Batı’nın Türkiye üzerine son oyunları (2)

Bu aziz millete güvenim tamdır. Bu milletin, lafla peynir gemisini yürütmeyecek kadar idrak sahibi olduğu gibi, zulme rıza gösterenlere de müsaade etmeyeceği nettir.

İŞİN acı tarafı şudur: Türkiye, dünya ölçeğinde ciddî anlamda bir yarma operasyonu başardığında, bu durumun mutlaka ikinci plâna itileceği gereksiz, lüzumsuz ve milleti meşgul eden gündemler derhâl devreye sokuluyor.

Türkiye’nin geçmişinde başaramadığı sanayi devrimlerine rağmen dördüncü sanayi devriminin öncülerinden olması, Batı’nın aklını başından alıyor. Son aylara bakınız, yerli ve millî otomobil TOGG, dünyanın ilk insanız savaş uçağı Kızılelma ve Millî Muharip Uçak gündeme girdiğinde, iki istenmedik olayla gündem değiştirildi.

Bu aşamada Türkiye üzerine oynanan oyunların ortaya konuluş sürecini üç kategoride görmek gerekir.

Birincisi, Türkiye’nin toplumu etkileyecek ve takdirini kazanacak büyük ve ciddî başarılar olduğunda bunu gölgeleyecek sinsi plânlar devreye sokuluyor.

İkincisi, Türkiye’de toplumu etkileyecek olaylar (makro ölçekte Newton’un sebep-sonuç ilişkisindeki düşünce sistemi ve sosyoloji açısından) toplumu yönlendirme aşamasında dâhil ediliyor.

Üçüncüsü, Türkiye’nin yönetim açısından hata olarak algılanabilecek tercihlerinde uyuyan hücreler uyandırılıyor ve kriptolar devreye sokuluyor. Bu, genelin bilip kabul edeceği bir sonuçtur ancak ilk iki durumda bir aklın devrede olduğu kesindir.

Bu aşamada olayın ülkeyi olumsuz etkilemesinde şüphesiz ciddî hatalar olduğu söylenebilir.

Üç noktada hata yapılıyor: Birincisi, kriptoların en kritik aşamada devreye girmesi engellenemiyor. İkincisi, kriptoları devreye sokan dâhildeki akıl, kritik noktalarda hücreleri uyandırmakta marifetli. Uyuyan hücreleri uyandıran ve kriptoları devreye sokan aklın yurt dışında olmaması, gerçekliğini gizliyor. Üçüncüsü ve en önemlisi, millete sızanların millete sevdirilmesi, güven kazanılması ve milleti yanlarına çekmeleri için millet içinde yetiştiriliyor oluşu…

Bu üçüncü plân maalesef yıllardır hep uygulanıyor ama bir türlü olaylar olmadan önce varlıkları kabul edilmiyor. Bunlar zamanı geldiğinde aşikâr oluyor ve millet görüyor. Ancak bunların aşikâr olana kadar görülmemesindeki en büyük neden, milletin doku, maya, gelenek ve dinin içerisine gizleniyor olmalarıdır.  

Türkiye’de işi yürütmek için millete karşı olanların, millete rağmen iş yapanların ve millete tepeden bakıp küçümseyenlerin millete rağmen bir şey yapamayacaklarını bildikleri için gizlendikleri bir gerçektir. Yani kendilerini gizliyorlar ve millet gibi davranıyorlar. Kripto konusunda milletin çoğunluğu bu tipleri bilir. Ancak kriptoları harekete geçiren ve millete sızdırılanların çoğunun varlığı maalesef bilinmiyor ve şah damarı gibi yakınlar. Zira şimdilerde bunları yönlendirenler FETÖ değil, FETÖ’yü büyütüp besleyen ve en başında FETÖ’yü devlet düşmanı olarak yetiştiren akıldır. Bu akıl 15 Temmuz’dan daha tehlikelidir. Ancak aziz millet ve kahraman Ordumuz dizginleri eline almıştır.

Milletin 15 Temmuz’da devletine, bayrağına ve vatanına sahip çıkması üzerine, yönetime karşı olanlar, Biden’in yanında yer alanlar ve millî iradeyi, sandıktan çıkanı tanımayanlar sandığın içine sızmıştır. Bu öyle bir durumdur ki siyaset ve savaşla mücadele etmek çok güçtür. Bunun tek çaresi “emrolunduğu gibi olmaktır”.

Böyle bir durumun varlığını kabul edenlerin sayılarının çok az olduğunu kabul ediyorum. Ancak dünya tarihinde insansız ilk savaş uçağını gölgelemeyi başaran akıl, tam olarak bunun delilidir. Dünya tarihinde ilk insansız savaş uçağı Kızılelma’nın gölgelenmesi basit bir akılla izah edilemez. Eğer böyle bir yanılgıya kapılırsa çok büyük atılımlar sıradanlaşır ve millet, değerlerin itibarsızlaşmasına müsaade etmiş olur. Milletin faturayı kime keseceği ise ciddî karineler barındırır.

Dünyanın ilk insansız savaş uçağını savunacak olan, paylaşacak olan ve mücadele edecek olan bazılarının mabetlerde ve milletin değerleri önünde fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşmakla meşgul oluşları vahim birer hatadır. Bu tiplerin tek hedefi yeniden Meclis’te yer alabilmektir. Yani bireysel menfaatlerini tercih eden doğrular, örgütsel tercihlerini tercih eden yanlışlara yenik düşüyor.

İçeride millete sempatik gösterilen ve milletin yanındaymış gibi görünen saklı seçilmişler millettin karşısına çıkınca, aziz millet bu tiplerin boylarının ölçüsünü alıyor. En azından bunlarla mücadeleyi milletin yapmış olması, millete rağmen bir şey yapılamayacağını ortaya koyması açısından çok önemlidir.

Bu aziz millete güvenim tamdır. Bu milletin, lafla peynir gemisini yürütmeyecek kadar idrak sahibi olduğu gibi, zulme rıza gösterenlere de müsaade etmeyeceği nettir.