İNSANLAR yaptıkları işten
mutlu oldukları noktada kendilerini başarılı addedebilirler. Her insanda beklentiler
farklı olduğu için mutluluk algılaması ve tabiatıyla başarı kıstası da farklı
olacaktır. Zevkler ve renkler nasıl tartışılamıyorsa başarı anlayışları ve
beklentileri de tartışılmamalıdır.
Başarı
insandan insana, toplumdan topluma, olay ve yere göre değişen bir kavramdır.
Toplumdaki kıyaslamalar bilerek veya bilmeyerek kendi başarı kabulümüzü bir
başkasına dayatma sonucu istenmeyen huzursuzluklara veya telâfi edilemez
sonuçlarla karşılaşmamıza sebep olabilmektedir.
İnsanın
duygu ve düşünceleri hesaba katılmalı, bir sosyal varlık olarak toplum içindeki
yeri ve gösterdiği davranışlar dikkate alınıp değerlendirilmelidir. İnsanın
diğer kişilerle olan iletişimi, problem çözme yeteneği, olumlu ve olumsuz
olaylardaki tepkisinin derecesi, olgu ve olaylara bakış açısı önemlidir.
Toplumda
başarının yanlış algılanması, insanların yanlış yönlendirilmelerine sebep olmaktadır.
“Çok para kazanan insan başarılı, az kazanan başarısız” gibi başarıyı sadece
kazanılan parayla ölçme yanlışlığına düşülüyor. Öğrenci özelinde düşünüldüğünde
ise sınavda iyi not alan kişi başarılı, düşük not alan ise başarısız
addediliyor. Varılan sonuçla ya takdir gören iyi insan ya da beğenilmeyen ve kötü
insan olarak nitelendiriliyor. Oysa ne düşük not alan öğrenci, ne de az para
kazanan insan sadece bu sebeplerden dolayı başarısız sayılabilir. Başarı,
başlanan noktadan ne kadar ileriye geçilebildiği ile ölçülmelidir. Yani mevcut
kapasiteyi ne kadar yükseltip yükseltemediği, ölçüyü belirlemelidir.
Toplumsal
uyumu, insanî ilişkileri, görev ve sorumluluk bilinci, işine verdiği önem ve
istikrarlı tavrı gibi nitelikleri ön plâna çıkarılmalıdır insanın. Çok para
kazanıp mutlu olmayan, kendine, ailesine ve insanlığa olumlu katkı sağlamayan sayısız
insan vardır. Aynı şekilde, çok yüksek derecede notlar alıp iyi okullar
bitirmesine rağmen, yaşam mücadelesinde beklenen standardı tutturamayan başarısız
ve mutsuz binlerce insana rastlanır.
Başarısızlıklarını
bir deneyim addedenler, başarabilenlerdir. İşini kendine yük olarak gören, daha
az çalışmayı meziyet sayan insanlar hem başarısız, hem de mutsuzdurlar.
Hayattan zevk almazlar. Problemsiz yaşıyor gibi görünseler bile bu, hayata
karşı aşırı duyarsızlıklarındandır. Oysa işini yükselmek ve hayatta başarılı
olmak için fırsat alanı olarak gören ve üretmeyi hedef edinen insanlar iş
yerinde başarılı oldukları gibi, yaptıkları işten zevk aldıkları için mutluluk
duyar, yaşamaktan zevk alır, dolayısıyla hayatlarından memnundurlar.
Düşünce,
duygu ve içgüdüye sahip olan insan, sadece bedenden ibaret olmadığının farkında
olmalı, kişiliğinde oluşturduğu şahsiyetinin kıymetini bilip korumalıdır. Kişiliğin
aynası olan şahsiyet, insanın hayatta ne olup ne olmayacağının göstergesidir.
İnsanın edinmiş olduğu olumlu alışkanlıklar da, olumsuz alışkanlıklar da her
zaman kendisi ile birliktedir. Sağlam irade gösterip doğru davranış edinen
olumlu kişilik sahibi insanlar, hayat mücadelesinde başarıyı daha kolay
yakalarlar. İşi kaderine terk etmek ve kendi arzu ettiği şartların oluşmasını
beklemek, sonunda insanın hüsrana uğramasına yol açar.
Her
yarışta bir başlangıç ve bitiş noktası vardır. Başlama stilinizin nasıl olduğundan
çok, bitirme şekliniz önemlidir. Bitiş noktasına varana kadar yarışı
kaybetmediğinizi bilmenizde yarar vardır. Burada tavşan ile kaplumbağanın
yarışını hatırlamakta yarar var.
Ormanlar
kralı aslan, hükmettiği ormanda yaşayan hayvanlara bir duyuru çıkarır. Yarışa
katılmak isteyen her hayvanın kendisine bir rakip seçmesini bildirir. Hayvanlar
arasında oluşan çiftlerden en ilgincini tavşan-kaplumbağa çifti oluşturur. Çünkü
tavşan dâhil herkes bu yarışın başlamadan bittiğine inanmaktadır. Sessizliğiyle
ün yapmış olan kaplumbağa ise işinin ciddiyetine dalmış, “Başla” komutunu heyecanla
beklemektedir. Tavşan ise gönül rahatlığı içerisinde, daha yarış başlamadan
kazanmış olmanın heyecanını yaşamaktadır. Başlama işareti ile yarış başlar.
Kaplumbağa kendine düşeni yapmak için olanca gücüyle yarışa konsantre olup
devam eder. Tavşan, fiziksel yapısının üstünlüğüne güvenerek ve de
şımarıklığına kapılarak kendince rakibiyle alay eder. Bir ağaç gölgesine
çekilir, yalancıktan uyumaya koyulur. Ne var ki, saflığının cezasını gerçekten
uyuyup kalmasıyla öder. Kaplumbağa da kan ter içinde varış ipini göğüsleyerek
birinci olur.
Bitiş
düdüğünü duymadıysanız, yarış bitmemiştir! Bir insanın başardığı ve
başaramadığı her şey doğrudan kendi düşüncelerinin sonucudur. Başarısızlık
karşısında paniğe kapılmayan, telaş ve heyecan göstermeyen, yaptıklarından
pişmanlık duymadan çalışmalarını inat ve sabırla sürdüren insanlar, sonunda
başarıya ulaşabilenlerdir.
Bilinmelidir ki, hayatta en gerekli şey, güçten önce sabır gerektirir. Kendinde güç hisseden ve süreç içinde sabır gösteren kişi başarır.
Çevremizde
orta yaş ve üzeri birçok insanın hayat ile ilgili beklentilerinin kalmadığına,
hatta düşünseler bile geç kaldıklarıyla ilgili mazeretler ürettiklerine şahit
oluruz. Oysa insan yaşadığı müddetçe belirli bir hedefi devam ettirebilirse
hayattan zevk alabilir, mutlu olabilir. Bu konuda canlı örnekleri görmek
mümkündür. Unutulmamalıdır ki, insan hangi yaşta rolünün bittiğine inanıyorsa,
o yaşta bitmiştir. Sağlıklı düşünen insanlara düşen görev, yaşadığı müddetçe
rollerini sürdürüp hayatla ilgisini devam ettirmektir.
Toplumda
başarının yanlış algılanması insanların yanlış yönlendirilmesine sebep olabiliyor.
Sınavda iyi not alan kişi başarılı ve iyi insan, düşük not alan ise başarısız,
beğenilmeyen insan olarak nitelendirilebildiği gibi… Başarı kişiseldir. Birine
göre başarı noktası, başka bir kişiye göre başarısızlık olabilir. Kendine hedef
olarak seçtiği çıtanın yüksekliği kişinin başarısını belirler. Fedakârlık
olmadan başarı olamaz. İnsanın başarısı, gündelik ve geleceğine hiç katkısı
olmayacak basit ve karmaşık heveslerinden vazgeçmesine bağlıdır. Hedef ve
düşünceleri ne kadar yüksek olursa, varılan nokta da o kadar büyük, mutluluk
verici ve kalıcı olacaktır. Hayat mücadelesindeki başarı kıstaslarını doğru
belirlemek ve yararı olmayan düşünceyi değiştirmekte daha fazla geç kalınmamalıdır.
Başarısızlıklarda
hayata iyimser bakabilen insanlar, hata aramak yerine eksiklikleri nasıl
giderebilecekleri konusunda kafa yorarlar. Yılmadan, usanmadan çalışmak ve
hiçbir zaman pes etmeyerek başarmak için ellerinden geleni yaparlar.
Başarısızlığın sebeplerinin kendilerinden kaynaklanmadığı inancıyla durumda
değişiklikler yapar, yeni çıkış yolları arayarak çalışma stillerini değiştirip
yollarına devam ederler.
Kötümser
olan kişi ise, başarısızlığın sebebinin genellikle kendinden kaynaklandığını,
tek suçlunun kendisi olduğunu düşünerek, ne yaparsa yapsın başarılı olamayacağı
konusunda negatif enerji yüklenerek moral çöküntüsüne girer. Ya da olumsuz
sonuca ulaşmasında başkalarının etkilerinin olduğu gibi gereksiz savunmalara sığınır.
Nasıl ki başarı kişiye özel ise başarısızlık da kişiye özeldir.
Başarı
elde etmenin vazgeçilmez unsurlarından önemli biri de, başarısız durumlarda pes
etmemek, kararlılıkla ve yılmadan çalışmalarına istikrarlı bir şekilde devam
etmektir. Karşılaştığı problemlerde yılgınlığa düşmeden, “Bununla nasıl baş
edebilirim?” anlayışıyla yaklaşarak sorunların çözümünde kararlı bir tutum
takınmanın olumlu sonuç alma imkânı sağladığı unutulmamalıdır. Bunun için içtenlikle
olaya sahip çıkmak ve konu ile bütünleşmek gerekir. Kendini işine veren ve adeta
başarıya kilitlenen insanların şansları daima yüksektir.
Tam
konsantre olmuş kişi o an için dış dünyadan kopar, gözü hiçbir şeyi görmez,
kulağı bir şey duymaz, sadece önündeki uğraşıyla meşguldür. Bu noktada
başarısızlık değil, başarı, hem de üstün başarı kendini gösterecektir.
Kişi kendi başarı kıstasını belirlemelidir. Nereden nasıl başladığını tespit etmeli, bulunduğu noktayı görmeli, arzu ettiği yerde olup olmadığını sorgulamalı ve hedefine gidecek şekilde kendi cevabını içtenlikle kendisine vermelidir. Başarıyı yakalamak için olumsuzlukların önünü kesmek, engelleri ortadan kaldırarak başarıya odaklanmanın gereğine inanmaktır. Çalıştığı konuya ilgi duymanın ve bunu yapmaktan zevk almanın başarıyı beraberinde getirdiğini akıldan çıkarmamalıdır. Kişinin kendisini doğal yeteneklerinin olduğu yöne sevk etmesi, güçlü olduğu yönlere yüklenip zayıf olduğu yönleri uygun yöntemlerle destekleyerek geliştirmesi ihmâl edilmemelidir. Kişi bu bilinçle yaklaşım gösterdiğinde, kendi başarı kıstasını belirler ve başarısının arttığını yaşayarak görecektir.