Başörtüsünü çözecekmiş

İlginç olan şu ki, bu muhteremi hâlâ ciddiye alanlar var. Tutarsızlığı, yalan konuşmaları, sözünde durmayışı, dil sürçmesi diye geçiştirilen, bir bakıma hafifletilerek mazur görülen hataları ve bilhassa gafları o kadar üst üste geldi ki sadece sonuncular birleştirilse kocaman bir “Gaf Dağı” oluşur. Hiç kimse de merak etmez o dağın ardında ne olduğunu.

ÇOK önemli bir açıklama yapacağını bildirip merak edenlerin akşamı beklemelerini söylüyor, ciddiye alanlar da o saati iple çekiyor. 

“Acaba ne diyecek?”

Son zamanlarda böyle bir taktik geliştirdi. Tak tik, tak tik üstüne. Köstekli saat kıvamında, akıl veren biri veya birileri olsa gerek. 

Şimdi başörtüsü sorununu çözmek için kanun teklifi vermekten bahsetti. 

Güler misin, ağlar mısın? 

On yıl önce çözülmüş konuyu kurcalamaktan ne çıkar? 

Hiç. Belki hiçten fazlası. 

Seçim yaklaşırken, şirin görünme gayreti. 

Puan veya puanlar alma niyeti. 

Fakat muhafazakâr kesimden bir nebze destek görmeyi umarken, kendi içindekileri konsolidasyon dışına itmek de var. 

“Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” diye özetlemiş eskiler bu gibi durumları. 

Dimyat çok uzak. Mısır’ın Akdeniz kıyısındaki şehirlerden biri. 

Bizimkinin varmak istediği yer ondan da uzak. Kafdağı’nın ardı kadar… 

Başörtüsü meselesinin yıllar önce çözüldüğünü unutmuş olabilir mi? 

Ya da farkında olmayabilir mi? 

Böyle siyaset yapmak, acınası bir durum. 

Başörtüsü serbestliğine karşı çıktıklarını da mı hatırlamıyor?

Cümbür cemaat toplanıp çarşaf gibi imzalar atarak, başörtüsü için Anayasa Mahkemesi’ne parti olarak itiraz ettiklerini de mi sildi hafızasından? 

Ne kadar garip, ne kadar değişik bir kişilikle karşı karşıyayız!

Bütün bunlara rağmen kanun teklifi vermekten bahsediyor. 

Genç kızlar üniversite kapılarından geri çevrildi. İkna odalarına alındılar. Yaka paça iteklendiler. Okula alınmadılar. Derse giremediler. Sınıfını geçemedi. Atıldılar. Hayatlarının seyri değişti. Hayâlleri yarıda kaldı. 

Kazandıkları zaman sevindikleri okullarına veda etmeye mecbur bırakıldılar. 

Bunlar bir tek yerde yaşanmadı. Bütün ülkede yaşandı. 

Üniversitelerin kapısında nöbet tutan polislerin çoğunun evdeki karısı da, annesi de başörtülüydü ama orada o öğrencileri başörtüsüyle içeri almamakla görevliydiler. 

Yapacak bir şey yoktu. Emir demiri kesiyordu. 

Çok demirler kesildi bu ülkede. 

Çok umutlar zorla tüketildi. 

Çok hayâller suya düşürüldü. 

Bunların hepsi artık geride kaldı. Tarihin sayfalarında yerini aldı. Şimdi kimse kimsenin nasıl giyindiğine, ne taktığına aldırmıyor. 

Hatta birkaç yıl önce bu zât-ı muhterem, “başörtüsünü kendilerinin çözdüklerini” iddia etmişti. 

Nasıl çözdüklerini izah ettik. En ateşli başörtüsü çözücüsü, ikna odalarının mucidini partilerine almışlardı. Kızların başörtüsünün düğümünden tutup çekiyor, o şekilde çözüyorlardı. 

O sözünü de unutmuş ve şimdi çıkıp kanun teklifi vermekten bahsediyor. Hem de meydan okuyarak! Kime okuduğu malûm. Başörtüsü sorununu ortadan kaldıranlara meydan okuyor. 

“Haydi bakalım” diyor, “Göreyim sizi! Cesaretiniz varsa bu teklife destek verin. Eğer bu konuda samimiyseniz…”. 

Allah akıl fikir versin. 

Böylesi yeryüzünde görülmemiştir. 

Başörtüsünü çözecekmiş!

Sen önce Sakarya’da verdiğin sözü hatırla ve meydanın altına otopark yap. 

Tabiî Sakarya deyince, Adapazarı olduğunu belirtmek gerekir. Aksi hâlde Polatlı veya Haymana’ya gidebilir otopark yapmak için. 

İlginç olan şu ki, bu muhteremi hâlâ ciddiye alanlar var. 

Tutarsızlığı, yalan konuşmaları, sözünde durmayışı, dil sürçmesi diye geçiştirilen, bir bakıma hafifletilerek mazur görülen hataları ve bilhassa gafları o kadar üst üste geldi ki sadece sonuncular birleştirilse kocaman bir “Gaf Dağı” oluşur. 

Hiç kimse de merak etmez o dağın ardında ne olduğunu.