Bay Kemal’den Baybay Kemal’e

Hafta sonu DSP’nin eski Genel Başkanı Masum Türker, iddialı bir yorumda bulundu ve “Kılıçdaroğlu ve Akşener’in üzerinde anlaşacakları adayı” açıkladığını söyledi. Bahsedilen şartlara uyan tek adayın Ali Babacan olacağını ve AK Parti’yi tir tir titreteceğini ileri sürdü.

SON yerel seçimlerin yapıldığı 2019 yılından beridir gündemden düşmeyen bir ana başlığımız var: “2023 Seçimlerinde Cumhurbaşkanı kim olacak?”

Bu sorunun cevabını, seçimin öngörülen tarihte yapılmasını müteakip, seçim gecesi sandıklardan yansıyan oy oranları ile tahmin etmek mümkün. Ama evvelinde “Kim aday olacak?” sorusuna cevap arıyoruz.

Her ne kadar Cumhur İttifakı’nın en büyük ortağı pozisyonunda olup, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, “2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri” için “Aday belli, karar net” sloganıyla 81 ilde mitinglerle ifade etse de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şimdiye kadar bir kez dillendirdiği adaylık konusunda şu ana kadar net ve yüzde yüz belirlenmiş bir aday bulunmuyor.

Öte taraftan, Millet İttifakınca kurulan “Altılı Masa” da geçen süre içinde adayını açıklamada geç kaldı. Ama milletin gönlünde, daha doğrusu ittifak kanadında yer alan seçmenler, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun aday ilân edilmesini istiyorlar ve bu konuda ısrarcılar.

İkinci sırada ise sessiz adımlarla ilerleyen ve üç buçuk yıldan bu yana ilk kez dile getirdiği “Ben de varım” mealindeki “Görevden kaçmam” cümlesini kuran Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş yer alıyor.

Her iki Büyükşehir Belediye Başkanının intisap ettiği CHP kanadında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu aylardır aday gibi bir duruş sergiliyor. Söylemlerinden bunu anlamak için kâhin olmaya hacet yok.

Bay Kemal’in heyecanını anlamak mümkün ancak seçim kazanmanın, Saraçhane’de kravat çözmek ve beyaz gömleğin kolunu katlamakla olmadığını yanındakilerden birinin ona söylemesi lâzım.

Adaylık elbette hakkıdır ve her parti lideri gibi kendisi de aday olabilir -ki demokrasimiz bu konuda açık hüküm bırakmıştır-. Yalnız bundan 5 yıl önce kendi ağzından çıkan “Partili cumhurbaşkanına karşıyız” söylemini unutmuşa benziyor. Yine iş, yakınlarına ve yanındakilere düşüyor. “Efendim, beş yıl önceki demecinizde karşı olduğunuz makama hazırlanıyorsunuz ama bunu halkımıza nasıl izah edeceğiz?” demeli ve çözüm aramalılar.

Kendilerine jest yaparak ben önereyim çözümü: CHP Genel Başkanlığı’ndan derhâl istifa etmeli. Bunu göze alabilir mi? İşte bunu bilmiyoruz.

Zira Kılıçdaroğlu, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” istemeyecektir. Biliyor ki, aday olduktan sonra ya Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak ya da bir seçimi daha mağlûbiyetle kapatacak ve aynı zamanda CHP koltuğunu da kaybedecek. Bunun provasını “Ahmak Dâvâsı”nın karara bağlandığı gün Almanya’ya gittiğinde verdi. Gerçi pirince dokunamadan “jet” hızıyla pazardan döndü ama olsun. En azından bulgurunu korudu. O da şimdilik!

O akşam, meydan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile İyi Parti lideri Akşener arasında adil bir şekilde taksim edilmişti. Kendisine balkon konuşması yaptırılan İmamoğlu ile kavgalı olmalarına rağmen otobüs üstünde olan CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu olası boşlukta CHP ya da İstanbul koltuğu için adaylık heyecanına dair derin bir tefekkür yaptı.

Kamuoyu, İmamoğlu’nun verilen cezadan dolayı demoralize olacağını beklerken, onun vakur bir eda ile zafer pozları vermeye, çıtayı yükseltmeye, vitesi artırmaya gayret ettiğine şahitlik etti. Fakat “Ama neden?” demediği gibi, daha önce kollarını kıvırdığı gömleğini level atlayarak çıkarabileceği potansiyeli de kendisinde göremedi.

Yalnız bir gerçek var: Bundan sonra yarını düşleyerek, söylemlerinde hep demokrasi, adalet, hukuk, memleket, hizmet olacak. Ve sıklıkla türbe ziyaretleri yapacak.

Saraçhane darbesi

O gün tuzak kuranlar ile tuzağa düşürülenler aynı meydanı paylaştı. Bu her iki ittifak için aynı sonuca endeksli şekilde bir taşla iki kuş vurma hamlesiydi. Tıpkı satrançtaki hamleler gibi sonraki adımı tasavvur etme, rakibi analiz etme ve ona göre refleks göstermeye dayalı…

AK Parti kanadındaki derin sessizlik ve sevinmeden ziyade “belirsizlik” olarak görülen bu karara ait bir tepki verilmeyişi, hatta Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuyu gündeme getirmemesi, ileri sürdüğüm tezi kuvvetler mahiyette.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bundan 24 yıl önce Saraçhane’de başlayan hikâyesinin altına konulan karbondan yeni bir hikâye devşirmeye gayret edenler ve onu hikâyenin başladığı yerde nakavt etme emelini ve iştihasını sürdürenler, bilinmeli ki küçük de olsa bir darbe de kendi Genel Başkanlarına yönelik hazırladılar ve bunda da başarılı oldular.

Görünen o ki, Kılıçdaroğlu ya adaylığı revize edecek ve çekilecek ya da inadına “Dönmem bu yoldan!” diyerek o seçime girecek. Girebilir, en başta da dedik, hakkıdır. Ancak bu şartlarda kazanma şansını yüzde 15 oranında düşürmüş olacak.

Davul da, tokmak da o akşam başka bir figürün eline geçti. Bu sonuçla Bay Kemel’a yol görünürken, uğurlanış seremonisinde “Baybay Kemal” seslenişini duyabilir.

Hafta sonu DSP’nin eski Genel Başkanı Masum Türker, iddialı bir yorumda bulundu ve “Kılıçdaroğlu ve Akşener’in üzerinde anlaşacakları adayı” açıkladığını söyledi. Bahsedilen şartlara uyan tek adayın Ali Babacan olacağını ve AK Parti’yi tir tir titreteceğini ileri sürdü.

Türker’e göre Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayıyla ilgili Kemal Kılıçdaroğlu, kendi adaylığı konusunda Meral Akşener’i ikna edemezse, ikisi birlikte DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı aday göstereceklermiş.
Altılı Masa’nın çekmecesinde bir önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül isminin de durduğunu biliyoruz.

Aynı masadalar ama aynı görüşte değiller henüz. Çoklu aday konusu masa gündeminde olsa da 2018’de denenen bu yöntemin uygulanabilirliği oldukça düşük ve muhalefet bunu riskli buluyor.

Son birkaç yıldır “Orman yangınları söndürülecek mi?”, “Müsilaj temizlenecek mi?”, “Pandemi bitecek mi?”, “EYT çözüme kavuşacak mı?”, “Dünya kupasını Messi, Ronaldo, Mbappe ile Neymar’ın top koşturduğu millî takımlardan hangisi kazanacak?” ve “Asgarî ücret ne kadar artacak?” sorularına cevap aradık ve bulduk. Geriye bir tek 2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde kimin kazanacağı değil, kimin ya da kimlerin aday olacağı sorusuna cevap bulmak kaldı.

Bu soruya cevap bulmamızı, öncelikle yargının vereceği devam niteliğindeki kararları ile YSK ve İçişleri Bakanlığı’nın tavrı belirleyecek.