Mladi
Muslimani’nin (Genç Müslümanlar Teşkilatı) ortaya çıkışı
“İKİNCİ Dünya Savaşı’ndan
hemen önce, 1938’de, Saraybosna’da Genç Müslümanlar adıyla bilinen bir grup
vardı. Bu grup, 19. yüzyılda İslam dünyasında ortaya çıkan akımların ve bu
dönemdeki düşünürlerin etkisi altında Müslümanların sorunlarına çözümler
aramıştı. Bunlar Reşid Rıza, Muhammed Abduh gibi önemli isimlerdi. Onların
geliştirdikleri düşüncelerden etkilenmiş olduklarını sanıyorum. Bu grupla
temasa geçerek İslamî uyanışı hedefleyen düşünce biçimini benimsedim.” (Aliya
İzzetbegovic)
1463
yılında bütünüyle Osmanlı topraklarına katılan ve bu sayede İslam ile tanışan
Bosna-Hersek, 1878 yılına kadar Osmanlı muhafazasında refah içinde yaşamış,
fakat Osmanlı'nın Bosna'yı kaybetmesiyle birlikte zalim devlet ve idarecilerin
elinde sayısız zulme uğramıştır. Bu zulümler, Boşnaklarda protest bir ruh
halinin oluşmasına sebep olmuş, bu protest ruhları ise Mladi Muslimani (Genç
Müslümanlar Teşkilatı) başta olmak üzere birçok oluşum şeklinde ortaya
çıkmıştır.
Biz
yazımızda, Aliya'nın “İslam'ın hoşgörüsünü anlatıyorduk” diye nitelendirdiği,
Boşnak, Arnavut ve çeşitli ırklara mensup Balkan Müslümanlarının iştirakiyle
kurulan Mladi Muslimani, yani “Genç Müslümanlar Teşkilatı”, II. Dünya
Savaşı'ndan evvel 1939 yılında kurulmuştur. Teşkilatın kuruluş sebebinin iyice
anlaşılabilmesi ve yorumlanabilmesi için daha geniş bir bakış açısıyla
toplumsal, siyasî, politik ve millî olaylar bağlamına bakılması gerekmektedir.
1939'da
Boşnakları olumsuz yönde etkileyen olaylar meydana gelmişti. Hırvatistan,
Slovenya, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ ve Makedonya'da ortaya çıkan Krallık
Yugoslavya’sında Boşnakların milli hakları yoktu. Bosna'da Boşnakların önemi
asgarî seviyeye indirilmiş ve onur zedeleyici politika ve tavırlarla küçük
düşürülmüşlerdi. İşte teşkilatın kurulmasındaki temel neden buydu! Müslüman
Örgütü’nün varlığına ve Başkan Dr. Mehmed Spaho'nun hükümette bakan olmasına
rağmen Boşnaklara karşı bir Sırp ve Hırvat politikası ortaya çıkmıştı.
Spaho
suikastı ve sonrası
Krallık
Yugoslavya’sında başbakanlık koltuğunda oturan Sırp Dragiša Cvetković ve Hırvat
Köylü Partisi Genel Başkanı Dr. Vlatko Macek, Boşnakları tamamen yok sayarak 26
Ağustos 1939'da Sırplar ile Hırvatlar arasında fiilen Bosna'nın bölünme
antlaşmasını imzaladı. O sene içerisinde, Cvetković-Maček arasındaki ikili
görüşmeler sırasında, Belgrad'daki bir otel odasında Yugoslav Müslüman Örgütü Başkanı
ve Devlet Bakanı Dr. Mehmed Spaho ölü bulunmuştu. Genel kanı, onun Bosna'yı
temsil ettiği ve Bosna'nın yok olmasına yol açacak antlaşmayı kabul etmeyeceği
için öldürüldüğü yönünde olmuştu.
Bu
sırada Almanya, Avrupa'yı işgal etmeye başladı. Bu durum ilk fırsatta Hitler'in
Krallık Yugoslavya’sına saldıracağı izlenimini uyandırmıştı. Dr. Mehmed
Spaho'nun ölümünün ardından, Kralllık Yugoslavya’sında kendisine destek çıkacak
bir ordusu, siyasî bir kuruluşu ve dinî teşkilatı bulunmayan tek halk
Boşnaklardı. Boşnakların bulundukları böyle olumsuz bir siyasî ve sosyal
ortamda, tüm bu gelişmelere cevap olarak “Genç Müslümanlar Örgütü”nün
kurulmasına karar verilmişti. Amaç, Boşnak milletinin millî, manevî, ahlakî,
siyasî ve kültürel gelişimine katkıda bulunmak ve asimilasyonu asgarî seviyeye
indirmek, hatta ortadan kaldırmaktı.
Bir
şeyi daha burada vurgulamak gerekir: II. Dünya Savaşı’na doğru Krallık
Yugoslavya’sında ve Bosna-Hersek'te Sırplar ve Hırvatlar, büyük devletlerin
desteğiyle milliyetçi ve yıkıcı bir tavır içindeydiler. Milliyetçi-sosyalist ve
faşist güçler yayılmaya başlamıştı. Öte yandan milliyetçi ve faşist
ideolojilere alternatif olarak komünist ideoloji de güçlenmeye başlamıştı. Genç
Müslümanlar Örgütü'nün, özü itibariyle bahsedilen ideoloji ve cereyanların
hiçbiriyle benzerliği ve ilişkisi yoktu. Örgüt, ideolojik temelini İslam ve hümanizm
ilkelerinde bulmuştu. Böylece ne sol, ne de sağ ideolojilere yanaşıyordu.
Bir
yanda Hırvat Ustaşaları, diğer yanda Sırp Çetniklerinin mezalim ve
saldırılarına maruz kalan ve1939'da teşkilata karşı başlatılan saldırı, yargı
ve yasaklamalar ile teşkilatın lideri olan Mehmed Spaho'nun öldürülmesi ile
büyük darbe aldı ve sonuçta Müslüman Boşnak halkı umutsuzluk içinde, her
şeylerini bırakıp belli bölgelere çekilmişlerdi.
Müslüman
Boşnak halkının varlığını korumak amacıyla oluşturulan bir oluşumdur Mladi Muslimani.
Bu oluşum, kendini antifaşist ve antikomünist olarak tanıtmıştır bölgede.
Kendisini
“Temel fikrimiz Allah’a imandı. Kamuoyu, hocalar, papazlar ya da ruhanî
liderler, Allah ile kul arasında aracı olamazlardı. Bu, aynı zamanda hem zorluk,
hem de özgürlüktü. Bizi yaratan Allah’tan bir şey saklayamayacağımız ve O’na
hesap vermek zorunda kaldığımızdan, sorumluluğumuz zorlu şartları yenmemizi
gerektirmektedir. Özgürlük ise din yoluyla sonsuzluğa, dolayısıyla Allah’ın
büyüklüğüne ve kudretine ulaşmaktır. O nedenledir ki, Fatiha Suresi’nde de
belirtildiği gibi, ‘Rabbim! Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım
dileriz’ düsturu etrafında toplanmış bulunmaktayız. Bu düstur ve terbiye ile
fikrî çalışmalar gerçekleştirebileceğimizin ve ilmî davranışlarla başkalarını
etkileyebileceğimizin bilincindeydik. Varlığımız ve çalışmalarımızla
etrafımızda, Müslümanların arasında kök salmış çekingenlik ve aşağılık
kompleksini kırmamız lazımdı” şeklinde tanımlayan Genç Müslümanlar Hareketi,
II. Dünya Savaşı'ndan evvel başladığı mücadelede hem İslam'ı, hem de İslamî
yaşam tarzını yaşatmak ve Boşnak halkının ulusal refahını sağlamak adına -özgürlükleri
ve canları pahasına- hürriyet yolunda önemli bir sorumluluk almıştır.
Genç
Müslümanlar, özellikle antifaşist ve antikomünist ideolojilerini açıkça
dillendirdikleri için II. Dünya Savaşı’ndan önce aşırı milliyetçi Çetnik ve
Ustaşalardan, savaş sırasında ve sonrasında da partizanlardan baskı
görmüşlerdir. Bu totaliter baskı dolayısıyla Genç Müslümanlar legal bir yapıya
kavuşamamış, yasal bir çerçeve içerisine sokulmamıştır.
Yugoslavya'nın
sosyalist ve ilahî inançlara karşı çıkan despot rejimi, Genç Müslümanları
kendine rakip görüyordu. Onları avuçlarının içinde, gözetim altında tutmak için
idarî cezalar vermekten çekinmemiş, Müslüman Boşnak halkını bu cezalarla
yıldıracağını düşünüp bu hareketi ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Bölgede
diyanetin zayıf olması, kültür enstitülerinin Hırvat ve Sırpların elinde olması
ve bu iki zıt fikirli ve katı bloğun Müslüman Boşnak ve Türkleri ortadan
kaldırma çabaları gibi birçok olumsuz etkene rağmen, Müslüman gençler yılmadan
idealleri için çabalamaya devam etmişler ve Boşnak Müslümanlar tam ümidini
kaybedecekken genç beyinler “Mladi Muslimani” (Genç Müslümanlar Teşkilatı)
adıyla ortaya çıkmışlardır.
Ama
bu oluşum, o zamanlar sadece teorik olarak güçlüydü. Ne askeriyeye, ne siyasete
etki edebiliyorlar, ne de kültürlerini Sırp ve Hırvatlardan koruyabiliyorlardı.
Bulundukları durum ve konum gereği yalnız kalpleriyle buğz etmekle
yetiniyorlardı. Genç Müslümanlar bir yandan Doğu Bosna, Sava Bölgesi ve
Sancak'taki Boşnak halkın göçleri ile ilgileniyor, bir yandan da gençlerin
eğitimi ile ilgili faaliyetler yürütüyorlardı. Evlerde gizli gizli dersler
düzenliyor, antikomünist ve antifaşist fikriyatı gençlere aşılıyorlardı.
Boşnak
ve eski Yugoslavya Müslümanlarının ortaklaşa kurduğu bu teşkilat, mütecaviz
dinsizliğe ve Boşnak halkının ulusal asimilasyona maruz kalmaması adına önemli
faaliyetler yürütmüştür. Kurulduğunda Saraybosna basınının “Müslüman gençleri
eğitim ve kültür alanında İslam ruhuyla eğitmeye çalışan bir örgüt olarak”
tanımladığı Genç Müslümanlar Hareketi, II. Dünya Savaşı öncesinde Bosna’daki
farklı siyaset ve düşünce akımları karşısında, bir grup Saraybosna Liseli
Müslüman genç tarafından kurulmuş bir harekettir.
1940'ların başlarında, Genç Müslümanlar Hareketi ortaya çıktığında İslam âlemi çok kötü bir durumdaydı. Bağımsız olan sadece birkaç Müslüman ülke vardı. Hareket mensupları bunu kabul edilemez bir durum ve İslam'ı da özünü muhafaza ederek kendisini güncele taşıyabilmesi gereken canlı bir fikir olarak görüyorlardı. İslam dünyasında olanlardan ve yabancıların askerî ya da sermaye zenginliği yoluyla kurduğu egemenlikten rahatsız olduklarını açıkça ifade ediyorlar ve çıkış yolları arıyorlardı. Genç Müslülümanlar bir araya geldiklerinde, öncelikle gündemdeki olayları değerlendiriyor, ardından bu olaylar ekseninde İslam düşünülüyor, konuşuluyor ve yazılıyordu. İslam’ın modern dünyadaki rolü üzerine tefekkür ediliyordu.
Genç
Müslümanlar Teşkilatı'nın kurucuları
Genç
Müslümanlar Teşkilatı'nın en fazla öne çıkan isimleri üniversite öğrencileri
idi. Bunlar, Esad Karacozoviç, Tarık Muftiç, Emin Granov, Murtez Dervişeviç ve
Husref Başagiç'tir. Teşkilata ilk katılanlar, o zaman kaliteli lise olarak
bilinen Erkek Gimnazyum Lisesi öğrencileridir. Ardından diğer Boşnak aydınları
katılmışlardır. Bunların arasında Real Gimnazyum öğrencisi Aliya İzzetbegoviç
de bulunuyordu.
Fikrî
etkilenmeler
Genç
Müslümanlar Mustafa Busuladzic, Mehmet Hanciç ve Hafız Panca gibi ünlü âlimlerden
aldıkları derslerle siyasî, dinî ve genel eğitimlerini oluşturdular. Bu âlimler
Genç Müslümanlar'da, Müslümanların durumunu iyileştirebilecek gücü görmüşlerdi.
Bu sebeple bu ideolojik rolü oynamaları için onları motive edip yardımda bulunuyorlardı.
Rahmetli Aliya İzzetbegoviç, o dönemde okuduğu birkaç kitabı şu sözlerle
anlatıyor: "O sıralarda Ali Mutevelliç tarafından kaleme alınan ve büyük
bir hayranlık duyduğum 'İslam Işığında' adlı eseri okuyordum. Bu çok kıymetli
bir eserdi ve benim üzerimde büyük etkisi olmuştu. Ayrıca Osman Nuri Haciç'in
yazdığı 'Hz. Muhammed ve Kur'an' da bana yön veren eserlerdendir. Bu eserler
teşkilatımızda okunuyor ve tartışılıyordu. Böylece İslam'ı gerçek
kaynaklarından öğrenmeye başlamıştık."
Art
arda gelen olumsuzluklar ve esaret günleri
1941'de
bazı değişikler yaşanmaya başladı. Bosna, Bağımsız Hırvat Devleti (NDH)
tarafından yönetiliyordu. Ve Genç Müslümanlar ise bu sırada bir yapılanma
kuruyor, zalim devlete karşı “Sırpları, Yahudileri, Romanları ve Boşnakları
öldürmeyeceksin!” diyor, faşist devlete meydan okuyorlardı.
1945
Nisan’ında komünistler Saraybosna'ya girdiğinde, 45 yıl sürecek olan komünist
dönem de başlamış oldu. Tito'nun Komünist Parti’si hükümete geldikten sonra
Hırvat Ustaşaları ve Ustaşaların zorlamasıyla savaşa katılmak mecburiyetinde
bırakılan Müslümanları cezalandırmaya başladı. Çok zor günler geçiren
Müslümanlar, buna rağmen ateizm ve Müslümanlara karşı yürütülen politikaya
karşı çıktılar. 1946'da komünistler Genç Müslümanlar’a karşı bir savaş başlattı
ve Aliya İzzetbegoviç ve Ömer Behmen gibi hareketin önde gelen isimleri hapse
atıldılar. Hırvat Gençler organizasyonunun denetimine girmeyi kabul etmeyen
Genç Müslümanlar Teşkilatı, Komünist Gençler Derneği'nin kontrolü altına
girmeyi de kabul etmediler.
Ardından
Aliya İzzetbegoviç ile birlikte, aralarında Mustafa Busuladziç, Esad
Karadzozoviç, Asaf Serdareviç, Nurudin Gackiç, Osman Krupalija, Sakib Nisiç,
Nusret Fazlibegoviç, Hasan Biber, Halid Kajtaz, Omer Stupaç, Asim Camdziç,
Fikret Ploço ve Omer Kovaç'ın bulunduğu birçok teşkilat üyesi için 1 Mart
1946'tan sonra mahkeme günleri başladı. Genç Müslümanlar’ı gruplar halinde ve
sistemli şekilde yargıladılar. Birinci grup 1946'da, ikinci ve üçüncü grup
1947'de, dördüncü ve beşinci gruplar 1948'de ve son yargılama 1949'da yapıldı.
Komünist Güvenlik Servisi UDB'nin tutukladığı Genç Müslümanlar, bu
cesaretlerinin bedelini idamlar ve hayatlarının en güzel, en verimli yıllarını
komünist rejim hapishanelerinde geçirerek ödediler.
Aliya'nın
üç yıla mahkûm edildiği yargılamalar zinciri sonunda idamına karar verilen dört
kişi arasında en yaşlı 27 yaşındaki Hasan Biber, en genç ise daha 20 yaşına
gelmemiş olan Nusret Fazlibegoviç’ti. Oysa Genç Müslümanlar mensupları hiçbir
öldürme, soygun ve benzeri terör faaliyetine karışmamışlardı. Marksizmi kabul
etmeyen, dinî ve kültürel kimliklerini muhafaza etmeye çalışan bu insanlar,
terör örgütü olarak görülen teşkilatın ideal ve hedeflerini yeniden
canlandırmakla suçlanmışlardı.
Komünist
Güvenlik Servisi UDB, yargılamalarda delil göstermeden, üzerinde "düşmanla
işbirliği" ya da "Sosyalizme karşı propagandadan dolayı çalıştırma
cezasına gönderilmiştir" yazılı bir dosyayla tehlikeli gördüğü kişileri
devlet hizmeti çalışma cezası için maden yatağına, yol, köprü veya diğer inşaat
projelerine gönderiyordu. Yapılan bir araştırmaya göre, bu dönemde UDB'nin
listesinde yer alan 4 bin 500 civarında genç, Genç Müslümanlar organizasyonuna
mensup oldukları için komünist rejim hapishanelerine gönderilmişti.
1946'da başlayan ve 1951'e kadar devam eden yargılamalarla birlikte hareket tamamen tahrip edildi. Teşkilatın bütün liderleri hapisteydi. Kalanlar ise ya kaçmışlar ya da gizleniyorlardı. Netice itibariyle teşkilat artık fiilen mevcut değildi. Rahmetli Aliya İzzetbegoviç o günleri şu şekilde anlatıyor: "Bu yıllar boyunca yapılan yargılamalardan çıkan mahkûmiyetleri topladığımda, Genç Müslümanlar’ın birkaç bin yıl hapse mahkûm edilmiş olduğunu düşünüyorum. Saraybosna'nın dükkânları boş ama hapishaneleri doluydu. Özellikle de Kominformistler, Genç Müslümanlar ve dili uzamış insanlarla…"
Komünist Güvenlik Servisi UDB'nin tutukladığı Genç Müslümanlar, bu cesaretlerinin bedelini idamlar ve hayatlarının en güzel, en verimli yıllarını komünist rejim hapishanelerinde geçirerek ödediler.
Tabiî
Aliya'nın 1946 yılında hapse girmesinin bir avantaj haline dönüşmesi de
şüphesiz kimse tarafından beklenmiyordu. Aliya 1946'da girdiği hapisten 1949'da
çıkarken, o sırada daha vahşice bir saldırı başlamış ve bin 200 civarında
hareket mensubunu içeriye almışlardı. Hasan Biber, Halid Kaytaz, Ömer Stupac ve
Nusret Fazlibegovic gibi hareketin önde gelen isimleri 1949 yılında idama
mahkûm edilirken, birçoğu da mahkemeye çıkarıldıktan sonra hakkında kanıtlanmış
herhangi bir suç olmamasına rağmen infaz ediliyordu. Ve işte Aliya eğer 1946'da
değil de 1949'da hapse girmiş olsa idi, yüksek ihtimalle öldürülecekti. Çünkü
onlara karşı çok net ve çok sert bir tavır sergiliyordu. “1946'da hapse girmesi,
Aliya'nın ömrünü uzattı” diyebiliriz.
II.
Dünya Savaşı’nda Genç Müslümanlar Teşkilatı ve erdemli duruş
Genç
Müslümanlar, kendilerini antifaşist ve antikomünist olarak nitelendiriyorlardı.
2. Dünya Savaşı’nın henüz başında, Nisan 1941'de faşistler Krallık Yugoslavya’sına girerek
Faşist Bağımsız Hırvat Devleti’ni (NDH) kurmuşlardı. Bu yeni rejim, Sırplar,
Yahudiler ve Çingenelerle hesaplaşıyordu. Böyle bir coğrafyada, böyle karışık
bir zamanda ve tüm Avrupa faşistlerin mezalimi altında inlerken Boşnak
aydınları ve âlimleri, Genç Müslümanlar Teşkilatı mensuplarının büyük
çoğunluğu, faşistlerin komşuları olan Sırpları, Romenleri ve Yahudileri
öldürmelerini gerekçe göstererek Hırvatistan Milli Devleti’nin yetkililerine
başvurdu.
2.
Dünya Savaşı sırasında Genç Müslümanlar Teşkilatı üyeleri genelde yardım
faaliyetleriyle meşgul oluyor, Posavina, Doğu Bosna ve Sancak bölgelerinden
gelen muhacirleri uygun yerlere yerleştiriyorlardı. Bunun yanı sıra Genç
Müslümanlar, Hırvatistan Milli Devleti’ne karşı yapmak zorunda oldukları mecburî
görevleri yapmaktan kaçınıyorlardı. Bundan dolayı Hırvatistan Milli Devleti
bunlara şüpheyle bakmaya başlamıştı. Teşkilatın dışlanmışlık duygusuna kapılan
Aliya İzzetbegoviç, Ömer Behmen, Necib Şaçirbegoviç, Salih Behmen ve Eşref
Çampara gibi yeni isimler, 'El-Hidaye' isimli legal bir İslam ulema derneği
içinde kurtuluş için çare aramaya başladılar. Hatta 2. Dünya Savaşı esnasında
Aliya, Hırvatistan Milli Devleti ordusuna katılmamak için kaçarak doğduğu Bosanski
Şamas'ta bir süre kaldı. Burada da boş durmayarak diğer Genç Müslümanlar
Teşkilatı üyeleriyle birlikte yardım faaliyetlerine destek oldu.
Sınırlı
imkânlar dolayısıyla bu faaliyetler sadece ev ve camilerde sohbet olarak
gerçekleşiyordu. Eğitimle yakından ilgilenip teşvikte bulunurken, halk arasında
itibar kazanarak teşkilatın üye sayısını arttırmıştı. Yani Genç Müslümanlar
Teşkilatı mensupları, yüz kızartıcı bir davranış sergilemeden 2. Dünya Savaşı’ndan
çıkmışlardı.
Savaş
sonrası Genç Müslümanlar Teşkilatı
2.
Dünya Savaşı’ndan sonra komünist iktidar kültürel, millî, dinî oluşum ve yardım
kuruluşu adına ne kadar olgu varsa hepsine saldırmaya başlamıştı. Tüm Boşnak
kültür ve yardım kuruluşları kapatılmıştı. Medreselere kilit vurularak Diyanet
İşleri Başkanlığı'na el konulmuştu. Bu saldırılardan diğer milletlerin kurum ve
kuruluşları da zarar görmüştü. Komünist iktidarı en çok rahatsız eden şey, Genç
Müslümanlar Teşkilatı mensuplarının hem aydın, hem de antikomünist olmalarıydı.
Hatta 1945 yılının sonbahar aylarında, İl Meclisi binasında komünist gençler
için düzenlenen toplantıya gelen Genç Müslümanlar Teşkilatı mensupları dindar
insanların fikirlerini savunmuşlardır. Aliya, grubun en aktif mensubudur ve
hemen çıkarken yakalanmış, fakat hemen bir gün sonra serbest bırakılmıştır. Ama
bırakılmasındaki sebep, Yugoslavya Milli İstihbarat Teşkilatı’nın, Genç Müslümanlar’ın
içine girmeyi düşünmesidir.
O
günlerde başlayıp Yugoslavya'nın 1991'de dağılmasına kadar geçen süreçte Genç
Müslümanlar Teşkilatı, komünist iktidarın hedefinde olmuştur. Henüz 1946
yılında Aliya İzzetbegoviç, Necib Şaçirbegoviç ve on kadar mensubu cezaevine
girdiğinde, komünist rejim Genç Müslümanlar Teşkilatı ile hesaplaşmaya
başlamıştı. Aliya 3 yıl hapisle yargılanırken henüz 21 yaşındaydı. Ve o yaşta
''Doğu ve Batı Arasında İslam'' isimli kitabını yazmıştı. Bu da onun ne kadar
birikimli olduğunu ve aydın kimliğini gözler önüne sermektedir.
1948-1949
yıllarında Genç Müslümanlar Teşkilatı'ndan bin 200 kişi tutuklanmış, çoğunluğu
hapis cezasına çarptırılırken bir kısmı sorgulandıktan sonra, bir kısmı da
sorgulanmadan idam edilmiştir. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Genç Müslümanlar
Teşkilatı'nın 13 mensubu komünistlerce şehit edilmiştir; mezarları ise bugüne
kadar tespit edilememiştir. Öldürülenler arasında teşkilatın kurucularından
Mustafa Busuladzic ve Esad Karadzozovic de vardı. Onlar, o dönemin en tanınmış
Boşnak aydınları ve teşkilatın manevî önderleriydiler.
Doğrulma
çabaları
Elbette
komünist yönetim Genç Müslümanları ebediyen tutsak edemezdi. Teşkilat
mensupları hapisten çıktıktan sonra da faaliyetlerini sürdürdüler. Onlar,
yaptıkları işte hep en iyi öğrenci, işçi ve meslek erbabı oldular. Ortak
çalışma ve arkadaşlık ilişkilerini hep devam ettirdiler. İslam ve Müslümanlar
hakkında bilgiler içeren “Preporod” adlı gazeteyi çıkarmaya başladılar. Careva (Sareva)
Camii ve Tabacki (Tabaçki) Mescidi’nde İslam ilimleri üzerine dersler tertip
ettiler. Preporod, Takvim, Glasnik gibi gazetelerde ve çeşitli kitaplarda
fikirlerini beyan ettiler. Böylece Genç Müslümanlar’ın ayak sesleri tekrar
yankılanmaya başladı.
Genç
Müslümanlar'ın eski gücüne kavuşması komünist rejimin gözünü korkuttu ve
yeniden harekete geçildi. 23 Mart 1983 günü sabahının ilk saatlerinde kapıyı
çalan Komünist Gizli Servisi UDB görevlilerinin akşamın ilerleyen saatlerinde
biten aramasından sonra, Aliya İzzetbegoviç gözaltına alınarak Devlet Güvenlik
Karargâhı’na götürüldü, ardından da bölge hapishanesine nakledildi. Tutuklanarak
sorgulanan sadece Aliya İzzetbegoviç değildi. Bosna'nın dört bir yanından
yüzlerce insanın tutuklanarak sorgulandığı bu dönem, 'Saraybosna Süreci' olarak
anılmaktadır.
Tam
tamına 100 günü bulan sorgulamalardan sonra, Aliya İzzetbegoviç ile birlikte
Ömer Behmen, Hasan Çengiç, İsmet Kasumagiç, Edhem Bıçakçı, Husein Zivaly, Rusid
Pruguda, Salih Behmen, Melika Salihbegoviç, Mustafa Spahiç, Cemal Latic, Derviş
Durdeviç ve Cula Biçakçiç, devlete karşı fesat düzenlemek ve düşünce suçundan
Yugoslavya Federal Mahkemesi’nde yargılanmaya başladılar. Yargılamanın sonunda
toplam 90 yıla mahkûm edilen 13 kişiden Aliya İzzetbegoviç 14 ve daha önce 11
yılını hapishanede geçirmiş olan Ömer Behmen 15 yılla cezalandırıldı. Mahkemeye
yapılan itirazlardan sonuç elde edilemese de Aliya İzzetbegoviç 9, Ömer Behmen 8,
İsmet Kasumagiç 7, Hasan Çengiç 6 ve Salih Behmen 4 yıla mahkûm edildiler.
Kaderin
üstündeki kader ve yeniden doğuş
Komünist
rejim bu yaptırım ve cezalarla Müslüman Boşnak halkının direniş ısrarını ve
heyecanını kırmak istiyor, taviz vermeden demir yumruk politikası izliyordu.
Ancak sonuç beklediklerinden farklıydı. Hapishaneden çıktıktan sonra ve diğer
aydın ve şuurlu Müslümanların katılımıyla daha da güçlenen Genç Müslümanlar,
siyasî bir parti kurmak için kolları sıvadılar.
8
Ekim 1989'da, aralarında Aliya İzzetbegoviç, Ömer Behmen, Muhammed Çengiç,
Prof. Suleyman Masoviç, Cemaludin Latic, Edhem Traljiç, Safet İsoviç ve Edhem
Traljiç'in bulunduğu “Kırklar Grubu”, neticesi Aliya İzzetbegoviç'i Devlet
Başkanlığı’na taşıyacak olan süreci başlatarak “Demokratik Eylem Partisi”nin (SDA)
kuruluşunu ilan ettiler.
Bu
sırada Genç Müslümanlar, komünist rejim tarafından kapatılan Merhamet, Preporod
(Yeniden Doğuş), Trezvenost Boşnak derneklerinin yeniden hayata geçirilmesi ve
Boşnak İslam Tıp Teşkilatı BIMA ile Soykırım Müzesi ve Boşnak Siyaset
Mahkûmları Teşkilatı’nın kurulması için çalışmalar başlatıldı. Bunlar, Bosna-Hersek'e
karşı olası saldırılara savunma hazırlığı sürecinde yardımcı oldular, Bosna
Savaşı esnasında da işgalcilerin soykırım planlarına engel olmak için savunma
planlaması yaptılar.
Ömer
Behmen ve Mladi Muslimani
Savaşın
en yoğun olduğu ve şiddetin had safhada olduğu günlerde bile Aliya
İzzetbegoviç'in yanından bir an olsun ayrılmamış ve özgür, bağımsız
Bosna-Hersek için mücadele vermişti Behmen. Savaşın ardından da mütevazı
hayatını devam ettiren Ömer Behmen, Bosna-Hersek'te İslamî çalışmalar yapan ve
ihtiyaç sahiplerine el uzatan, yardım götüren Genç Müslümanlar Teşkilatı'nın
uzunca bir dönem genel başkanlığını yürüttü.
Kendisi
bir konuşmasında hayatını şöyle anlatıyor; ''İsmim Ömer Behmen... 29 Ekim
1929'da, kiraz zamanında doğmuşum. Annemin ismi Cemile, babamınki Mustafa.
Kökenimiz İran'a dayanıyor. Şehname'deki şahlardan, komutanlardan biri olan
Behmen Han'a dayanıyor. İranlıların takvimlerinde ikinci aya verdikleri isim.
Macar yazar Tavlotski, Boşnakların köklerini incelediği kitapta, 1485’te ‘Muhammed
Behmen’ diye bir zatın Bosna'ya Türk diplomat olarak geldiğini yazmıştı.
Bosna'ya geçişimiz böyle… Ziraatla ilgili eğitim gördüm. İki çocuğum, dört
torunum var. Lisede okuduğum yıllarda, okullarını bitirenler ya İstanbul'a ya
da Mısır'a eğitimlerine devam etmek için gidiyorlardı. 1939’da medrese ve lise
öğrencileri ile gençler olarak bilinçlenmek için gizli gizli toplanıyorduk.
Toplantılara gelenler daha çok lise çağındakilerdi.''
Saraybosna'da
bulunan Moriça Han içinde çalışmalarını devam ettiren Genç Müslümanlar
Teşkilatı Genel Başkanlığı’nı uzunca bir süre (iki dönem) rahmetli Ömer Behmen
yürütmüştü. Ömer Behmen, 78 yıllık yaşamı boyunca 35 yıl ile dünya üzerinde
"siyasî suçtan" en uzun süreli cezaya çarptırılan ve yine dünyada
"siyasî suçtan" en uzun zamanı (17 yıl 5 ay) hapishanede geçiren beş
kişiden biriydi. En çetin şartlarda, en zor zamanlarda bile Bosna-Hersek
topraklarında İslam'ın ve Müslümanların varlığını devam ettirmeleri için çaba
gösteren yürekli mücahitlerdendi. Aynı zamanda Boşnakça olan Mladi Muslimani
yerine Türkçe “Genç Müslümanlar” ismini kullanmamızı arzu edecek kadar da Osmanlı
idi.
Rahmetli Ömer Behmen, Sırpların Bosna-Hersek'te uyguladıkları soykırıma karşı direnişi örgütleyen Genç Müslümanlar Teşkilatı'na 1943 yılında, Mostar'da katıldı. 1945 yılında rahmetli Ömer Stupac, Nusret Fazlibegoviç ve büyük kardeşi Salih Behmen ile beraber bu şehirde çalışmalar yaptı. 1948 yılında Saraybosna'ya gelen Ömer Behmen, Genç Müslümanlar'ın genel merkezinde çalışmaya başladı. Saraybosna ve Mostar Gizli Polis Servisi'nin kovuşturmaları sonucunda, 1949 Eylül ayında tutuklandı. Mostar'daki yargılama sonucunda 20 yıl cebrî çalışma cezasına mahkûm edildi. Cezanın 17 yılını komünist hapishanelerinde geçirdi.
1960
yılında beraat eden Ömer Behmen, Eylül 1962'de başladığı Sarajevo İnşaat
Fakültesi'ndeki öğrenimini 1967'de bitirdi. 1974-1977 yıllarında Libya'ya
inşaat mühendisi olarak giden Ömer Behmen, İslam Direniş Birliği’ne üye olarak
zarar görmüş camileri, mescit ve mekteplerin restore ya da yeniden inşa
edilmesine olanak veren elli civarında projede görev aldı.
Ömer
Behmen hem toplumsal, hem de ideolojik etkinliklerde, Aliya İzzetbegoviç başta
olmak üzere ağabeyi Salih Behmen, Munir Gavrankapetanovic, Mehmet Arapic, Rusid
Prugud ve diğer Genç Müslümanlar teşkilatı üyesi birçok isimle beraber çalıştı.
Sarajevo'da öğrenciler için Sareva Camii ve Tabaçki Mescidi'nde sohbetler
düzenledi. Preporod (Yeniden Doğuş) adlı dergiyi çıkaranlar arasında da bulundu.
Mart 1983'te Saraybosna'da tekrar tutuklandığında 54 yaşındaydı. Gizli Polis Servisi'nin kovuşturmaları sonucu Müslüman aydınların meşhur davasında, "komünist rejim aleyhinde propaganda yapmaktan" dolayı Kasım ayında 15 yıl hapse mahkûm edildi. 1988'de komünist rejimin çökmesiyle birlikte diğer siyasî tutuklularla birlikte Behmen de serbest bırakıldı. 1990 yılında İslam Birliği Sarajevo Bölgesi Başkanlığı'na getirildi. 1993 yılında Bosna-Hersek Cumhuriyeti İran Büyükelçi Vekili olarak Tahran'a gidinceye kadar Saraybosna'daki Osmanlı vakıf eserlerinin en önemlisi olan Gazi Hüsrev Bey Vakfı Mütevelli Heyeti’nde görev aldı.
8 Ekim 1989… Ömer Behmen, Muhammed Çengiç, Prof. Suleyman Masoviç, Cemaludin Latic, Edhem Traljiç, Safet İsoviç ve Edhem Traljiç'in bulunduğu “Kırklar Grubu”, Aliya İzzetbegoviç’i Devlet Başkanlığı’na taşıyacak olan süreci başlatarak “Demokratik Eylem Partisi”nin (SDA) kuruluşunu ilan ettiler.
Rahmetli
Aliya İzzetbegoviç ile beraber Demokratik Eylem Partisi'nin (SDA) kurucuları
arasında yer aldı. 1991 yılında yapılan SDA Birinci Kongresi'nde Genel Başkan
Yardımcılığı'na seçildi. Partide yaptığı başarılı çalışmalar ve Aliya
İzzetbegoviç'e olan yakınlığından dolayı "Aliya İzzetbegoviç'in en güçlü
kalesi" olarak anılmaktaydı.
İki
dönem Genç Müslümanlar Teşkilatı Genel Başkanlık görevini yürüten Ömer Behmen,
savaşı sonlandıran Dayton Antlaşması ile birlikte bir bilinmeze doğru
sürüklenmek istenen ve savaşın yaralarını henüz saramayan Bosna-Hersek için
çalışmaya devam ediyor, neredeyse hiçbir sabit geliri olmayan teşkilatta
onlarca eski üyenin sağlık ve gıda sorunlarının giderilmesi için azim ve
özveriyle çalışıyordu. Vatanlarına dönme fırsatı bulan, ancak savaş sırasında
ev ve sahip oldukları her şeyi kaybeden Boşnakların hayata yeniden tutunmaları
için maddi ve manevi yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyordu. Engelli
çocuklara, şehit ailelerine, hasta ve yaşlılara imkânlar dâhilinde sahip
çıkılmasını sağlıyordu. Lise ve üniversite öğrencilerine burs ve Ramazan ayı
boyunca iftar verilmesine de vesile oluyor, Saraybosna, Vişegrad, Gorajde ve
özellikle Dayton Antlaşması ile Bosnalı Sırplara bırakılan Doğu Bosna'da cami
ve mescitler yapılmasını organize ediyordu.
İşte
tüm bu güzel hizmetlerin yapılmasına vesile olan Ömer Behmen, 9 Ocak 2007 gününün
akşam saatlerinde, Sırp asıllı bir kişinin geri geri gelerek çarpması sonucu
geçirdiği bir trafik kazasında ağır yaralanmıştı. Kırmızı ışıkta duran bir
aracın geri manevra yapması ile meydana gelen kazada yaralanan Behmen, Kosevo
Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. İki seneden fazla tekerlekli sandalye ile
hayatını devam ettiren Ömer Behmen, 23 Nisan 2009'da hayatını kaybetti.
Günümüzde
Genç Müslümanlar Teşkilatı
Genç
Müslümanlar Teşkilatı, Aliya İzzetbegoviç'in önderliğinde Ömer Behmen, Salih
Behmen, Derviş Curceviç, Ismet Kasumagiç, Edhem Biçakčçiç, Hasan Çengiç ve
Cemaludin Latiç ile birlikte hapisten çıktıktan sonra Boşnakları
teşkilatlandırıp SDA’yı kurdu ve 5 Aralık 1990'da yapılan seçimleri kazanarak
86 sandalye elde etti. Bu durum, Bosna-Hersek'in bağımsızlığı yolundaki en
büyük ve en değerli adımdır. Bunun yanı sıra, seçimlerden hemen altı ay sonra,
4 Nisan 1991'de, Genç Müslümanlar Teşkilatı resmî bir kimliğe kavuştu.
Kurucuları arasında Eşref Baksiç, Eşref Çampara, Hilmiya Çerimoviç, Aliya
İzetbegoviç, Nicara Tanoviç, Abdulah Sidran, Tarik Muftiç, Aliya İmamoviç,
İsmet Serdareviç, Osman Dobraça, Ömer Behmen ve Salih Behmen gibi isimler
bulunur.
Teşkilatın
başkanlığına İsmet Serdarevic
seçilmiştir ve iki dönem bu görevi sürdürdükten sonra Ömer Behmen'e
devretmiştir. “Merhamet” ve “Preporod” gibi mili kuruluşlar yenilenmiştir. Diyanet
İşleri Başkanlığı, Yugoslavya Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan Aliya'nın üstün
çaba ve gayretleri sonucu bağımsız bir yapıya kavuşmuştur.
Ömer
Behmen’in 2009 yılında vefat etmesinin ardından bayrağı Edhem Bakşiç devraldı.
1983 Saraybosna Süreci’nde yargılanan babası Eşref Baksiç gibi, sınırlı
imkânlara rağmen hayırlara vesile olmak için o da gayret sarf ediyor.
Bosna-Hersek'in her daim İslam yurdu olarak kalması için, dün savunduğu
değerlerden vazgeçmeden ve taviz vermeden çalışıyorlar.
Canlarından
dahi vazgeçmiş bu topluluğun tek arzusu, Bosna'nın bir gün bağımsız bir İslam
yurdu olmasıydı ve bunu başardılar. Şimdi var gücümüzle onu ayakta tutmak ve korumak
zamanı! Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Aliya'yı ziyarete
gittiğinde, ölümünden bir gün evvel kendisine söylediği vasiyet niteliğindeki
şu sözleri hatırlayalım: “Dualarımız sizinle... Bu topraklar Osmanlı
bakiyesidir. Bosna'mı koruyun, Bosna'ma sahip çıkın! O size emanet…”
Ve
oğlunun anlattığına göre Aliya, bu sözleri sarfetmeden evvel şuuru kapalı bir
şekilde yatıyordu. Cumhurbaşkanımız geldiğinde ise şuuru açılmış bir şekilde
ona bu vasiyet değeri taşıyan sözleri sarf ediyor, sohbet ediyordu. Belki de
el-Fettah olan Rabbimiz, Aliya'nın emanetini sahibine teslim edebilmesi için
şuurunun açılmasına izin vermişti. Ve o emanet, o gün Recep Tayyip Erdoğan
nezdinde bütün Türkiye'ye bırakılmıştı.
Bu
sebeple Bosna Hersek’i rahmetli Aliya İzetbegoviç’in emaneti bilen her Türk,
Genç Müslümanlar Teşkilatı’nın elinden tutmalı, en azından rahmetli Aliya ve
yol arkadaşlarını yetiştiren bu güzide teşkilatı mutlaka ziyaret etmelidir.