Bayram yapabilecek miyiz?

Ramazan-ı Şerif’e girerken, ahiretimizi ve dünyamızı mamur etmek için şevkle mukabelelere, teravih namazlarına, iftar davetlerine koştururken, Müslüman ülkelerdeki kıyımlara bîgâne kalacağız yine.

“‘NASILSIN?’ diyorlar, ‘İyiyim’ diyorum. Ama korkuyorum… Birileri Allah yolunda, kimileri tecavüze uğrayıp, kimileri lime lime edilip öldürülerek Cennet’e giderken, ben gürbüz bir beden, rahat bir kafa, tam tekmil bir sofrayla Cennet’e gitmeyi umuyorum ya, işte bu yüzden korkuyorum!

‘İyiyim’ diyor, hatta bazen yanına ‘Elhamdülillah’ bile ekliyorum.

Dünden kalan yemek yenmeyince, bir kaba koyup köpeklere veriyorum…

‘İyiyim’ diyorum, iyi olan her şeyi seviyorum. Ağaçları, hayvanları, kuşları, çocukları… Ama lütfen öldürülmüş çocukları göstermeyin bana, bakamıyorum!

İyiyim gerçekten! Oğlan iyi okul tutturursa, daha büyük bir eve çıkarsam, mobilyaları değiştirirsem, biraz kilo da verebilirsem daha iyi olacağım…

‘İyiyim’ diyorum… Gerçi geçenlerde eşim evlilik yıldönümümüzü unutmuştu, doğum günümde çiçek almamıştı, zaten bir aydır yemeğe de götürmüyor ama olsun, sabırlı insanımdır ben. ‘İyiyim’ diyeyim, iyi olayım…

İyiyim, iyiyim, Orta Afrika’da satırlarla doğranan ben değilim. Suriye’de ırzına geçilen, evi yıkılıp çocukları gözleri önünde öldürülen, yurdundan sürülen ben değilim. Arakan’da, Doğu Türkistan’da yakılan ben değilim. Ben değilim kafasına vurulup ekmeği elinden alınan. Darbeye hayır dediği için idama mahkûm edilen ben değilim. Şükür ki Gazze’de bomba atılan benim iftar sofram değil…

İyiyim, iyiyim… Cennet’i garantilemiş, Cehennem’den azat edilmiş gibiyim. Bütün amellerimin yüz puan edeceği kesin! Ramazan’da orucum, kandillerde namazım… Kapıcıya 5 lira fazla verdim bu ay. Ah, nasıl da insancılım…”

***

Çok sevdiğim bir dostumun sosyal medyada paylaşmış olduğu bu ifadeler içime taş gibi oturdu.

Ramazan-ı Şerif’e girerken, ahiretimizi ve dünyamızı mamur etmek için şevkle mukabelelere, teravih namazlarına, iftar davetlerine koştururken, Müslüman ülkelerdeki kıyımlara bîgâne kalacağız yine. Gazete okuyacak, haber dinleyecek vakit bulamayacağız. Bir Ramazan akşamı iftardan sonra bir haber bakayım dediğimde, bizim tuzu kuru çocuklarımız sahillerde tatil yaparken, Gazze’de bir sahilde masum masum oynayan çocukları, üzerlerine bomba atılmış hâlde göreceğim belki de. Minik cesetleri ortalıkta, her yer yıkık ve kan gölü…

Ne kaldı ki şurada Ramazan’a? Hele bayram yapabilecek miyiz acaba?

Filistin’de olduğu gibi dünyanın pek çok yerinde Müslüman kardeşlerimizin oluk oluk kanları akarken bayram yapabilecek miyiz? Annem ve babamı ahiret âlemine yolcu ettiğimden bu yana bayram sabahları bana hep hüzün verir, bu insanlık trajedisi ise tuz biber olup canımı acıtıyor.

İftar ve sahurda yiyeceğimiz lokmalar boğazıma dizilecek. Yatağa uzanıp gözümü kapattığım anda, kolu, bacağı, bedeni parçalanmış o masum çocuklar, anneler, babalar gözümün önüne geliyor sürekli. Beş tane torunum var ve ben onları düşünüyorum. Rabbim esirgesin…

Allah’ım, yardım eyle!

Duâdan başka şey gelmiyor elimizden.

Allah’ım, bir şey yazmaktan bile utanıyorum. Gazzeli kardeşlerimiz demeye bile dilim varmıyor. Kardeşlik bunu mu gerektirir? Kardeş, kardeşinin yanında olmaz mı? Sadece yazılarda bunu dile getirebildiğimiz için ve bir şey yapamamanın acizliği içinde ne kadar çaresiziz!
Müntakim olan, Kahhar olan Allah’ım! Milyonların intikamını al ve zalimleri kahr-u perişan eyle!