Balbay’ın rahatsız genç subayları kimlerdi?

Sahi, Mustafa Balbay’ın rahatsız değdiği genç subaylar kimlerdi? Balbay, 20 Mayıs 2003’te rahatsız subayların varlığını tespit etmişti. 15 Temmuz’da tuğgeneral ve tümgeneral rütbesinde darbeye kalkışanlar, acaba 2003 yılında hangi rütbelerdeydi? Balbay’ın rahatsız genç subayları arasında 15 Temmuz’un hainleri de var mıydı?

TÜRKİYE’de çok partili hayata geçildiği günden beri millete tepeden bakanlar hep var olmuştur. Bu varoluş, en net şekliyle “Memleketi Hasolar, Memolar mı yönetecek?” sözü ile ortaya konulmuştu.

Bu tepeden bakış hiçbir zaman eksik olmadı ülkemizde. Son zamanlarda da “göbeğini kaşıyan adam” ile “Çobanın oyu ile benim oyum bir olur mu?” gün yüzüne çıktı.

Sadece Türk milletini beğenmedikleri için bu ruh hâlindeydiler. Ancak bunun yalnız böyle olduğunu düşünürsek yanılırız.

Aslında karşı oldukları, milletin iradesiydi.

1950’de CHP iktidarının sona ermesiyle karın ağrıları başladı. “Yeter, söz milletindir!” diyenlerin üst üste 3 seçimi kazanması bardağı taşırmıştı.

Bardağın taşması darbe ile sonuçlandı. 27 Mayıs 1960 Darbesi ile sadece bir iktidar değiştirilmedi. Aynı zamanda yeni bir sistem inşâ edildi.

İnşâ edilen sistem ile milletin seçtikleri yol, su, kanalizasyon işleri ile uğraşacak, devleti ise kendileri yönetecekti. Bunun için gerekli mekanizmalar oluşturuldu, hükûmet sistemi değiştirildi. Askerlerin dışında kimsenin Cumhurbaşkanı olamayacağı bir modele geçildi.

27 Mayıs Askerî Darbesi’yle bir başbakan ve iki bakanın kanı üzerine kurulan bu sistem, 2007 yılına kadar kör topal devam etti.

Tabiî sistemi ayakta tutmak için 10 yılda bir çeşitli ayarlar verdiler. 1971’de muhtıra, 1980’de fiilî darbe, 1997’de post-modern darbe, 2007’de e-muhtıra ve 2016’da darbe girişimi...

***

2002 yılında AK Parti iktidara geldikten kısa bir süre sonra, o zaman Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi ve geçen dönem de CHP’den milletvekili olan Mustafa Balbay, ilk işaret fişeğini çaktı. Balbay’ın imzasıyla yayımlanan manşet haberde, “genç subayların rahatsız olduğu” dile getiriliyordu.

O eski tartışmalara girmeyeceğim. Ama bugünlerde eski Genelkurmay başkanları ve bazı eski generaller maval okuyorlar. Hepimizin tanık olduğu olayları öyle bir anlatıyorlar ki balık hâfızalı olsak neredeyse inanacağız söylediklerine.

AK Parti’nin hangi şartlarda iktidara geldiğini hepimiz biliyoruz. Ve AK Parti’nin hangi şartlarda iktidarını sürdürdüğünü de sağır sultan bile biliyor.

AK Parti, 2009 yılına, kapatma dâvâsı bitimine kadar muktedir olmayan iktidardı. Vesâyetçiler eliyle Erdoğan’ı indiremeyeceğini anlayınca, kötü günler için 50 yıldır besledikleri Fetullah Gülen alçağını devreye aldılar.

Gülen alçağı, devletin çeşitli kademelerine yerleştirdiği hainlere Tayyip Erdoğan’ı hedef gösterdi. AK Parti ise ele geçirilecek hedefti. Önce 2011 seçimlerinde yüzlerce militanı ile AK Parti’ye sızmaya kalkıştı.

Tezgâhı gören Erdoğan, alçakların sızmasına izin vermedi. Sonra sırasıyla MİT kumpası, Gezi provokasyonu, 17/25 Aralık operasyonu ve son olarak 15 Temmuz işgal kalkışması şeklinde ihanetlerin her türlüsü ile saldırdılar Erdoğan’a.

Bugün yakın geçmişin faturasını Erdoğan’a kesmeye kalkanlar, bu süreçlerin tamamında Erdoğan’ın karşısında saf tuttular. Görünürde çok kötüledikleri Fetullah alçağının Erdoğan’ı indirmesi için -içten içten- inandıkları tanrılarına yalvardılar.

***

Dedim ya, eski generaller piyasaya düştü; İlker Başbuğ ve diğer generallerin ne dediğinin üzerinde durmayacağım, ancak Hilmi Özkök’ün söyledikleri önemli!

Daha doğrusu, söylediği bir cümle çok önemli: “İrtica ile mücadele”

Evet, ne yazık ki bu kafa, Erdoğan’a siyâsî ayak suçlamasında bulunuyor!

İrtica ile mücadelenin ne olduğunu hepimiz 28 Şubat’tan hatırlıyoruz. İrtica ile mücadele demek, namaz kılan, oruç tutan, içki içmeyen, eşi, annesi veya ablası başörtülü olan ile mücadele etmek demek…

Peki, Fetullahçı alçaklara irtica ile mücadele gözüyle bakanlar, bu hainlerle mücadele edebilirler miydi?

Erdoğan, iyi ki 2004 yılındaki MGK kararını elinin tersiyle itti, iyi ki yırtıp attı! Eğer o karar uygulansaydı, zaten TSK içerisinde üç beş milliyetçi muhafazakâr kalmıştı, onları da FETÖ’cü diye atacaklardı. Fetullahçılar TSK’yı tamamen ele geçireceklerdi ve 15 Temmuz’da kimse onları durduramayacaktı…

***

Sahi, Mustafa Balbay’ın rahatsız değdiği genç subaylar kimlerdi? Balbay, 20 Mayıs 2003’te rahatsız subayların varlığını tespit etmişti. 15 Temmuz’da tuğgeneral ve tümgeneral rütbesinde darbeye kalkışanlar, acaba 2003 yılında hangi rütbelerdeydi? Balbay’ın rahatsız genç subayları arasında 15 Temmuz’un hainleri de var mıydı?