Batı Türkistan: Dünü, bugünü ve yarını (4)

Rusların amacı, Türkistan’ı adım adım parçalamaktı. Bunun için önce, Türkistan halkının dilinin, dininin, tarihinin ve kültürünün yok edilmesi gerekiyordu. Plân belliydi: Ruslar Türkistan’ı parçalayacaklar ve en sonunda asimilasyona uğramış, hafızası silinmiş, ateist, komünist ve Ruslara hizmet edecek yeni cumhuriyetler kuracaklardı.

ENVER Paşa, Türkistan için sadece büyük ve kıymetli bir Osmanlı Paşası değildi. O, Rus işgaline karşı girişilen bağımsızlık mücadelesinde birlik ve beraberliği yeniden sağlayabilecek yegâne liderdi. Türkistanlılar bir taraftan Rus işgaline karşı savaşırken, bir taraftan kendi içlerinde kavmiyetçilik, bölgecilik, liderlik mücadeleleri vermeye devam ediyorlardı.

Ruslar, Türklerin bu zayıflıklarından yararlanarak Türkistan içlerine doğru hızla ilerlemeye devam ettiler. Çarlık Rusya’sından bu yana aralarına ekilen nifak tohumları Bolşevikler zamanında semeresini vermiş, işgale karşı birlik olmalarının önüne geçilmişti.

Enver Paşa’nın ölümü Türkistan halkı üzerinde ciddi bir infiâl yarattı. Bu durumu gören yeni ve büyük bir ayaklanma durumuna karşı Ruslar, Kızıl Ordu birliklerini takviye etmeye devam ettiler. 1923’te doğrudan Kızıl Ordu Başkomutanı Kamanev, bizzat Türkistan’a gelerek işgal ordularının başına geçti.

İki yıl boyunca büyük çatışmalar yaşandı. Ancak güçlü ve modern silahlarla donatılmış Kızıl Ordu birliklerine daha fazla direnemeyen Mücahitler, geri çekilmek mecburiyetinde kaldılar. Mücahitlerin birçoğu bu mücadelelerde ya şehit düştü ya da Ruslar tarafından esir edildi. Az bir kısmı, direnişin son liderlerinden İbrahim Beg önderliğinde Afganistan’a kadar çekilmek zorunda kaldı.

Büyük lider İbrahim Beg, bir yanında yer alan bir avuç Türkistan Mücahidi ile birlikte Ruslara karşı birkaç yıl daha mücadele etti. İbrahim Beg, Kızıl Ordu ile giriştiği son savaşı kaybederek adamları ile birlikte Ruslara esir düştü. Ve 23 Haziran 1931’de maiyeti ile birlikte idam edildi.

İbrahim Beg, işgale karşı direnişin son lideriydi. Onun şehit edilmesi ile birlikte Türkistan Ruslar tarafından tamamen işgal edildi.

Rusların asimilasyon ve Sovyetleştirme çabaları

Türkistan halkı işgal boyunca (1917-1991) Rus zulmü ve asimilasyon politikaları ile mücadele etmek zorunda kaldı. Ruslar sistemli şekilde yürüttükleri asimilasyon, tehcir ve baskı politikaları ile yıllarca Türkistan halkını bölmek ve parçalamak için uğraştı.

Rusların Türkistan’ı “Sovyetleştirme” çabaları uzun vadeli, çok yönlü ve sistematikti.

Ruslar ilk zamanlar Türkistan işgalinin üzerini örtmek ve diğer İslâm ülkeleri ile yakınlaşmak için bir plân geliştirdi. Bu plana uygun olarak Türkistan’ı anlatan ve “Sovyet Müslümanları” adında bir dergi çıkartarak bunu diğer İslâm beldelerine gönderdiler. Türkistan’da sanki bir işgal yokmuş ve Müslümanlar hayatlarından, Bolşevik sisteminden (komünizmden) ve Ruslardan çok memnunmuş havası verilmeye çalışıldı. Elbette böyle bir dergiden Türkistan halkının haberi dahi yoktu.

Müslüman ülkelerin durumu ise zaten karışıktı. Osmanlı yıkılmış, İslâm Halîfeliği ortadan kaldırılmış, Müslümanlar sahipsiz kalmış ve adeta kaderlerine terk edilmişlerdi. Hemen her İslâm coğrafyasında iç savaşlar ve kargaşalar devam ediyordu. Anadolu’da Kurtuluş Savaşı henüz bitmiş ve Türkiye yeni kurulmuştu. Türkistan’da olup bitenlerle ilgilenebilecek veya yardım edebilecek kimse kalmamıştı. Batılı devletler ise Osmanlı topraklarını paylaşmakla meşgullerdi. Bu mevcut durum ve Türkistan’ın sahipsiz kalışı Rusların işini oldukça kolaylaştırdı.

İşgalin ilk yıllarında Ruslar gerçek niyetlerini ve amaçlarını belli etmediler. Halka karşı hoşgörülü, ılımlı ve barışçıl bir yol izlediler. İşgalin ilerleyen yıllarında ise yavaş yavaş niyetlerini belli etmeye başladılar.

Rusların amacı, Türkistan’ı adım adım parçalamaktı. Bunun için önce, Türkistan halkının dilinin, dininin, tarihinin ve kültürünün yok edilmesi gerekiyordu. Plân belliydi: Ruslar Türkistan’ı parçalayacaklar ve en sonunda asimilasyona uğramış, hafızası silinmiş, ateist, komünist ve Ruslara hizmet edecek yeni cumhuriyetler kuracaklardı.

“Dilde, fikirde, işte birlik”

Konu Türkistan olunca, konu birlik ve beraberlik olunca, akla ilk gelen isimlerden biri olmalıdır Gaspıralı İsmail Bey. Büyük fikir adamı, yazar ve eğitimci olan Gaspıralı İsmail Bey (1851-1914), hayatı boyunca Türkistan’ın, Türklerin ve Müslümanların birlik ve beraberliği için mücadele etti. Geliştirdiği metodoloji ile “usûl-i cedîd” adını verdiği eğitim okullarının açılmasını ve kısa sürede yüz binlerce Türk ve Müslümanın eğitim almasını sağladı.

“Dilde, fikirde, işte birlik” sloganı ile Kafkaslardan Anadolu’ya, Mısır’dan Hindistan’a tüm İslâm coğrafyası ve tüm Türkistan’da birlik ve beraberlik için mücadele etti. Öldüğünde arkasında koca bir kültür mirası bırakan Gaspıralı İsmail Bey, mücadeleli ve çetin hayatının son gününe kadar “önce aynı dili konuşan, aynı soya mensup, aynı dine inanan, büyük ve tek bir millet, sonra belki tek bir ümmet” hayâli için çalışmış büyük bir fikir adamıydı.

Gaspıralı İsmail Bey’in önemi ve değeri Rus işgali ile daha fazla anlaşılmış oldu. Çünkü Ruslar, Türkistan’da işgalden hemen sonra “Dilde, fikirde ve işte ayrılık” sloganı ile harekete geçtiler.  

Ruslar dildeki birliği bozmak için daha önce Çarlık Rusya’sında denenen ama çok başarılı olamayan “İlminskiy sistemini” yeniden denemeye karar verdiler.

İlminski sistemi, “Nikolay İvanoviç İlminskiy” tarafından yürütülen ve özünde Rus egemenliğine geçen halkları “Ruslaştırmak” ve sonunda “asimile etmek” için yürütülen bir tür misyonerlik faaliyetiydi.

Türk lehçeleri üzerine araştırmalar yapan İlminskiy, lehçe ve ağız farklıklarını kendine özgü ayrı bir dil hâline getirmek için kullanma fikrini ortaya attı. Her lehçe için ayrı bir yazı dili oluşturmak için çalıştı. O ölünce çalışmalarını Prof. Khun devralmış, bu faaliyetler Rusların 1928’de alfabeye el atması ile hız kazanmıştır.

(Devam edecek...)