Bakışı tedrisat, tebessümü azad: Kadın

Çünkü kadın, annelik ve eş vasfı ile kalbindeki imanın rengini sevdiğine nakşedebilendir. Bakışlarını inandığı değerin tedrisatı kılan, kaşlarıyla ihtar veren, gülüşüyle azad edendir kadın...

HAYAT, rengini kadının ruhundan alır. Bir bakar, ebruli sevinçler bahşeder. Bir konuşur, kırmızı olup kalbi tutuşturur. Bir susar, yas olur, siyah olur. Bir gülümser, turuncu bir şavka dönüşür. Bir söyler, özgürleştirir mavi gibi. Bir ağlar, gümrah sevinçler yeşertir.

Kendine ikram edilmiş meziyetlerin farkında olan her kadın, bir zarafet mektebinin banisi olma hakkını kendinde mahfuz tutar.

Cümle kapısı tebessüm olan, yeşil, mavi, siyah, kahverengi, elâ perdelerle bezenmiş pencereleriyle içindeki tedrisattan söz eden, çatılmamış kaşlardan çatısı olan bir mektep olur varlığı.

Bahçesinde binbir renkte çiçekler açar bu mektebin. Ağaçların dalları şefkatle okşar başınızı. Kederinizi akıtacağınız bir kuyusu, sizi zararlı ışınlardan koruyacak gölgelikleri, yorgun başınızı yaslayacağınız şefkatli bir sığınak vardır bu bahçede.

Ne vakit o bahçeden firar etmek dileseniz, beton duvarlardan daha kavi bir metanet durdurur sizi.

Nasıl, güzel değil mi?

O gülümseme kabulü, imtiyazı, kayırıp kollanmayı taahhüt eder kapısında duranlara. O perdeler inançla ve değerlerle nakışlanmış gözleridir kadının; asla yalan söylemeyen, itimat telkin eden.

O kaşlar, çatılmadığında letafet, çatıldığında metanettir. Tufandan yağmurdan, kardan borandan kendini ve sevdiklerini korumaya amade bir tedbirdir aslında.

O bahçe, kadının şefkatli sinesidir. O kuyu sır tutuşu, o kavi bahçe duvarı omuzlarıdır, o şefkatli dallar elleridir usulca dokunan.

Eğer sizler bu mektebin adresini öğrenmek dilerseniz, biliniz ki, çokça zahmete ve fazlaca yol kat etmeye gerek kalmadan ulaşabilirsiniz. Ya kendinizsinizdir ya da yanı başınızdaki kadınınızdır.

***

Bu mektebi inşâ eden, Âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. İnsanı kadın ve erkek olarak Var Eden’in yaratılış gayesine kodladığı bir tedrisat ile eğitim veren bu mektebin muallimesi ise kadın…

Evet, her kadın bana göre bir zarafet mektebidir. Ancak bir şart gerekiyor ki, bu şartı gözetmeyenler için bu makamın geçerli olamayacağını, hatta böyle bir başka mektebe muhtaç kalacağını düşünüyorum.

Efendim, işte o şart şudur: Var Eden’in kadının fıtratını oluşturan yazılıma kodladığı zarafet, letafet, şefkat, merhamet, basiret, rikkat özelliklerini yitirmemiş olmak.

Yani ki, yaratılış hikmetine meydan okumamış, başkalaşmamış, kendi cinsinden olan erkeğe öykünmemiş, değişmemiş, melekelerini yitirmemiş, aslî kodlarını Veren’e muti, fıtratından mutmain olan, kendini idrak ile geliştirmiş her kadın, bir zarafet mektebinin banisi olma unvanını hak eder. İş ki, kadın bu yetkisinin farkına varabilsin, cüz’î iradesi ile kendisine verilmiş kıymetleri heder etmemiş olsun!

Bu öyle bir mektep ki, tedrisatı Küllî İrade tarafından yazılarak kadının fıtratına emaneten yüklenmiş. Annelik vasfı ile tecrübe edilebilen, hayata bir birey kazandırma mühendisliğinin stajını gerçekleştiren bu tedrisat, İlâhî Kudret tarafından insanlığa bir lütuf olarak ikram edilmiş.

Kadın yanı başındaki sevdiklerinden tutun da bir vatanın en ücra köşesinden en bilindik merkezine kadar uzanan alâim-i sema olup tüm coğrafyayı kuşatabilecek renge, ahenge, nizama, disipline ve sair melekelere sahiptir.

Yol haritasını Vahy-i İlâhiden belirlemiş, Rabbisinin kendisine verdiği zaafları ve melekeleri doğru keşfetmiş, “kendini bilmeyi Rabbini bilmek” olarak etüt etmiş, kulluk makamından ibadet hükmünde bir seyre müştak olmuş, kalbinde iman, aklında vatan, ruhunda cennet tahayyülü olan kadınlar, bir coğrafyayı yedi renkli alâim-i semaya dönüşüp kuşatabilir ancak.

Çünkü kadın, annelik ve eş vasfı ile kalbindeki imanın rengini sevdiğine nakşedebilendir. Bakışlarını inandığı değerin tedrisatı kılan, kaşlarıyla ihtar veren, gülüşüyle azad edendir kadın...

Sesi tüm hoyrat gürültülerin tesellisi, sözü tüm incinmişliklerin ve tercihlerin rehberi, ahvali erkeğe nispetle zarafetin ve letafetin temsili hükmünde yansır hayata.

Sonra şefkatiyle nakış düşürür kadın, erkek olsun, kız olsun evlâtlarının kumaşına. Merhametiyle şekil bulur o kumaş, topluma libas olur da zahiri şekillendirir, elleriyle kültürün hamurunu yoğurur.

İnançlı kalbiyle estetiğin ve zarafetin tınılarını kâinatın dilinden okur kadın, ayetler dilinden dökülmekle kalmayıp hâl olur, eda olur, insanlığın ahvaline maya olur…