Başarıya giden yolun Hintçesi: Dangal

Dangal bir sporcu biyografisi, ancak herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir film. Başarılı olmanın ya da fark yaratmanın herkes için kodlaması farklıdır elbette, ama değişmez kuralları olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Filmin konusu

EN büyük hayâli uluslararası güreş müsabakalarında ülkesine altın madalya kazandırmak olan ülke birincisi güreşçi Mahavir Singh Phogat, yaşadığı maddî sıkıntılar nedeniyle kendisine gelen düzenli iş teklifine “Hayır” diyemez.

Düzenli bir iş ve aile hayatı olan Mahavir, hayâlini gerçekleştirecek bir erkek çocuk özlemi içindedir. Ancak dünyaya gelen dört evlâdının dördü de kız olur.

Mahavir çocuklarını çok sevmesine rağmen, hayâlini gerçekleştiremeyecek olmanın üzüntüsünü yaşamaktadır. Bir gün Mahavir’in kızları Geeta ve Babita’dan bir temiz dayak yemiş iki oğlan, anne-babasıyla birlikte Mahavir’e şikâyete gelirler. O günden sonra Geeta ve Babita için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Kızlarına, o çocukları nasıl dövdüklerini en ince detayına kadar anlattıran Mahavir, kızlarındaki güreş yeteneğinin farkına varır.

Güreşin insanın kanında olması gerektiğine inanan Mahavir, o günden sonra hayatını, kızlarının içinde saklı olduğuna inandığı ışığı ortaya çıkarmaya adar.

Filmin kazandığı ödüller

Geçtiğimiz yıl vizyona giren Dangal, “Bollywood’un Oscar’ı” olarak tabir edilen ve bu yıl 62’ncisi düzenlenen Filmfare’den dört ve bunun dışında daha pek çok ödülün sahibi oldu. Dangal’ın kazandığı Filmfare Ödülleri şöyle: En iyi film (Aamir Khan, Kiran Rao, Siddhart Roy Kapur), en iyi erkek oyuncu (Aamir Khan), en iyi yönetmen (Nitesh Tıwari) ve en iyi aksiyon (Sham Kaushal).

Çocukları üzerinden hayâlini gerçekleştirmek isteyen baba: Mahavir

Yaşanmış bir hikâyeden sinemaya uyarlanan Dangal, klişeleri, tabuları altüst ediyor.

Filmde bariz bir şekilde eleştiriye açık olan belki de en önemli durum, “Anne-babalar, çocuklarının üzerinden hayâllerini gerçekleştirmemelidir” düşüncesine olan karşıt duruş. Ama aslında Mahavir’in hayâli kendisi ile ilgili değil. Mahavir, kendisinin üstünde bir hayâle tutunuyor. Uluslararası güreş müsabakalarında ülkesinin altın madalya kazanmasını şiddetle arzu ediyor. Hindistan’ın küçük bir köyünde büyüyen küçük kızlarının böyle bir hayâli olmasa da Mahavir, kızlarının dünya şampiyonu olacak yeteneğe sahip olduklarını düşünüyor. Yoksa Mahavir kendi hayâli için kızlarından kendi doğalarına aykırı bir şey yapmalarını istemiyor.

Mahalle baskısına alaycı bir bakış: Ne zamana kadar konuşabilirler ki?

Küçük bir köyde gündemi, daha çok orada yaşayan insanların yapıp ettikleri belirler. Doğulup büyünmüş olan yerde gelinen köklü geçmiş, insana geniş bir çevre kazandırmasının yanında bağlayıcılığı da beraberinde getirir. Bu sebeple yaşantıda önemli farklılıklar yapmak, risk almak, diğer yerlere göre kendi memleketinde daha zordur.

Mahavir, kızlarını ülkesini onurlandırmak için çıktığı yolda her şeyi göze alır. Köylülerin lâflarını sineye çeker. Kızların saçlarının uzun olması önemli olan köyde, biti önlemek için kızların gözünün yaşına, etraftakilerin alaylarına aldırmadan saçlarını kısacık kestirir. Köyde tüm kızlar elbise giyerken Mahavir ise kızlarına antrenmanlarını rahat yapabilmeleri için şort giydirir. Kızlarına güreşi öğretmek için önce kuzenleriyle güreştiren Mahavir, kızları güreşte iyi bir seviyeye geldiklerinde, onları yakın yerlerdeki güreş müsabakalarında erkeklerle güreştirir. Kızlar güreş müsabakalarında ödüller kazanmaya başlayınca, öncesinde şiddetle yaptıklarını eleştiren insanlar da dâhil olmak üzere çoğu insanın takdirini ve saygısını kazanırlar.


“Kızlar doğar, büyür, evlenir, ölür” kültürü

Bazı küçük yerlerde “kız” olarak dünyaya gelmek şanssızlıktır. Böyle yerlerde kız çocuk istenmez, hor görülür, bir an önce baştan atılmak istenir.

Filmde bu düşünce, Mahavir’in kızlarının bilinçli tercihleriyle hayatlarını değiştirmelerine vesile kılınmış. Hayatı yemek yapmak ve çocuk bakmaktan ibaret bir kadın olmama savaşı biraz da Geeta ve Babita’nın verdiği savaş.

Filmde insan olmanın, Allah’ın lütfettiği yetileri geliştirerek faydalı olmaktan geçtiği ve bu sorumlulukta cinsiyet ayrımı olmadığı etkili bir şekilde vurgulanmış.

Nasıl iyi bir antrenör/insan olunur?

Mahavir kızlarını güreş müsabakalarına hazırlarken “baba” rolünden uzaklaşıyor. Aynı anda hem “baba”, hem “antrenör” olamayacağını düşünen Mahavir, acıma duygusunun çalışmalarını gölgelemesine izin vermiyor. Şampiyonluk için gereken performansın bilincinde, istikrarlı ve azimli bir şekilde yoluna devam ediyor.

Mahavir antrenörlük yaparken kızlarını hemen hemen hiç övmüyor. Sözü ağır ve kıymetli bir antrenör olan Mahavir, sözcüklerden çok eyleme önem veriyor. Kızlarının yeteneğine olan inancını ve onlara olan güvenini ifade etmek için sözcüklere ihtiyaç duymuyor. Kızlar babalarından bir “Aferin!” bile duymamış olsalar da babalarının onlara olan inancından hiçbir zaman şüphe etmiyorlar.

Duygu dilinin ne kadar etkili olduğunu Dangal’ın bütününde görmek mümkün. Gözlerin konuştuğu, duygu durumuna uygun müziklerle desteklenen sahneler, aynı zamanda filmin en etkili sahneleri olma özelliğini taşıyorlar.

Filmin ilerleyen sahnelerinde devreye giren bir başka başarılı antrenör, Mahavir’in hayâlini kendisinin önüne koyan duruşu karşısında başarısızlığa uğruyor. Film aynı zamanda “Nasıl başarısız olunur?” sorusunun cevabını da bu vesileyle işliyor.

Filmde iyi bir insan olmanın, ahlâklı olmanın, toplumun kendi yarattığı histerik düşüncelerin esiri olmaktan değil, güzel bir amaç uğrunda mücadele vererek özgürleşmekten ileri geldiği vurgulanıyor.

Dangal ayrıca, bir insana zorluklara göğüs germeyi öğretmenin her zaman ona kanat germek olmadığını, her zaman sevdiklerimizin yanımızda olmayacağını, tek başına mücadele edebilme yetisi kazanmanın önemini acı bir tecrübeyle işliyor.

Yüce bir amacı varsa insanın, bu amaç uğruna kendi de dâhil pek çok şeyi feda etmesi gerektiği inancı filmin temel dokusunu oluşturuyor.

Baba-kız ilişkisi

Başarı tatlıdır, ancak başarıya giden yol pek çok zorluktan geçer. İnsan iyi bir yere kolay gelmez. Gelinen noktada imkânlar artmış, yola devam edilenler değişmiş olsa da insan, hiçbir zaman o noktaya nasıl ve kiminle geldiğini unutmamalıdır. Unutmak nankörlük olur. En çok da saygıyı hak edene saygısızlık olur. Hele ki söz konusu olan babaysa…

Filmde baba-kız ilişkisinde hassas noktalara değiniliyor. Mahavir her ne kadar başarı odaklı bir baba portresi çizse de, kızlarına duyduğu sevgi ve güven, kızlarıyla arasındaki esas bağı oluşturuyor. İlişkileri başka yönlerden zarar görse de, aralarında sevgi ve güvenden oluşan bağ zarar görmüyor. Öyle ki, yaşadıkları zorluklar bir süre araya soğukluk girmesine sebep olsa da bunlar daha sonra aralarındaki bağın kuvvetlenmesine vesile oluyor.

Başarıya giden yol

Dangal bir sporcu biyografisi, ancak herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği bir film. Başarılı olmanın ya da fark yaratmanın herkes için kodlaması farklıdır elbette, ama değişmez kuralları olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Dangal bu kuralları gerek anlattığı hikâyede, gerekse kendi başına başarılı bir film olarak ortaya koyuyor.

Meselâ filmin yapımcısı ve başrol oyuncusu Aamir Khan, bu filmde oynadığı karakter için 28 kilo almış ve yine oynadığı karakterin gençliğinin geçtiği kısacık bir sahne için 25 kilo vermiş, vücut çalışmalarıyla hiçbir yapay yönteme başvurmadan kas yapmış.

Dangal’ı izlemeyi bitirdiğimde, iyi bir kitap okumuş gibi hissettim. Benim için bir kitap, okuyucuya nitelikli seçenekler sunan ama nihayetinde kararı okuyucuya bırakan kitaptır.

Senaryo, oyuncuların performansı, bol miktarda etkili sahne, müzikler… Dangal için kısaca “Her şeyiyle iyi bir film!” diyor ve sonunu söyleme gafletine düşerek yazıyı okuduğunuza pişman etmiyorum sizi.

İyi seyirler sevgili okur!