Bakiyetü’s-Süyuf Kemal’i ile siyaset

Aile içi kavga ve tartışmalar şiddetlenince anne ve baba, aralarındaki çekişmeyi çocuklara çaktırmamak için birbirlerini mutfağa davet ederler. CHP de kendi içindeki iflah olmaz kin, kavga ve husûmeti sükûnete kavuşturmak, güya gizlice hâlletmek için sık sık “kurultay”a müracaat eder. Tıpkı anne ve babanın mutfak daveti gibi…

ANKARA, son derece önemli ve bir o kadar da heyecanlı siyâsî olaylara merkezlik yapıyor. Türkiye, hattâ dünyanın gözü kulağı tüm dikkatiyle Ankara üzerinde…

Gazete, TV ve sosyal medya dakika dakika Ankara’yı takip ediyor, başşehir dalga dalga heyecanla izleniyor. Ankara, dünya kamuoyunun merkezi olmaya devam ediyor.

Hikmetinden suâl olunmaz, dünya kamuoyunu meşgul eden önemli gelişmeler, bazı kesimleri hiç ama hiç ilgilendirmiyor.

Yüzüncü yılına yaklaşan Türkiye’nin en yaşlı, kıdemli -“kart” demek daha isabetli olur- siyâsî partisinin artık mutat hâle gelen “mutfak”, af edersiniz adına “kurultay” dedikleri faaliyetlerinden biri hakkında daha geçen hafta karar alındı.

“Mutfak nereden çıktı?” denilirse, anlatayım…

***

Aile içi kavga ve tartışmalar şiddetlenince anne ve baba, aralarındaki çekişmeyi çocuklara çaktırmamak için birbirlerini mutfağa davet ederler…

CHP de kendi içindeki iflah olmaz kin, kavga ve husûmeti sükûnete kavuşturmak, güya gizlice hâlletmek için sık sık “kurultay”a müracaat eder. Tıpkı anne ve babanın mutfak daveti gibi…

Aslında mutfak bir çâre değildir; bunu en iyi CHP’ler bilir.
***

CHP’nin kasetli Genel Başkanı, kendisine karşı gelişen ayak oyunlarını sonlandırmak ve diktatörlüğünü pekiştirmek için yeni bir kurultay kararı istihsal etti.

CHP’nin “Bakiyettü’s-Süyuf İkinci Kemâl”i, kurultaya yine rakipsiz girecek. Zaten kurultayın en heyecanlı yönü, belki de gizli amacı, Kemâl-i Sâni’nin içi boş, anlamsız, ama bir o kadar kin, husumet ve hakaret kokan ve de açıkça kıskançlık duygularını dışa yansıtmasıdır.
Hâlbuki, kurultayı vesîle sayarak CHP’nin neden ezelî ve ebedî muhalefet partisi olduğunu, niçin milletin kendilerine güvenmediğini, iktidar yolunun kendilerine niçin kapalı olduğunu bir bir muhakeme etmeleri gerekmez mi?

Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk günden beri milletin öz değerleri ve tarihi ile düşmanca savaştığını artık anlamaları gerekmez mi?

Hiçbir sözlerini tutmadıklarını, o sebeple her seçimin mağlûbu olarak çıktıklarını, Kemâl-i Sâni ile siyaset kulvarında yol almanın hezimet olduğunu idrak etmeleri gerekmez mi?

Kemâl-i Sâni Efendi kurultayda, girdiği her seçimin mağlûbu olduğunu, bundan sonraki seçimlerde de bir başarı gösteremeyeceğini açık açık deklare etmeli.
“Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud?” meselince, bir liderde bulunması gereken asgarî düzeyde kabiliyet ve nezaketten mahrum; yetiştiği muhit, tarih, kültür ve nezaket bakımından mülâhazat hânesi boş... Bundan sonra da dolacağa benzememekte…
Millet, her seçimde kırmızı kart göstermekte âdeta CHP ve Kemâl-i Sâni’ye ve “Sen bu topraklara, bu millete ve bu milletin değerlerine ait değilsin!” mesajını vermekte… Ama o hâlâ bu mesajı anlamamakta direniyor!

Belki de anlama istidâdı bulunmuyor.
Tarih, bilgi, bilinç ve demokrasi kültüründen o kadar yoksun ki “diktatör” kavramını hiç bilmiyor. Hâlbuki yakın tarihin sayfaları, “diktatör” kavramının CHP’ye ait bir prototip olduğunu yazmaktadır.