Batı Türkistan: Dünü, bugünü ve yarını (2)

Türkistan’da birlik ve beraberlik tüm o acı tecrübelere rağmen hâlâ tam olarak sağlanamamıştı. Direnişçiler arasında hâlâ görüş farklılıkları ve liderlik mücadeleleri devam ediyordu. İşte tam da bu sırada Türkistan’ın bağımsızlık ve hürriyet savaşı için yeni bir umut doğdu. Enver Paşa, Türkistan’ın millî mücadelesine yardım etmek için ata yurduna geldi…

Rus işgaline karşı Türkistan cephesi

TÜRKİSTAN toprakları Rus ve Çin işgalinden sonra Batı ve Doğu olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Doğu Türkistan, Komünist Çin tarafından ve Batı Türkistan da Çarlık Rusya’sı tarafından işgal edildi. Türkistan bu işgal öncesinde kendi içinde zaten bölünmüştü. Bölünen bu hanlıklar Osmanlı İmparatorluğu’ndan yardım istediler. Ancak Osmanlı İmparatorluğu da çok zor durumdaydı. Üç kıtada yedi düvele karşı savaşan Osmanlı, bir de Batılıların kışkırttığı iç isyanlarla uğraşıyordu. Osmanlı gerekli desteği sağlayamazdı. Türkistan halkı bu işgale karşı yalnızdı.

Türkistan’daki Rus işgali, Çarlık dönemi sonrası başa geçen Bolşevikler döneminde de devam etti. Bolşevikler Çarlık döneminde çok daha farklı taktikler kullanıyorlardı. Ancak Türk yurdundaki işgal ve zulüm aynen devam ediyordu.

Türkistanlılar Rus işgaline karşı başlarda bazı başarılar elde etseler de hem sayı, hem de silah bakımından üstün olan Ruslara karşı başarı sağlayamadılar. Ayrıca Rusların kirli propagandalarına ve vaatlerine kanan bazı zayıf karakterli liderler yüzünden Türkistan şehirleri bir bir işgal edilmeye başlandı. Çarlık Rusya’sına başkaldıran Bolşeviklerin daha iyi olacağını sanan Türkistanlılar zamanla büyük bir hayâl kırıklığı yaşadılar. Başa geçen Bolşevikler ilk başlarda hoş gözükseler de zaman içinde Çarlık döneminden farklı olmadıklarını gösterdiler.

Ruslar ayrıca öncelikli hedef olarak işgal edecekleri bölgede kendilerine engel olan ya da olacağını düşündükleri kanaat önderlerini ve işgale karşı direniş gösteren liderleri seçtiler. Onları, eğer ele geçiremezlerse o liderlerin ailelerini katlederek direnişe engel olmaya çalıştılar.

Korbaşılar (Basmacılar) Dönemi

Türkistan’ın Rus işgaline karşı koyamamasının üç temel sebebi vardı:

1. Türkistan halkının kendi içinde birlik ve beraberliği bir türlü sağlayamaması… İşgalin ilk yıllarında bile hanlıklar arasında asırlardır süregelen taht ve toprak mücadeleleri devam ediyordu. Rusların bölge halkını bölmesi ve iç karışıklık çıkarması kolaydı.

2. Türkistanlıların asker ve silah bakımından güçsüz olması… Türkistan’da modern bir düzenli orduya ve gerekli silah ve cephaneye sahip bir devlet veya hanlık yoktu.

3. Türkistan halkı bu işgale karşı yalnız kaldı. Osmanlı zaten çok zor durumdaydı. İslâm âlemi ise tamamen parçalanmıştı.

Türkistan halkı Rus işgaline karşı sessiz kalmadı. İstiklâl ve hürriyet aşkı Türk’ün kanında vardı. Türkistanlılar güçlü Rus ordularına karşı Kuvay-ı Milliye benzeri, başlarda bölgesel, küçük çaplı, dağınık fakat daha sonra güçlü ve büyük bir direnişe geçtiler.

Bu direnişçilere Türkistanlılar “Korbaşılar”, Ruslar ise “Basmacılar” diyordu. Kaynaklarda “Korbaşılar” adının, harekâtın ilk liderlerinden olan Ergaş Korbaşı’dan ya da Korbaşı Ergaş’tan geldiği söylenir.

“Basmacılar” adı, Rusların bu istiklâl harekâtını önemsizleştirmek ve direnişi bir çapulcu ve haydut ayaklanması gibi göstermek için kullandığı bir tabirdir aslında. Basmacı adının, direnişi başlatan halkın bir kısmının halıcılık/basmacılık yapan köylü esnaftan kaldığı yazar kitaplarda.

Türkistan’daki bu millî ayaklanmanın temelini yerel köylü halk oluşturuyordu. Ayaklanma zaman içinde yayılmaya başladı. Bu mücadelenin ilk liderliğini Ergaş Korbaşı (Korbaşı Ergaş) yaptı. Ergaş’dan sonra liderliği Şîr Muhammed Beg aldı. Muhammed Beg liderliğindeki Özbekler, Fergana’nın büyük bir kısmını kontrollerine almayı başardılar.


Fergana vadisi

Buraya kadar gelmişken, daha sonra yine bahsedeceğimiz Fergana vadisinden de söz edelim.

Fergana vadisi öyle bir coğrafyadır ki burası için âlimler, şairler ve hanlar, “Türkistan’ın incisi”, “Türkistan’ın kalbi”, “Türkistan’ın ruhu” yakıştırması yapmışlardır. Fergana vadisi bugün ÖzbekistanKırgızistan ve Tacikistan Devletlerinin bulunduğu yaklaşık 22 bin kilometrelik bir alana hâkim; kuzeyden Tanrı dağlarının Çotkal silsilesi, kuzeydoğudan Fergana dağları, güneyden Alay ve Türkistan sıradağları ile çevrili çok stratejik ve önemli bir coğrafyadır.

Türkistan için stratejik açıdan, ekonomik yönden, tarihî bakımdan, dinî ve manevî yönü ile de çok kıymetlidir Fergana. Tarihçiler Rus işgaline karşı millî mücadele harekâtının Türkistan’daki diğer bölgelere göre Fergana’da çok daha güçlü ve başarılı olmasını, daha çok bölgenin coğrafî şartlarına bağlarlar. Etrafı sıradağlarla çevrili bu vadi, coğrafî şartlar bakımından millî mücadelede Türkistan halkı için elverişliydi.

Ancak asıl neden bu değildi. Asıl neden, bölge halkının millî ve manevi değerlere bağlılığının diğer bölgelere göre yüksek olmasıydı. Bölge, zamanında çok sayıda İslâm âlimine ve kıymetli kanaat önderine ev sahipliği yapmıştı.

Fergana’daki bu uyanışı bastırmak için Sovyet Kızıl Ordusu hemen harekete geçti. Ancak başarılı olamadı. Fergana’da Mehmet Emin Beg tarafından merkezî bir hükûmet kuruldu. Fergana’dan yayılan istiklâl ateşi Buhara ve Hive hanlıklarına sıçradı.

Ruslar Türkistan üzerine daha güçlü gelmeye başladılar. Ruslara karşı bölgesel olarak bazı önemli başarılar elde eden Türkistanlılar maalesef yine bir birlik olmayı başaramadı. Kabilecilik, hancılık ve liderlik mücadeleleri yüzünden birlik ve beraberliği sağlayamayan Türkistanlılar, Ruslara karşı ağır kayıplar vermeye başladılar.

Türkistan’da birlik ve beraberlik tüm o acı tecrübelere rağmen hâlâ tam olarak sağlanamamıştı. Direnişçiler arasında hâlâ görüş farklılıkları ve liderlik mücadeleleri devam ediyordu. İşte tam da bu sırada Türkistan’ın bağımsızlık ve hürriyet savaşı için yeni bir umut doğdu. Enver Paşa, Türkistan’ın millî mücadelesine yardım etmek için ata yurduna geldi.

Enver Paşa’nın gelişi ile birlikte Türkistanlılar için artık “Mücahitler” dönemi başlamıştı…

(Devam edecek…)