Bayrak kaderdir

Avrupa’nın yarısından çoğu ABD’nin Irak’a ölüm, kan, zulüm ve gözyaşı değil, demokrasi getirdiğine inanıyor hâlâ. Dedim ya, bayraklar da kaderleri sanırım ülkelerin. Müslüman ülkelerin bayraklarında yeşil, siyah ve kırmızı renkler hâkim genelde. Müslümanlığı temsilen yeşil, saçlarının ve gözlerinin rengi siyah ve “kan” kırmızısı...

“COĞRAFYA kaderdir” demiş vakt-i zamanında İbni Haldun. Sanırım bayraklar da kaderidir milletlerin.

Yarısı mavi, yarısı sarı olan Ukrayna bayrağı, sarı saçlı ve mavi gözlü insanları temsil ediyor olmalı.

Savaşın şiddetinden kaçan sarı saçlı, mavi gözlü Ukraynalılar Avrupa’nın tren garlarında çiçeklerle karşılanıyorlar.

Polonya sınırında kurulan çadırlarda bu zavallı ve masum insanlara bedava kumanyalar dağıtılıyor. İnsanî yardımlarda bulunuluyor.

Hazırda bekleyen onlarca otobüsle, sınırda birikmiş Ukraynalılara Avrupa’da hangi şehre gitmek istedikleri konusunda özgürce seçim imkânı tanınıyor.

Seç, beğen, git. Berlin mi, Paris mi, Roma mı?

Helâli hoş olsun! Ne güzel manzaralar bunlar insanlık adına. Olması gereken tam da bu zaten.

Bir hafta on günde bir buçuk milyon Ukraynalı ülkesini terk etmiş. Bakalım toplam sayı kaça ulaşacak.

Berna Laçin’inden Nevşin Mengü’süne kadar birçok ünlü eşhas savaşın ne kadar kötü olduğundan dem vuruyor paylaşımlarında.

Yazık değil miymiş bu masum insanlara? İçleri sızlıyormuş, gördüklerine dayanamıyorlarmış. Şehirler mahvoluyormuş.

Bunlar ne kadar da güzel insanî hisler böyle!

En azından -gerektiğinde ortaya çıkabilecek kadar- insanî hislerinin olduğunu görmek sevindirici.

Evet, savaş kötüdür. Hiçbir savaşın kazananına şahit olmadık yakın tarihte.

Savaş, çocukları annesiz-babasız, anne-babaları çocuksuz, insanları evsiz, barksız, çaresiz bırakır.

Savaş, kan demektir, ölüm demektir, zulüm demektir, kitlesel göç demektir.

İlgili zevatın bunları hatırlamış olması memnuniyet verici.

Zira el kadar Aylan bebek ruhunu teslim edip sahilimize vurduğunda, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de masum insanların üzerine “demokrasi bombaları” yağarken bu zevatın kayıtsızlığı yahut körlüğü hepimizin malûmu.

Ukrayna’dan kaçan insanlara gösterilen hoşgörü ve anlayışın bir damlasını görememiştik sınırımıza yığılan çoluk çocuk için.

Bu ülkelerde evini barkını, hatta ailesinin yarısını kaybedip kaçmak zorunda kalan insanları Avrupa sınırlarında bekleyen, insanî yardım çadırları, otobüsler, çiçekler değil; jiletli teller, silahlı askerler, tekmeler, çelmeler, kurşunlar, ölümlerdi.

Akdeniz ve Ege’de göçmenlere ait botları zıpkınlarla karşılamıştı medenî (!) Avrupa. Ne de insanî (!) bir “Hoş geldiniz” partisi…

Avrupa’nın yarısından çoğu ABD’nin Irak’a ölüm, kan, zulüm ve gözyaşı değil, demokrasi getirdiğine inanıyor hâlâ.

Dedim ya, bayraklar da kaderleri sanırım ülkelerin. Müslüman ülkelerin bayraklarında yeşil, siyah ve kırmızı renkler hâkim genelde.

Müslümanlığı temsilen yeşil, saçlarının ve gözlerinin rengi siyah ve “kan” kırmızısı...

Avrupa’nın Müslüman ülkelerdeki savaşlara ve Müslüman göçmenlere karşı yaklaşımı konusunda bundan sonrası için de bir beklentim yok kesinlikle.

Onlar için göçmenin Hıristiyan, sarı saçlı ve mavi gözlü olanı makbuldür.

Onlar için savaş, bombalar bir Hıristiyan şehre düşüyorsa kötüdür.

Bunun değişeceğini hiç zannetmiyorum.

Lâkin içimizdeki “hümanist zevat”, umarım -en azından bundan sonrası için- ülkelerine ve insanlığa karşı asimetrik ilişkilerini bir kenara bırakır, aynı hassasiyeti tüm savaşlar, tüm masumlar ve tüm göçmenler için de gösterirler.

Bir ümit işte benimkisi de… Ümit fakirin ekmeği.

Kalınız sağlıcakla efendim…