Batı Türkistan: Dünü, bugünü, yarını (7)

“Türk Konseyi” sadece bir ilk adımdı. En son geçtiğimiz ay yapılan Türk Konseyi Devlet Başkanları zirvesinde çok önemli kararlar alındı. En önemli kararlardan biri, Türk Konseyi’nin isminin yenilenmesi ve yapısının güçlendirilmesi kararıydı. Bu kapsamda konseyin isminin Nazarbayev’in daha önce önerdiği “Türk Devletler Birliği” teklifi, üye ülkelerce kabul edildi. Nihai isim 2021 sonunda Türkiye’de yapılacak olan 8’inci zirvede karar verilecek.

TÜRKİSTAN, yaklaşık bir asır süren Rus işgali sonrası 1991 yılında bağımsızlığına kavuştu. Türk Cumhuriyetleri nihayet bağımsızlıklarını ilân etmişti etmesine ancak işgal yılları, birlik ve beraberliği temsil eden Türkistan ismine, ruhuna ve dâvâsına büyük zararlar vermişti. 

Bölgede beş farklı cumhuriyet kurduruldu. Bu cumhuriyetler, bağımsızlıklarını ilân ettikleri 1991 yılından günümüze kadar hâlâ tam anlamıyla Rusya’nın etkisi ve güdümünden kurtulmuş değil. Zira Sovyetlerin dağılması sonrası Rusya, işgal ettiği bölgelerden askerî olarak çekilse de siyâsî olarak varlığını ve etkisini sürdürmeye devam etti. 

Zaman zaman Rusya’nın yaşadığı ekonomik ve siyâsî iniş çıkışlara bağlı olarak bu etki azalsa bile tamamen bittiği söylenemez. Özellikle Putin sonrası ekonomik, askerî ve siyâsî olarak Rusya hızla toparlanma sürecine girdi. Son yıllarda başta Sovyetlerin eskiden işgal ettiği topraklar olmak üzere Balkanlardan Kafkaslara, Ortadoğu’dan Afrika’ya kadar etki alanını genişletmeye çalıştığını görüyoruz.

Türkiye ile Rusya arasında bir takım ortak çıkarlar ve mecburiyetler karşısında kurulan askerî, ticarî ve siyâsî zoraki iş birlikleri ve antlaşmalar yanında Suriye, Libya ve son olarak Karabağ’da arka planda sıcak çatışmalara kadar giden bir cepheleşmeyi görebiliyoruz. 

Putin sonrası Rusya’nın, Erdoğan sonrası Türkiye’nin küresel güçlere ve Batılı güçlere karşı başta bölgesel olmak üzere farklı bölgelerde askerî ve siyâsî olarak mücadele ettiğini görüyoruz. Küresel ve Batılı güçlere karşı ortak hareket eden Türkiye ve Rusya, Suriye’de, Libya’da ve Karabağ’da karşı cephelerde yer aldı. Suriye’de hem Türkiye hem de Rusya tam olarak istediğini alamadı. Libya ve Karabağ’da işler Türkiye’nin istediği ve planladığı şekilde gitti. 

Benzer bir cephenin çok yakın bir tarihte Türkistan’da da açılması olası gözüküyor. Özellikle Karabağ’da Türkiye’nin Azerbaycan’la yaptığı güçlü askerî iş birliğinin çok net ve kısa sürede sonuç vermesi, Rusya’nın güçlü bir şekilde desteklediği Ermenistan’ın buna rağmen kısa sürede ağır bir şekilde yenilgi alması, Rusya’nın Türk Cumhuriyetleri gözünde itibarının zedelenmesine ve Türkiye’nin itibarının yükselmesine neden oldu. 

Türkiye ile Orta Asya’da bağımsızlıklarını ilân eden Türk Cumhuriyetleri arasındaki ilişkiler, inişli çıkışlı bir seyir gerçekleştirdi. Hatta siyâsî gelişmelere bağlı olarak maalesef zaman zaman ticarî ve siyâsî anlamdaki ikili ilişkilerin çok zayıfladığı, minumum düzeye indiği/ indirildiği dönemler oldu. 

Bunun ilk sebebi, Rusya’nın etkisiydi. Ruslar, Türkiye’nin bu bölgeye girmesine, kardeşin kardeşe kavuşmasına bir şekilde mâni oldu. İkinci sebebi ise Türkiye’nin iç ve dış meseleleri yüzünden bölgeyle yeterince ilgilenememesiydi. Türkiye’nin bu tarihî misyonunu ve bence kaderini gerçekleştirmesinin sürekli şekilde engellenmeye çalışıldı. İç ve dış siyâsî olaylarla Türkiye’nin mutlak misyonu engellenemedi ama ertelenmiş oldu. Üçüncü sebebi ise, özellikle Türkistan coğrafyasında maalesef hâlâ tam olarak birlik ve beraberlik ruhuna sahip çıkamayışımızdı. 

Ancak son yıllarda ikili ilişkilerin geliştirilmesi adına arka planda bazı antlaşmaların yapıldığı ve güçlü siyâsî ve ticarî bağlantıların yapılmaya başladığını görüyoruz. Bu adımlardan en başarılı olanlardan biri hiç şüphesiz ki Türk Konseyi’dir. 

Türk Konseyi ya da Türk Keneşi, Türkistan’ın bağımsızlığını kazandıktan sonra 1992-2010 yılları arasında yapılan Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi sonrasında, Türk dillerini konuşan ülkeler arasındaki bağın güçlendirilmesi sebebiyle 3 Ekim 2009 tarihinde Nahçıvan Anlaşması’nın imzalanmasıyla kurulmuştu. “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” veya kısaca “Türk Konseyi” olarak da adlandırılan yapı, Devlet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, Aksakallar Konseyi (her ülkeden gelen akil adamlardan müteşekkildir), Kıdemli Memurlar Komitesi ve merkezi İstanbul'da bulunan “Sekretarya”dan oluşuyor.

Türk Konseyi’nin öncelikli hedefi, “Türk dünyasında karşılıklı güven ortamının pekiştirilmesi, siyâsî dayanışmanın güçlendirilmesi, ekonomik ve teknik işbirliği imkânlarına ivme kazandırılması, beşerî ilişkilerin sağlıklı yapılara kavuşturulması ve Türk dünyasının tarihî ve kültürel birikimlerinin en geniş şekilde kayıt altına alınmasını sağlamak” olarak açıklandı. Bugün Türk dünyası 200 milyonu aşan nüfusu ile 5 milyon kilometrekareye ulaşan yüzölçümü, 2 trilyon dolara yaklaşan millî geliri ile askerî, siyâsî, ekonomik ve stratejik anlamda çok güçlü bir potansiyeli temsil ediyor. 

“Türk Konseyi” sadece bir ilk adımdı. En son geçtiğimiz ay yapılan Türk Konseyi Devlet Başkanları zirvesinde çok önemli kararlar alındı. En önemli kararlardan biri, Türk Konseyi’nin isminin yenilenmesi ve yapısının güçlendirilmesi kararıydı. Bu kapsamda konseyin isminin Nazarbayev’in daha önce önerdiği “Türk Devletler Birliği” teklifi, üye ülkelerce kabul edildi. Nihai isim 2021 sonunda Türkiye’de yapılacak olan 8’inci zirvede karar verilecek. 

Ayrıca 2025 strateji ve 2040 vizyon belgelerinin de 8’inci zirve toplantısına kadar tamamen hazır hâle getirilmesi planlanıyor. Türkiye ve Türkistan arasındaki işbirliğinin artarak devam edeceği görülüyor. 

Biliyoruz bu ülkenin, Anadolu insanının, Türkiye’nin yükü çok ağır. Bir tarafta Afrika, bir tarafta Ortadoğu, bir tarafta Kafkaslar, bir tarafta Balkanlar, bir tarafta Batı Türkistan, diğer tarafta Doğu Türkistan, Güney Asya’ya kadar milyarlarca masum ve mazlum insan “Ay-Yıldız”lı sancağı gözlüyor. 

Ama biliyor ve iman ediyoruz ki bu devlet öyle bir devlet ki, hak dâvâsında tek başına kalsa bile biiznillah, batıl güçlerin kurduğu oyunları bozmaya ve her cephede onları yenmeye devam edecektir.