MAKRO ölçekte devlet
yönetimi sebep-sonuç ve dinamik yapı üzerinden yürür. Dinamik yapıyı yürüten
lider ise mikro ölçekte kuantum politika ile muktedir olmaya çalışır. Mikro
ölçekteki kişilerin makro ölçeğe hükmetmesinin en belirgin aşamalarından biri
de savaş döneminde ortaya çıkar.
İşlerin
hızlı yürümesi için liderler ve bağlı bulundukları hükûmetler meclis, senato
veya parlamentodan tam yetki alırlar. Yönetim sistemi ne olursa olsun, yetki liderde
olacağı için, tek bir ağızdan çıkan sözler de böylece eyleme dökülür.
Sıkıntılı
yapı ve özellikteki dinamik sistemlerde birlikteliğin sağlanmasında eksik
yerler, dış etkenler veya iç dinamiklerin aktif rol oynamasıyla giderilmeye
çalışılır. Toplumların esası, bireyin özgürlüğü ve gönüllülüğü ile doğrudan orantılıdır.
Böyle
bir duruma dünya Rusya ve Ukrayna üzerinden bir kez daha acı bir deneyimle
şahit olmaktadır. Rusya lideri Vladimir Putin tam yetki, gizli plân ve gözü
dönmüş şekilde var gücüyle Ukrayna’ya saldırıyor. Bu saldırıları operasyon veya
işgal gibi teknik terimlere hapsetmek olayın çözümünde yeterli olmayabilir.
Volodimir
Zelenski’nin, ülkesinin eksik gördüğü yerde Batı ve NATO’ya güvenmiş olması tarihsel
bir hatadır.
NATO’ya
2008’den itibaren üye olmaya çalışan Ukrayna’nın hayâlleri boşa çıktı. Avrupa
Birliği (AB) de sözden öteye geçemiyor. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik
Konseyi’nin beş daimî üyesinden (ABD, Fransa, İngiltere, Çin, Rusya) biri olan
Rusya’nın kendi aleyhinde hiçbir karara imza atmayacağı için ciddî bir kararın
çıkmayacağı da açıktır. Fırsatı kollayan Şi Cinping de “Tayvan, Çin toprağıdır”
diyerek yoluna devam etti.
Belarus,
Çin ve silah desteğiyle önceden plânladığı savaş hamlesini tek tek uygulayan
Putin’in hedefleri arasında NATO ve AB de olduğundan, NATO ve AB, Rusya ile
karşı karşıya gelmek istemiyor. Çünkü NATO’nun doğuya doğru ilerleme stratejisi
Ukrayna saldırısıyla son bulur mu, onu da kestirmek zor. Zira bütün yanlışa ve
savaşa karşı olmanın yanında AB ve NATO’yu kendisine tehdit olarak gören bir
Rusya, her defasında bu tür oluşumlara savaş açacaktır.
Rusya’nın
AB ve NATO’ya karşı olmasının yanında iki etken daha ortaya çıkmıştır:
Bunlardan biri Rus gazı ile ısınan Batı ve İngiltere başta olmak üzere AB’nin doğuya
ilerleyişinin Rusya için artan oranda tehdit unsuru olmasıdır. Bu olaylar, Türk
devletleri ve Kazakistan örneğinde olduğu gibi Rusya’nın sıkı takibi
arasındadır.
Putin
maalesef cana kıyıyor ve kan akıtıyor. Bu can ve kan olayı açıktan, dünyanın
gözü önünde cereyan ediyor.
AB,
ABD ve NATO yirmi yıldır doğuya doğru kayan finans merkezlerini durdurma ve
geri çevirme plânı yapsa da bunun artık mümkün olmadığını İngiltere görüyor ve
buna göre sinsi bir plân uyguluyor. Yeni finans merkezlerinde ve Pekin-Londra
hattında köşe taşlarını tutmak istiyor. Bunun için küçük engel gördüğü ne varsa
ortadan kaldırıp büyükler ile anlaşma yoluna gidecekler. Bu noktada Ukrayna’yı
harcadılar.
Putin
2022 yılında Ukrayna’ya saldırarak insanlık tarihinin en büyük hatalarından
birini yaptı. Buna karşın Batı’nın Doğu’ya doğru ilerleyişini nasıl durduracağı
da düşünüldüğünde, olayın basit olmadığı görülüyor. Rusya Ukrayna’ya saldırarak,
“NATO’ya girmek isteyen olursa başına bunlar gelir” demek isterken, Batı da, “NATO’ya girmezseniz
başınıza neler gelir neler!” demek istediğinden Ukrayna’yı harcadı.
Hatırlayalım
bir defa; ABD, Doğu Avrupa ülkelerine askerî yığınak yaptı. Trump olsa belki bu
olmayabilirdi. Ancak bunu bilen derin ABD baronları Biden’i başkan seçtirerek
Doğu Avrupa ülkelerine yerleşti. Estonya, Letonya, Litvanya ve İsveç diken
üstünde. Çünkü Estonya’nın kuzeyinden Baltık Denizi’ne açılan Rusya, Letonya ile
Litvanya’yı geçerek Polonya’nın üzerindeki Rus topraklarına ulaşır. Baltık Denizi’nin
solunda ise İsveç bu duruma kayıtsız değildir.
Doğuya
doğru sürekli olarak genişleme amacını güden NATO, sütten çıkmış ak kaşık
değildir. Son yirmi yıldır kendisini askerî harcamalar açısından geliştiren
ülkelerin başında Çin, Rusya, Hindistan, Güney Kore ve Suudi Arabistan gelmektedir.
Yine “Neden son yirmi yılda bu ilkeler askerî yatırıma katlanarak bütçe ayırdı?”
diye sorulursa, cevap, Batı’nın Doğu’ya doğru NATO, AB ve de ekonomi-finans
merkezleri açısından bir genişleme politikası olduğu görülür. Bunu test etmek
isteyenler Rusya eli ile Ukrayna’yı harcadılar. Peki, Rusya haklı mı? Cevap: Hiçbir
savaşın haklılığını savunmak doğru olmasa gerektir.
ABD’nin
Yunanistan’da Türkiye sınırına 20 kilometre mesafedeki Dedeağaç’a askerî
yığınak yaptığını biliyoruz. Burayı haritada bir işaretleyiniz. Ardından Norveç’in
kuzeyindeki Barent Denizi’nin doğusundaki boğazı işaretleyerek haritada
çiziniz. Karşınıza çıkan doğru tam olarak NATO’nun doğu sınır çizgisi gibidir.
Buna göre Belarus ve Ukrayna ortadan ikiye bölünmüş şekildedir. Bu nedenle NATO’nun
Kuzey Avrupa’daki gücü ve etkinliği artmıştır. NATO Genel Sekreteri Jens
Stoltenberg, “Askerlerimiz ve jetlerimiz hazır” demekle olası bir NATO üyesi
ülke için söz ile ifadeyi dile getirmektedir.
Batı
bir deneme yapmıştır ve Rusya’nın tepki vereceğini test etmiştir. Benzer
şekilde Rusya da NATO’yu test etmiştir. Ukrayna strateji ve diplomatik
hataların bedelini öderken, Rusya ise resmen zulüm ve işgal peşinde koşuyor. Ancak
bu koşuşun ardında panik bir durum da var. Zira NATO Soğuk Savaş sırasında
katılan, Sovyet Birliği’nin yıkılması ve Rusya’nın Kırım’ı ilhakı sonrasında
katılan (2014) ülkelerle birlikte sürekli olarak doğuya doğru
genişlemiştir.
Doğuya
doğru ilerlemeye mecbur olan Avrupa, Ukrayna ile duracak mı? Kazakistan ve
Ukrayna’da en aktif ülkelerden biri İngiltere’dir. Batı’nın Doğu’ya doğru
ilerlemesi sadece NATO ile sınırlı kalmayacaktır. Bunun için kolayca
harcayabilecekleri ülkeler olarak gördükleri Türkiye, Suriye, Irak, Kıbrıs,
İran ve Türk devletleri hedefler arasındadır.
Rusya’nın
yaptığı işgal ortadadır. Asla tasvip edilecek bir tarafı olamaz. Suriye
üzerinden gelen göçmenleri kabul etmeyen Batı, Ukrayna göçmenlerine kapılarını
sonuna kadar açtı. Ukrayna kurulduğunda doğan çocuklar ve Batı’nın yaşlı nüfusu
düşünüldüğünde Batı’nın hiç de masum olmayan sinsi bir oyunu var sanki. Ukraynalı,
eğitimli, becerikli, genç ve kültürel bağları olan mültecileri seve seve alıp
kullanacaktır. Rusya ve Ukrayna kaybederken Batı kazanmak için Ukrayna’yı
harcadı.