
DAĞLIK Karabağ, Ermenistan sınırına yakın bir yerde ancak bütünüyle Azerbaycan toprakları tarafından çevrelenmiş bir alandır. Geçen yüzyılda Ermeni göçleri nedeniyle Ermeni nüfus bu bölgede çoğunluk durumuna gelmiştir. Sovyetler Birliği, Azerbaycan sınırları içindeki Karabağ bölgesini “özerk cumhuriyet” yaparak tarihin çöplüğüne gitmiştir.
1992 Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’nın temel nedeni de Karabağ sorunu olmuştur. Ermenistan bu savaşta, Karabağ’daki Türk nüfusunu bütünüyle tehcir ettiği gibi, Karabağ ile Ermenistan arasındaki Azerbaycan topraklarını da işgal etmiş, Karabağ ile Ermenistan arasında bir karayolu bağlantısı (Laçin koridoru) tesis etmiştir.
2020 Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’nda Karabağ’ın bir bölümü Azerbaycan tarafından geri alınmışken araya Rusya’nın girmesi ile Karabağ’da Ermenilerin tesis ettiği fiilî durum (Ermeniler bu fiilî durumu “Karabağ Cumhuriyeti” diye adlandırmış) varlığını sürdürmüştür.
Karabağ bölgesinde Eylül 2023 itibarı ile toplam Ermeni nüfusu 110 bin civarındadır. Ermenistan’ın bile resmen tanıyamadığı sözde bir “Karabağ Cumhuriyeti”nin yaşaması mümkün değildir. Ancak hayâlcilikleri ile tanınan Ermeniler, Karabağ’daki fiilî durumu devam ettirmek ve Azerbaycan tarafına bu durumu zorla kabul ettirmek istediler.
10 Eylül 2023 günü “Karabağ Parlamentosu”, istifa eden “Karabağ Cumhurbaşkanı” Arayik Harutyunun’un yerine Samvel Şahramanyan’ı Karabağ Cumhurbaşkanı olarak seçmiştir. Rusya kuvvetleri denetimindeki Laçin koridoru üzerinden Karabağ’a taşınan askerî malzeme, Ermenileri Azerbaycan’a karşı cesaretlendirmiştir.
Ermenistan aynı zamanda Rusya ve Batı ülkelerinin (özellikle ABD ve Fransa) nüfuz mücadelelerinin yaşandığı bir bölgedir. Batı yanlısı olarak bilinen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, 11 Eylül 2023’te yaptığı açıklamada, Ermenistan Parlamentosu’nun Uluslararası Ceza Mahkemesi hakkındaki Roma Tüzüğü’nü onaylayacağını ilân etmiştir. Bu onayın Ermenistan-Rusya ilişkilerinden bağımsız olduğunu ileri sürmüştür. Oysa tüzüğün kabul edilmesi, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ermenistan’a gelmesi hâlinde tutuklanması demektir. Bu açıklamalar Rusya’nın Ermenistan’a karşı tepkisine yol açmıştır.
Bunun yanı sıra, aynı günlerde Ermenistan, ABD ile ortak askerî tatbikat yapmıştır. Tatbikat her ne kadar Azerbaycan’ı hedef almış ise de ABD’nin sembolik düzeyde bir askerî kuvvetle Ermenistan’a gelmesi, Rusya’nın geleneksel Ermenistan siyasetinin değişmesine yol açmıştır. Ermeni kökenli Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Ermenistan, Brüksel görüşmelerinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü kabul ettiği hâlde sonradan bu sözüne sadık kalmamıştır” diyerek, Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu BM Genel Kurulu’nda ilân etmiştir.
Bütün bu gelişmelerin ardından Azerbaycan kuvvetleri, 19 Eylül 2023 günü Karabağ bölgesinde “anayasal düzeni hâkim kılmak için terör operasyonu” adını verdiği askerî harekâtını başlatmıştır. Ermenistan’ın doğrudan katılmadığı bu çatışmanın ardından, bir gün sonra Karabağ Ermenileri, kayıtsız şartsız bir şekilde Azerbaycan’a teslim olmayı kabul etmişlerdir.
Zengezur’un önemi
Böylece bağımsız Karabağ Cumhuriyeti hayâli ile yola çıkan Ermeniler ikinci defa Azerbaycan’a karşı hiç ummadıkları bir yenilgi yaşamışlardır. Karabağ’daki Ermeni nüfusunun önemli bir bölümü Ermenistan’a göç etmiştir. Azerbaycan, bölgede kalacak Ermenilerin her türlü vatandaşlık haklarının korunacağını ilân etmiştir. Hâlen Bakü’de belli miktarda Ermeni nüfusu yaşamaktadır. Buna karşılık Ermenistan’da hiç Türk nüfusu kalmamış, Ermeniler tarafından, Ermenistan’daki Türkler ya katledilmişler ya da tehcir edilmişlerdir.
Sovyetler Birliği’nin (SB) kalıntısı Dağlık Karabağ Özerk Cumhuriyeti, 19 Eylül 2023 itibarı ile fiilen tasfiye edilmiştir. Karabağ Ermenileri için artık “özerk cumhuriyete dayanan” fiilî durum hayâli bir daha geri gelmemek üzere bitmiştir.
Bu durum aslında Azerbaycan ile Ermenistan arasında “Karabağ sorununun” da fiilen çözülmesi demektir. Geriye Azerbaycan ve Ermenistan arasında yalnızca Zengezur kordidoru meselesi kalmıştır.
1924’ten önce Azerbaycan-Ermenistan haritasının siyâsî sınırları bugünkünden farklıydı. Çünkü Azerbaycan ile Nahcivan arasındaki karayolu bağlantısını temin eden Zengezur, Azerbaycan’a ait bir yerdi. Ancak SB diktatörü Stalin, Nahcivan-Azerbaycan kara bağlantısını (dolayısı ile Türkiye-Azerbaycan kara bağlantısını) kesmek için Zengezur’u Ermenistan’a katarak bölgenin siyâsî haritasını değiştirmiştir.
Zengezur koridoru sadece Nahcivan-Azerbaycan kara bağlantısını temin etmekle kalmayacak, Türkiye-Azerbaycan ve Türkiye-Türkistan bağlantısını da fiilen mümkün hâle getirecektir. Koridor, Aras nehrine paralel ve nehrin kuzeyinde tesis edilecektir. Kasım 2020’de Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’nın ardından imzalanan ateşkes anlaşmasında, Ermenistan tarafı bu koridorun açılmasını kabul etmişken sonradan itiraz etmiştir.
Zengezur koridoruna itiraz eden ülkelerin arasında en çok İran’ın adı duyulmaktadır. İran yönetimi bu koridoru “NATO yolu/koridoru” diye adlandırmaktadır. Oysa koridora ABD ve Fransa gibi ülkeler de karşı çıkmaktadır. Koridorun “NATO yolu” diye nitelendirilmesini mümkün kılacak akla uygun bir neden yoktur. Açılması hâlindeyse Azerbaycan denetiminde olacaktır. Dolayısı ile İran’ın Ermenistan ile kara bağlantısı fiilen kesilmiş olacaktır.
İranlı yöneticiler için, İran’ın Ermenistan ile kara bağlantısının kesilmesi, bir kâbus hâlini almıştır. Bu kâbustan uyanmaları ve bölgenin gerçeklerini kavramaları zor görünmektedir.
Çünkü İranlı yöneticiler, “koridor ile oluşacak bir sınır değişimini kabul etmeyeceklerini” defalarca açıklayarak, Azerbaycan sınırında askerî tatbikat yapmışlardır. İranlı yöneticiler, koridoru “NATO yolu” diye adlandırmalarına karşılık, ABD ile Ermenistan arasındaki askerî tatbikata seyirci kalmışlardır.
İran’ın koridoru engelleme çabasını ise “kendi kendine yeterli hâle gelmiş ve toprak bütünlüğünü sağlamış bir Kuzey Azerbaycan varlığını kabul edememesi, koridor ile Türkiye-Türkistan arasındaki bağlantıyı yeni bir kâbus olarak görmesi” şeklinde özetlemek mümkündür. İranlı yöneticiler, Zengezur koridorunu her ne kadar “NATO yolu” diye adlandırmış olsalar da öyle olmadığını cümle âlem bilmektedir. Bu yolun gerçek ve makul adı, “Türkiye-Türkistan Yolu”dur. Bu yolu şimdiye kadar Ermenistan engellemişken, görünen odur ki, Ermenistan’ın engelleme rolünü İran gönüllü olarak devralmıştır.
İran’ın her türlü aynî-nakdî yardım ve propaganda desteğini Azerbaycan’a karşı alan Ermenistan, ezilmekten de kurtulamamıştır. Ermenistan eliyle koridoru engelleyemeyen İran, şimdi doğrudan kendisi engelleyebilir mi? İran’ın böyle bir gücü yoktur. İran hayâlî “NATO yolu” söyleminin yanı sıra, Azerbaycan’ın İsrail ile olan ilişkilerini de kendisinin bölgedeki yıkıcı, istikrarı ve barışı bozucu tutumu için bir propaganda vesilesi olarak kullanmaktadır.
Oysa Ermenistan’ın İsrail ile olan iyi ilişkileri İran için sorun olmamıştır. İran için asıl kâbusa dönüşen mesele, toprak bütünlüğünü sağlayan güçlü bir Kuzey Azerbaycan varlığının İran işgalindeki Güney Azerbaycan için bir emsal teşkil etmesidir. İran’ın son otuz yıldan beri Kuzey Azerbaycan’a karşı Ermenistan’ın yanında saf tutması, Güney Azerbaycan’daki özgürlük ve bağımsızlık akımını tahkim etmiştir. Fars işgaline karşı Güney Azerbaycanlıları daha çok bilemiştir.
Azerbaycan-Türkiye ittifakının Zengezur koridoru için ısrarına karşılık İran’ın fiilî bir oldubitti ile bu koridoru engellemeye kalkışması ihtimâli yok hükmündedir. Çünkü İran’ın böyle bir şeye kalkışma ihtimâli, Güney Azerbaycan’daki bağımsızlık hareketini nihaî zafere taşıyacaktır. İran’ın bunu engelleme gücü yoktur. Buna karşılık Zengezur koridorunu engelleyecek unsur, Ermenistan’da hâlen önemli miktarda askerî gücü olan Rusya’dır. Ancak Ermenistan üzerinde Rusya ve Batı’nın nüfuz mücadelesi, Ermenistan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Tüzüğü’nü onaylamaya yönelmesi ile şimdiye kadar Ermenistan’ı Azerbaycan’a karşı koruyan Rusya’yı tutum değişikliğine yöneltmiştir. Azerbaycan, belki savaş meydanlarında elde edemeyeceği ya da çok büyük bedeller ödeyerek kazanacağı bir sonucu birdenbire bir fırsat elde etmiştir.
Rusya’nın iki yıldan beri Ukrayna’da başının belâda olması, Türkiye ve Azerbaycan’a karşı daha özenli bir siyaset izlemesine yol açmıştır. Rusya’nın Rusya-Ukrayna Savaşı’nda NATO üyeliğine rağmen tarafsız kalan Türkiye’yi Rusya’nın, Ermenistan ya da İran’ın koridor fantezileri için kaybetmeyi göze alması akla uygun bir seçenek değildir.
ABD ve Batılı ülkelerin, Zangezur koridoru için fiilen bölgeye müdahalede bulunma ihtimâlleri de yoktur. Her ne kadar Batı medyasının desteği ile Kafkaslar ve özellikle Ermenistan çevresi dünyanın ilgi odağı durumuna getirilmeye çalışılmakta ise de Batılı ülkelerin petrol ve doğalgazı olmayan Ermenistan için Rusya ve Türkiye ile fiilen savaşı göze alarak müdahalede bulunmaları mümkün değildir. Batılı ülkeler için geçerli olan nedenler, fazlası ile Çin için de geçerlidir.
Yüzlerce yıllık Türkiye-Türkistan ayrılığı Zengezur koridoru ile fiilen sona erecektir. Bu durum aslında Kafkasya’da istikrar ve barışı da temin edecektir. Koridor üzerinden Asya ve Avrupa ülkelerinin ticarî faaliyetleri mümkün hâle gelecektir. Bu durum aslında herkesin faydasına olacak bir sonuçtur.
Zengezur koridoru, Türkler ile Ermeniler arasındaki yüzlerce yılın biriktirdiği sorunları bitirebilir mi? Kısa sürede ve kolayca bu sorunların bitmeyeceği açıktır. Ancak koridor Ermenistan’ın da faydasına olacaktır.
Bölgede nüfusu artmayıp azalan tek yoksul ülke Ermenistan’dır. Azerbaycan ve Türkiye tarafından abluka altında tutulan bir Ermenistan’ın yüz yıl sonra varlığı şüphelidir. Dağlık, yoksul, aç ve sefil bir Ermenistan’ın yaşama şansı yoktur. Görünen odur ki, Farsların şamatasına rağmen Kafkasya bölgesinde gelecekteki istikrar ve barış için Zengezur koridoruna başka bir seçenek yoktur. Zengezur koridoru bundan dolayı Kafkasya için barış yoludur.