Batı’nın Türkiye üzerine son oyunları (1)

Bizim gibi toplumlar daha çok bir olay olduktan sonra harekete geçtiği için Batı’nın uzun soluklu plânlarını anlamakta gecikiyoruz. Bunun hem toplumsal kökeni, hem de mevcut durumdaki şartları vardır. Toplumsal köken açısından sonuç odaklı toplum olmanın bedelini ödüyoruz. Toplumumuz genel olarak siyasal yolla mesafe alıyor.

DOĞU ve Batı toplumları arasında en azından medeniyet, anlayış ve dünyaya bakış farklılıkları vardır. Bilimsel çalışmaları günlük hayata uygulama noktasında son asırda Batı, Doğu’ya göre çok daha ileriye gitmiştir.   

Batı’nın ilerleyişindeki bütün köklerin Doğu’da olduğunu ve Doğu’dan beslendiğini asla unutmamak gerekir. Batı, Doğu’dan aldığı ne varsa hepsini kendisine göre yorumlayıp, değiştirip, bozup yeniden dünyaya pazarlıyor.

Batı’nın marifetleri arasında Doğu’dan farklı olarak iki nokta dikkati çekiyor: Bunlardan birincisi, uzun soluklu plân yapmasıdır. İkincisi ise, yeni geliştirdiği fen bilimlerini hemen sosyal alana uyarlayıp kullanmasıdır.

Batı’nın uzun soluklu plânları arasında Türkiye’yi ilgilendiren konular da vardır. Bunlar arasında da Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilme plânları, FETÖ ve PKK terör örgütlerinin inşâ edilmesi süreci, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurma programı sayılabilir.

Türkiye’deki darbelerin hepsinin arkasında ABD’nin olduğu fikrine kendileri de itiraz etmiyorlar. Gezi Olayları ve 15 Temmuz darbe girişiminde bunu açıkça gördük. ABD Başkanı Biden bizzat Türkiye’deki seçimlere müdahale etmek istediklerini ifade etti. Bunların hepsi ABD’nin uzun soluklu plânlarının birer parçasıdır.

Savaş suçu işleyen devletler yargılanır. ABD, İkinci Dünya Savaşı’nda kullandığı atom bombalarından bile yargılanmadı. Dememiz o ki, Batılı devletlerin hürriyet ve özgürlük söylemleri sadece kendi içlerine yöneliktir. Dış politikada tamamen diktatörce bir oluşum içerisinde yer alırlar. Bunun dayanağını da bilimden alırlar.

ABD’de yapılan teknolojik ve sosyal alandaki doktora ve tez çalışmaları düşünce kuruluşlarına, oradan da Beyaz Ev’e gider. Dış politikaların en belirleyicileri arasında bunlar yer alır.

Batı’nın son dönemlerde Türkiye üzerindeki plânları arasında Doğu Akdeniz, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde terör koridoru/devleti kurmak, Ege adalarının olduğu yerde Yunan denizi inşâ etmek, Karadeniz gazının ve diğer teknolojik gelişmelerin önünü kesmek yer almaktadır.

ABD ve Batı, bu plânları başarmak için doktora ve tez çalışmalarından ve bilimsel verilerden hâsıl olan iki dayanak ile yol alır: Bunlardan birincisi dâhilî ve haricî plânlar için makro ve mikro ölçekte kazanımlar sağlamaktır. Makro ölçekte Newton düşünce tarzını doğrudan uygularlar. Bunların sosyal yansımasında devlet ve toplumların sosyolojisini kontrol etmek için yaparlar. Mikro ölçekte ise içeriden adam devşirirler.

Makro ölçekte başka devletlerin iç işlerine karışırken toplumu etkileyecek sosyal oluşumlarda boy gösterirler. Nitekim Türkiye’de siyâsî kimlikli bir belediye başkanının toplumsal etkisi için Biden, İngiltere Dışişleri Bakanı ve Almanya Dışişleri Bakanı ile ABD’nin Ankara Büyükelçisi, tamamen bu hedefe yönelik destek vermişlerdir.

Toplumlar üzerinde etki ortaya koyarak tercihlerine müdahale etme amacını gütmektedirler. Bu plânlarını göz göre göre yapıyorlar.

Newton tarzı makro düşüncelerini sosyoloji bilimi ile birlikte hedefleri için canhıraş bir şekilde kullanıyorlar. Mikro ölçekte de bunu destekliyorlar. Mikro ölçekteki işler için içeride devşirdikleri kişileri kullanıyorlar.

Bizim gibi toplumlar daha çok bir olay olduktan sonra harekete geçtiği için Batı’nın uzun soluklu plânlarını anlamakta gecikiyoruz. Bunun hem toplumsal kökeni, hem de mevcut durumdaki şartları vardır. Toplumsal köken açısından sonuç odaklı toplum olmanın bedelini ödüyoruz. Toplumumuz genel olarak siyasal yolla mesafe alıyor. Bilimsel veriler, bilimsel çalışmalar ve bilimsel kimlikler bizim toplumumuzda geçer akçe değil.

Türkiye’de siyasal kimlikler bilimsel kimliklerin çok çok ilerisindedir. ABD’de ise siyasal kimlikler bilimsel verilerden beslenir. Türkiye bu nedenle olaylar olduğunda ancak gerçeğe erişebilir.

Bu ve benzer nedenlerden dolayı bir belediye başkanına Batı’nın ilgisi büyük plânın sadece bir ucudur. Bu yazımızın anlamsız olduğunu düşünüyorsanız bir bakınız 2-3 hafta önce gündem ne idi, son haftalarda ne. Gündemin sadece bir belediye başkanı üzerinden işgal edildiğini görebilirsiniz. Tek neden, Batı’nın bu makro politikasının içeride mikro ölçekte karşılık bulmasıdır.

Gelecek yazımızla devam edeceğiz…