Bay Baydın esmiş, CHP darbeci kesilmiş, PKK’lı deşifre etmiş, ABD “Hani bana, hani bana?” demiş!

Meğer birileri maşanın ucuna Bay Baydın’ı yerleştirmiş, eline kibriti tutuşturmuş, seyre dalmış. Amma ummadık taş baş yarmasın mı? Bay Baydın da maşayı tutanlardan nasıl bir cesaret almışsa, bir esmiş, bir gürlemiş... E tabiî rüzgâr okyanus ötesinden esince, bizim CHP’liler de cereyanda kalmış!

BU yılın Nisan sonu ile Mayıs ayının ilk günlerinde CHP Milletvekili Özgür Özel ile CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun “darbe” tellallığına soyunduklarına şâhit olduğumuzda, “Dünya Koronavirüs tehdidi altındayken bu CHP’lilerin darbe iştahını ne açmış olabilir?” diye düşünmekten kendimizi alamamıştık.

Özel’in, “Saray rejiminin, saray düzeninin sonu geliyor!” ifadeleriyle başlayıp arkasındaki rüzgârın hızıyla sürüklenerek pervasızca, “Herkes şunu bilsin: Bütün devlet memurları, görevini devlet memuru gibi yapan devlet memurları, hangi ülkeye hizmet ettiğini bilen çok değerli bürokratlar hiç korkmasınlar! Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelir, saat gibi işlemeye başlar. O saatin en kıymetli çarkları siz olursunuz. Eğer koltuğunuza liyakatle oturdunuz, devletinize sadâkatle çalışıyorsanız…” dediğini hatırlayacaksınız.

Kaftancıoğlu’nun ise, “İktidar değişikliği değil, bir sistem değişikliğine gidişatı görüyorum ve böyle olacağını da düşünüyorum” şeklindeki beyanıyla alenî darbe beklentisi yahut kurgusu içinde olduğunu da unuttuğunuzu sanmıyorum.

Hâlden anlayanlar olarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Türkiye’de demokrasi yok” sızlanmalarını, her seçim sonrası CHP seçmenine ithafen “Bekledim de gelmedin, hiç mi beni sevmedin” şarkısını CHP’nin gelmiş geçmiş seçim hezîmetleri hürmetine mırıldandığını da bildiğimizden, kâle almıyoruz bile...

Mayıs ayında epey harâretli tartışmalara sebep olan ve AK Partili Hükûmet yetkililerinin tepkileriyle ağızlarının payını alıp önce inkâra yeltenen, sonra cezaî müeyyidelerle yüzleşen Özel ve Kaftancıoğlu’nun “darbe” imalarının ABD’de körüklenmiş bir ateşin dumanı olduğunu tahmin ediyorduk. Biliyorduk ateş olmayan yerden duman tütmeyeceğini de...

Belliydi ateş yakmakta, can almakta, coğrafyaları hallaç pamuğu gibi atmakta üzerine olmayan ABD’de odunların dizilip ateşe verildiği... Ama ilk kibriti kim yaktı, odunları kim tutuşturdu, hangi maşa karıştırdı da ateşin dumanı bize ulaştı, meçhuldü.

Meğer birileri maşanın ucuna Bay Baydın’ı yerleştirmiş, eline kibriti tutuşturmuş, seyre dalmış. Amma ummadık taş baş yarmasın mı?

Bay Baydın da maşayı tutanlardan nasıl bir cesaret almışsa, bir esmiş, bir gürlemiş... E tabiî rüzgâr okyanus ötesinden esince, bizim CHP’liler de cereyanda kalmış!

Bilirsiniz, tehlikelidir ters esen rüzgârın cereyanına kapılmak. Kas tutulması, yüz felci gibi kalıcı hasarlara, zatürre, sinüzit, menenjit gibi kafa rahatsızlıklarına, akıl tutulmalarına sebep olabilir.

Bay Baydın, bundan 8 ay evvel, ABD’de Kasım ayında yapılacak Başkanlık Seçimleri için henüz Demokratların aday adayı iken New York Times editörleriyle yaptığı 85 dakikalık konuşmasında çakmış o dumanı buram buram darbe kokan ateşin kibritini.

Anlaşılan o ki, ayakları yere basmayan, muhalefeti ülkenin menfaatleri için iktidar partisini harekete geçirmek olduğu gerçeğinden yüksünüp ecnebice bir tutku, bir öykünmeyle vatanına muhalif olmayı (yani hain) meslekten sayan kimi CHP’lilere daha erken ulaşmış bu duman…  

Bay Baydın, “Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile. Peki, biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz” deyiverince, Türkiye hakkında hâdsizce sözler edince, duman tütmüş de tütmüş...

Eh, göz gözü görmez duman yoğun olunca! Bu körlüğe bir de “Kişi kendinden bilir işi” pratiği eklenince, Özel’in Hangi ülkeye hizmet ettiğini bilen çok değerli bürokratlar hiç korkmasınlar” deyişi ile kendi hizmet ettiği ülkenin ABD olduğu itirafı da deşifre oluverdi. Ne olacak şimdi?

***

Ah, bir de CHP ve SP gibi kronik muhalefet partileri ile DEVA gibi yeni yetme partilerin, “Baydın’ın muhalefeti destekleyen, darbe tehdidinde bulunduğu sözlerini söyleşinin yapıldığı tarihten 8 ay sonra AK Partili sosyal medya hesapları tarafından gündeme taşındığı” iddialarıyla işin içinden sıyrılacaklarını sanmaları da ayrı bir zavallılık!

E tabiî, “minareyi çalan kılıfı hazırlar”! “Kılıfa minare sığar mı, sığmaz mı?” diye düşünmek için makul ölçüde zekâ yeter aslında…

Ama olmayınca olmuyor işte! Vermeyince Mabud, neylesin muhalefet?

Bay Baydın’ın tozu dumana katan bu hâdsiz ifadelerini Barzani yanlısı, PKK’yı savunan, Kuzey Iraklı Arif Zeravani adlı bir gazetecinin medyaya servis ettiği de tespit edilivermesin mi?*

Hay aksi!

Neresinden tutulsa ellerinde kalacak, zekâ yoksunu bir dalaverenin aktörü olmakla kalmasın mı şu kimi CHP’liler ve sair “giller”?

Bay Baydın esmiş, CHP darbeci kesilmiş, PKK’lı deşifre etmiş… Şimdi ABD’de birileri de “Hani bana, hani bana?” dermiş… “Bozacının şâhidi şıracı” imiş…

Bir zamanlar boza şaraba, şıra biraya yataklık eder imiş…

Bize her ikisi de caiz değil, çok şükür!

Ne şarap içeriz, ne de bira. Biz ayık gezer, böyle rezil rüsva olmaktan hayâ ederiz!

Paralı askerlerle ordu kuran ABD, varsın, darbe plânları yapsın, “Bizim (Benim) iman dolu göğsüm(üz) gibi serhâddimiz var”!

Bu gücü, bu şuuru, bu inancı anlayacak idrak ne Haçlılarda, ne Haçlılara yamanmış muhalefet partilerinde var!

 

*Haber7, Taha Dağlı