Bana bir masal anlat!

Teknolojik gelişmeler gündelik hayatta toplumun diğer gelenekleri gibi masal anlatma geleneğini de derinden etkilemiştir. Masal anlatma ve aktarım geleneğinin yerini dizi filmler ve çizgi animasyonlar almıştır. Toplum içinde devam ettiği sanılan masal okuma geleneğinde ise çocukların aklına gelen ilk masal kahramanları dahi yabancı kökenli kahramanlar olmaktadır.

İNSANA için daha yaratıldığı andan itibaren toplumsal yaşam ve işleyişe hazır hâlde bulunmak veya bulundurulmak üzere çaba gösterilmiştir. Tabiî bizzat kendisi de bunun için ayrıca çaba sarf etmiştir.

Şöyle ki, toplum içinde var olan tavır ve davranışlarından tutun da kendi iç dünyasına kadar, neye nasıl uyum göstereceği ya da göstermemesi gerektiği, neyin iyi veya kötü olduğu, neyi yapması ya da yapmaması gerektiği hakkında toplum içindeki kültürel kodlamalarla birebir işlenerek içselleştirilmiştir.

Bu anlamda insanın bir yandan kendi yaşamına anlamlı bir boyut kazandırabilmesi, diğer yandan da hayatı anlayabilmesi için “eğitim”, en önemli aşamadır. Eğitim, aynı zamanda birey için bir kültürlenme sürecidir. İnsana doğduğu toplumun kültürü konusunda bir farkındalık oluşturmak, “anadilde eğitim”in en önemli kazanımlarından biridir. Bu nedenle dil yapıları ile birlikte toplumun kültürel kodlarını da içeren sözlü ve yazılı edebiyat ürünleri, dil eğitiminin en değerli malzemeleri olarak anlam kazanır.

Masallar, hem taşıdıkları kültür kalıpları, hem de oluşturulan anlatma gelenekleri ile başlı başına bir kültür evreni oluşturmuşlardır. Özellikle geçmişimiz de çocukluk çağında anlatılan masallar ile insanları birebir kültürlenme ortamına adım atmasını sağlıyordu.

Bilindiği üzere kültür, dinamik bir yapı içinde işleyişini değiştirebilir. Fakat bu dinamizm denetimsizleştiği anda kolayca yozlaşmaya dönüşebilir. Üzülerek söylemek gerekir ki, Türk kültüründe görülen yozlaşma, “masal anlatma geleneğini” de etkilemiştir. Türk masallarının yerini yabancı kaynaklı çizgi film karakterleri almıştır. Türk çocuklarının hayâl dünyasını zenginleştiren millî kahramanlarımızın yerini, artık Batman, Barbie, Spiderman gibi çizgi film karakterleri almıştır.

Dili, mimariyi, sanatı ve en önemlisi de insanı işleme süreci olan kültür tanımı, insanı geliştirerek gelişen ve insanın kültürü oluşturan bir varlık oluşunun aslıdır. Kültür, insanın çevresiyle olan ilişkilerinde kendi anlam düzeyine göre, kendi yaşam biçimleri çerçevesinde ve kendi ürettiği araçlarla düzenleyerek, içinde bulunduğu ortamı kendi yaşam alanı hâline getirmeye çalışmasıdır. Bu süreçte hem kültürü oluşturan araç, hem de kültürün önemli bir ürünü olarak “masallar”, çok önemli bir işleve sahiptirler.

Toplumsal işleyiş içerisinde yaşamın her alanına bir nakış edâsı ile dinî ve ahlâkî değerler işlenmelidir. Bu anlamda uzun bir süre sadece eğlenceli zaman geçirme aracı olarak değer görmüş masallar, hem evrensel olarak insanlığın ortak değerlerini, hem de anlatıldıkları dilin kültürel izlerini aktarır. Bu özelliği ile masallar, eğitsel işlevi yanında, aynı zamanda kültürün aktarımında önemli bir payda oluşturmaktadır.

Masallar, bir toplumun hayatı yorumlama şeklinin mitolojik bir anlatış biçimi ile sergilemesi, bir anlamda hayat felsefesinin mitsel aktarılış biçimidir. Bu anlatış biçiminde henüz doğası kirlenmemiş kahramanlar yoğun bir sembolik anlatımla özellikle çocukluk çağındaki bireylere verilmektedir. Daha çocuk çağlarından başlanıp bireyin bilinçaltını eğlendirerek, onu toplum içinde doğru bir yer edinmesi gerektiğine yönlendiren toplumsal bir süreçtir bu. Dolayısıyla masal, içinde yaşadığı ve süregeldiği toplumun tarihî gelişim sürecini yansıtması bakımından da ayrı bir öneme sahiptir.

Toplumsal ve kültürel işlevi dışında ebeveyn ve çocuk arasında oluşturduğu duygusal yakınlık bağı da masalın ayrı bir önemli yanıdır. Özellikle çocukların anne babadan dinlediği masallar, sesli iletişim özelliği ile arada bağ oluşturur. Ayrıca küçük yaşta hayata dair edinilmesi gereken erdemler ve eğitsel bilgiler de bu yol ile verilmiş olmaktadır. Bu yönüyle masallar, çocukları hayata hazırlayarak ve duygularını besleyerek, onlara evin içinde bir eğitim süreci yaşatmaktadır.

Evet, tüm bu açıklamalardan yola çıkarak kesin bir dille ifade etmeliyiz ki, çocuk eğitiminde masalların önemli rolünü göz ardı etmek mümkün değildir. Hemen hepimizin çocukluk döneminde tanıştığı bu anlatı türü, aynı zamanda ağızdan ağza aktarılarak günümüze kadar ulaşmış ve “masal anlatma geleneği” oluşmuştur. Ancak bu nâdide gelenek, zaman içinde yerini masal kitaplarına bırakmıştır. Hattâ günümüze daha da yaklaştıkça, kendilerinden masal dinlediğimiz nine ve dedelerin yerini masal okuyan anneler ve nihâyet modern toplumlarda yoğun görselli sesli kitaplar ve videolara bırakmıştır. 

Sonuç olarak diyebiliriz ki, teknolojik gelişmeler gündelik hayatta toplumun diğer gelenekleri gibi masal anlatma geleneğini de derinden etkilemiştir. Masal anlatma ve aktarım geleneğinin yerini dizi filmler ve çizgi animasyonlar almıştır. Toplum içinde devam ettiği sanılan masal okuma geleneğinde ise çocukların aklına gelen ilk masal kahramanları dahi yabancı kökenli kahramanlar olmaktadır. Ulusal tarihimize dair tek bir karakter veya kahramanın çocuk akıllara aktarılamamasında kitle iletişim araçlarının devâsa bir şekilde yaygınlaşması ve popüler kültürün topluma dayatılması, en etkili olan sebeplerdir.

Diyebiliriz ki, masal, her edebî tür gibi okuma ve anlatmada eğlenme hazzı olan bir türdür. Fakat bunun da ötesinde masal, bireylere daha okul öncesi çağda alınması gereken ve millî kültür geleneklerini kendi kahramanlarımızla ilgi kurarak ders alınası birçok değerin de içinde yer aldığı bir türdür. Bu anlamda çocuklarımızın, daha o zihinlerinin tertemiz olduğu dönemini yabancı kökenli subliminal etkilerin altında ezmeden kendi öz benliği ile yetiştirmek, masal okuma ve aktarma geleneğimizle gerçekleşecektir.