaçmaktadır insanlar, gemiler, sandallar ve kuşlar… Yağmur yağarken kâinat nasıl sevinmekte ve insanlar nasıl da çekilmektedir kapalı mekânlara…