Bakışımız değil, bakış açımız

Bir eve estetik görünüm kazandıran, içindeki pahalı eşyalar değil, o evin sahiplerinin hayat görüşleridir. Estetik, pahalı ve lüks olan değildir; hayatta insana değen her şeydir. Estetik, kişinin yaptığı her işteki imzasıdır ve onu farklı kılar.

EVRENDE “güzel” dediğimiz şey, aslında genel anlamda daha iyi, daha güçlü, daha başarılı, daha kaliteli dediğimiz duruma karşılık gelir. Bu da “estetik” kavramının somutlaşmış hâli olur.

Gündelik ve sosyal hayatımızda da aslında böyle değil midir? Meselâ Dünyanın farklı yerlerinde yapılan bir araştırmaya göre, güzel/yakışıklı olan insanların daha iyi, daha zeki ve daha çalışkan algılanabildiği kanısına varılmıştır. Bu genelleme sadece insanlar için değil, aynı şekilde nesneler için de geçerlidir. Örneğin bir nesnenin güzel olması, ona artı bir değer katar ve çekiciliğini arttırır. Kısaca söylemek gerekirse, var olan her şeye “güzellik” değer katar.

Eski Yunan felsefesi, evrendeki kaosa bir uyum ve düzen getirebilmek maksadıyla belirli kurallar oluşturmaya çalışmıştır. Aristo’da estetik; bir orantı, uyum ve düzendir. Bunu geniş ölçekte hayata uyarladığımızda diyebiliriz ki, bir resimdeki renk uyumu, bir kıyafetteki uyumlu bütünlük veya müzikteki armoni, o eserin yapısında olan düzen ve uyumun dışa yansımasıdır. Tüm bunlar tarihte belirlenmiş estetiğin evrensel ölçütleridir. 

Doğada var olan her şeyde estetiği yakalamak mümkündür. Meselâ kaosu anlatan bir eserde estetik var olabileceği gibi, doğadaki canlılarda, bir leoparın derisinde, tavus kuşunun kuyruğunda veya kelebeğin kanadında da bu uyumu/estetiği yakalamak mümkündür. 

Estetik olgusu da insan zihninin hayâl gücü kadar sonsuzdur. Yani insan, istediği herhangi bir nesneye estetik bir boyut kazandırarak onu daha arzulanır kılabilir. Her zaman ve her yerde daima estetik değerler taşıyan bir ürün, eşya, mekân, ambalaj, hizmet, üslûp/davranış daha değerli olur. 

Yine bir toplumun estetik anlayışının en somut göstergelerinden biri de yemek kültürüdür. Diyebiliriz ki, “Bir ülkenin/yörenin yemekleri, oranın karakterini ve estetik anlayışını gösterir”. Hattâ daha dar ölçekte bireylerin bile hayata bakışını anlamak için sofra kültürüne bakmak yeterlidir. Bir evde yemeğin veya sofranın ne derece göze hitap ettiği, o evde yaşayanlarla ilgili çok şey anlatır. Ekonomik ürünlerle estetik değeri fazla olan mükellef bir sofra hazırlanabilirken, en pahalı malzemelerden estetik görünümü olmayan, uyumsuz yemekler de ortaya çıkarılabilir. Demek oluyor ki, estetik tamamıyla ekonomik kaygılardan uzak, tamamen insanın gözüne, rûhuna ve hazzına hitap edebilen nâdide bir durumu ifade eden disiplindir.

Her alanda daha estetik bir durum ortaya çıkarmak için fazla ekonomik kaynağa, üstün bir teknolojiye sahip olmak gerekmez. Estetik sadece bir anlayış meselesidir ve her insan daha estetik çözümler elde etmek için kendi bakış açısını geliştirebilir. Estetik, daha zevkli olanı oluşturmak veya aramaktır. Saf ve somut anlamda “güzellik” diye sınırlandırmadan karşı tarafta bir duygu oluşturan bütünlüktür. Yani bir şeyi güzelleştirmek ile estetik oluşmayabilir. Bazen çirkin olarak varsaydığımız nesnelerde bazı kriterler çerçevesinde bir estetik görünüm oluşabilir. 

Estetik çoğu zaman sanat eserlerinde kendini daha bâriz gösterir. Meselâ ilgilisine işlediği düşünceyi vermek maksadıyla yapılan bir resimdeki renklerin zıtlığında bile bir ahenk söz konusu olabilir. Tam bu anda estetik dediğimiz haz duygusu bireyde ön plâna çıkar ki bakmış olduğu resimdeki duyguyu bu sayede algılayabilir. Bu bazen bir muhteşem manzara resmidir, bazen de savaşı/katliamı anlatan bir tablo… Kısaca insan ürünü olan her şey sanata dâhil olursa, estetik de tam olarak insanın birebir karşı tarafta yaşattığı duyusal hazdır. 

Sonuç olarak estetiğin, güzelin ve güzelleştirmenin çok daha ötesinde duyarlılığımıza dokunma, duygularımızı harekete geçirme, bizde coşku yaratma ve heyecan uyandırma gibi etkisi olan bir gücü vardır. Herhangi bir alanda duyusal anlamda bir haz ve hoşlanmadan bahsettiğimizde, çoğu zaman pozitif bir duygu gibi tarif ederiz. Ama estetik anlamında bir hazdan bahsetmek gerektiğinde, bu pozitif bir durumda olabileceği gibi, trajik olanda da kendisini gösterebilir. Örneğin müzik anlamında hareketli bir eserde bir haz ve heyecan oluşabileceği gibi, insanı duygusal kılıp ağlatabilen bir müzikte de aynı haz ve duygu alınabilir. İşte estetik dediğimiz durum, tam olarak budur. 

İsteyen herkes fazla ekonomik giderler sağlamadan estetik bakış açısını kendisine kazandırabilir. Kişi yaptığı her işe belirli bir anlayış, bir incelik, zevk ve özen katarak çok daha estetik durumlar oluşturabilir. 

Bir eve estetik görünüm kazandıran, içindeki pahalı eşyalar değil, o evin sahiplerinin hayat görüşleridir. Estetik, pahalı ve lüks olan değildir; hayatta insana değen her şeydir. Estetik, kişinin yaptığı her işteki imzasıdır ve onu farklı kılar.