Basın özgür değil (mi?)

Az biraz ortadan, objektif yayın yapınca gazetecilerin hâli ortada. Bir de iktidarda AK Parti ve Devlet’in başında Erdoğan varken oluyor bunlar. Bir de Erdoğan giderse -maazallah- siz o zaman görün işte özgür basın nasıl oluyor…

NİCEDİRTürkiye’de basın özgür değil” deyip duruyorlardı ve bizler de nicedir bu “iddia” üzerine şaşakalıyorduk.

Öyle ya, Devlet’in sırlarını çarşaf çarşaf yazabilecek kadar özgür gazetecilerin (!) “Basın özgür değil” demesine anlam veremiyorduk.

Ya da ne bileyim, gençlerin üniversite imtihanına gireceği günün hemen öncesinde Katarlı öğrenci yalan haberini yapabilecek kadar basın özgürlüğü varken, “Bu şikâyet de neyin nesi ki?” diye anlamaya çalışıyorduk.

Çok eskilere gidip ülkenin Başbakanı ve şimdi de Cumhurbaşkanı olan Erdoğan hakkında “Bunlar analarını bile satarlar”, “Mezarına tükürecekler”, “Cesedini çöplükte bulacaklar”, “Asılacak adamsın ULAN”, “Tayyip’i kim öldürecek?” türünden örnekler vererek özgür olmayan (!) basının tehditleri ile kafanızı ütülemek istemem.

Arşivler buna benzer binlerce örnekle dolu.

Daha dün Sedef Kabaş nam gazeteci(!), Erdoğan’ın 40 yüz bin milyon dolarlık ultra mega galaksiler arası yatının olduğunu faş etti. Gayet de özgür görünüyordu kendisi.

Gerçi yat Erdoğan’ın değilmiş ama olsundu, mühim olan basının özgürlüğü ise gerisi teferruattır.

Bu kadar özgürce ve hatta fütursuzca yayın yapabilen basın, sanırım daha fazla özgürlüğü Erdoğan’ı Cağaloğlu Yokuşu’nda sallandırmak için istiyor olmalı. Aklıma başka bir şey gelmiyor.

Bunun için can attıklarına yemin edebilirim lâkin ispatlayamam.

Velhasıl, haber kaynağı oturma organı olan mebzul miktarda gazeteci (!) her gün yeteneklerini sergiliyor bu ülkede. Kimse de bu gazetecilere (!) haberin kaynağını sormuyor tabiî. Sonuçta ayıp denen bir şey var.

Ağzı olan konuşuyor, klavyesi olan yazıyor. Allah ne verdiyse artık.

Hayâl dünyası ve olasılık uzayı gayet geniş haber kaynaklarının, maşallah.

Meydan da boş. Daha ne olsun?! Karışan görüşen yok, ayrıca alıcı da hazır. Her yalana sorgusuz sualsiz inanmaya teşne bir dolu insan var memlekette. Üfür üfürebildiğin kadar.

Ama arada bir de ülkede basın özgürlüğü olmadığından dem vurmayı da ihmâl etme. Taktik bu!

***

Son iki haftada yaşanan iki olay sonrasında bir aydınlanma yaşadım dostlar. “Basın özgür değil” diyenlerin ne demek istediklerini nihayet anladım.

Meğer “Türkiye’de basın özgür değil” derken şikâyet etmiyorlarmış, tehdit ediyorlarmış.

Özgürce haber ama gerçek haber yapmaya kalkışacak gazetecilere, habercilere, “Türkiye’de basın özgürlüğünüz yok, ayağınızı denk alın” demek istiyorlarmış.

Geçen hafta Mert Armağan isimli sokak röportajcısı, sırf objektif yayın yaptığı için sokak ortasında darp edildi, tartaklandı.

Yer Kadıköy idi.

Mert Kardeşimizi bilen bilir. Siyâsî görüşü ne olursa olsun, mikrofon uzattığı herkesi sonuna kadar dinliyor ve organik yayın yapıyor. Söz kesmiyor, aşağılamıyor, hakaret etmiyor. Böyle bir kardeşimiz işini yaptığı için tartaklanıyor işte.

Oysa hem Meral Apla, hem Kemal Abi ile fotoğrafları bulunan ve Mert Armağan gibi sokak röportajları yapan Arif Kocabıyık nam zerzevata bugüne kadar fiske vuran, hatta yanından geçerken omuz atan bile çıkmadı.

Ne de olsa tarafsız (!) röportajlar yapıyor Arif! Karşı mahallenin tarafsızlıktan anlayışı ne kadar Erdoğan hakkında yalan yanlış, yakışıksız, hâdsiz cümle kurduğunuz ile ölçülebiliyor. Bankamatik Arif’in puanı bu ölçüm metoduyla epeyce yüksek yani.

***

Bir önceki hafta da bir başka gazeteci Emre Erciş, sokak ortasında, hem de yedi yaşındaki kızının yanında bacaklarından vuruldu.

Olayın faili yakalandı ama muhtemelen azmettiricisine ve bu kuklanın sahibine asla ulaşılamayacak. Ve bu saldırgan iki sene sonra yine sokaklarda ve aramızda olacak.

Olan, Emre Erciş’e ve bu olaya şahitlik etmek durumunda bırakılan kızının psikolojisine olacak anlayacağınız.

Emre Erciş bunu hak etti (!) aslında, kabahati çok büyük. Hükûmet ve Erdoğan aleyhine yapılan yalan haberleri çürütme merkezi gibi çalışıyor Erciş. Daha ne olsun?!

Karşı mahallenin “özgür olmayan” gazetecileri, her gün oturma organlarını yırtsınlar yalan haber üretmek için, Emre Erciş de bu haberleri belge ve delillerle çürütsün, olacak iş mi? Ne büyük suç!

***

Bu arada İP’li Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan’ın ormanın göbeğine yaptırdığı kaçak çiftlikleri yıkılırken görüntü almaya çalışan habercilerin başına neler geldiğini de unutmuş değiliz.

Çekim yapan ekibin ağzını burnunu hoşafa çevirmişler ve kameralarını da kırarak ellerine vermişlerdi basın özgürlüğünden dem vuranlar.

“Tabiî bu olaylar üzerine Türkiye ‘Gasteciler’ Cemiyeti hemen kınamalar yayınladı, gazetecilere sahip çıktı” diyeceğim ama bu espri hiç de yakışık almayacak. Zevzeklik yapmayayım şimdi. Yazının ciddiyeti bozulmasın.

İşte böyle dostlar, az biraz ortadan, objektif yayın yapınca gazetecilerin hâli ortada. Bir de iktidarda AK Parti ve Devlet’in başında Erdoğan varken oluyor bunlar.

Bir de Erdoğan giderse -maazallah- siz o zaman görün işte özgür basın nasıl oluyor… Oy oy oy!

Kalınız sağlıcakla efendim…